Ağır, yıpratıcı bir sürecin sonunda, karışık duygular içinde başlayıp, bilenmiş, önümde uzanıp giden “zor” yolda her türlü kavgaya hazır, gülümseyerek bitirdiğim bir “manifesto” olarak hafızama kazındı…

Koronada tehlike geçti diyebilir miyiz bilmiyorum, bana göre geçen bir şey yok. Millet de rehavete alıştı, kuralları dinleyen de kalmadı.

Ama yazımın konusu bu değil. Kavga, çekişme, niza…

Her nedense kavga etmeyi seven bir toplumuz. Hele şu insanların cüzdanı ile vicdanı arasında sıkışıp kaldığı günlerde, herkes patlamaya hazır bomba sanki.

Kimseye yan bakılmıyor. Başkanlara da… Baksan, kavga hazır! 

*

Uzun bir fetret devri sonrasında, yine ağır ve yıpratıcı bir sürecin sonunda, “kavganın zamanı yoktur, ruhu vardır” diye düşündüğüm bir anda kağıdın üstünde yeniden beliriverdi!..

Ve bir kez daha paylaşmak istedim…

Beliriverdi diyorum; çünkü anlatmak istediklerimin, beynimden ve yüreğimden geçenlerin tümünü fazlasıyla anlatıyordu… Kocaman yalnızlıkları, bir avuç dev insanı, avuç dolusu mini minnacık müsveddeyi, korkunun, ikiyüzlülüğün teslim aldığı insancıkları, sıkışmışlık paniğiyle nereye gideceğini, kime sığınacağını bilemeyen yığınları, küçücük hesapları, yolda düşenleri, düşmeye dünden gönüllü olanları, her koşulda dimdik ayakta duranları, erdemi, cesareti, ihaneti…

Adeta resmediyordu…

*

Diyeceğim o ki; yine, yeniden çok şey gördüm, çok şey öğrendim… Aşağılık trol artıklarının, yanaşma tetikçilerin bir yerlerden aldıkları talimatla yurtseverlere savaş açtığı, ülkenin tam anlamıyla “bıçağın sırtında” olduğu şu günlerde, aslında geleceğin, yakın geleceğin hiç de karanlık olmadığını, aksine ışıltılı günlere doğru yol aldığımızı, Türk tarihindeki “fetret” devirlerinden birinin daha sonuna hızla yaklaştığımızı gördüm…

*

Bu “kavga yazısını” lütfen size yazılmış bir mektup olarak kabul edin… Dostça, kardeşçe, içten yazılmış bir mektup…

Ve lütfen gülümseyerek okuyun…

Gülümseyin ve önümüze uzanan güneşli günlere inancınızı hiç ama hiç yitirmeyin… Şu ağır, kahır dolu günlerden geçerken dahi vatanı, toprağı, ailesi, çocuğu için kavgayı göze alanların yenilemeyeceğini, tarihe bu duyguyu o muhteşem Kurtuluş Savaşı ile Atatürk’ün önderliğinde bizim, Türk Milleti’nin armağan ettiğini unutmayın…

En büyük kavgaları, er ya da geç o kavgayı yiğitçe verebilenler kazanır!..

*

Biz, bizi yönetenlerle, devletimizle, milletimizle kavga edecek değiliz. Haddimiz de değil. Belli bir yaşa geldik, kemale erdik.

Şu üç günlük dünya, üzmeye, kırmaya ve dökmeye değemiyor.

Şimdi birbirimizi anlama, dinleme ve sahiplenme zamanı. Ancak bunun farkında olanlar var mı, bunu idrak edenler dolaşıyor mu aramızda, ondan da kuşkuluyum!