Karne günü geldi, çattı… Çocuklar ellerinde karneleri coşkuyla evlerine koştular bugün. Karne zamanı geldiğinde, alınan sonuçlar bazılarını sevindirirken bazı ailelerde hayal kırıklığına sebep olmaktadır. Çocukların bu noktadan sonraki başarı iniş veya çıkışlarında ailelerinin yaklaşımı çok önemli bir yere sahiptir.
Anne- babaların amacı çocuklarını anlamak, onları başarıya yöneltmektir. Ancak bunu yaparken çocuklarını gerçek anlamda tanımış olmaları gerekmektedir. Çünkü onları tanımak, anlamak için ne anne-babaların anıları ne de yaşantılarından edindiği deneyimler yeterli olmayacaktır. Çocuklar çoğu zaman anne-babalarından farklı düşünürler. Yani, çocuklar anne-babaların bir kopyası veya bir uzantısı değillerdir. Onlar anne-babalarının kendileriyle ilgili geleceğe dair kurdukları planları değil, kendi geleceklerini yaşayacaklardır. Peki, çocukları nasıl yönlendirebilir, rekabetin hayatın her alanında yer aldığı günümüz koşullarında mutlu ve başarılı olmalarını nasıl sağlayabiliriz? Onları tamamen başıboş mu bırakmalıyız? Yoksa başarılı olmaları için sürekli ders çalış ikazı mı yapmalıyız? Bu aşamada dengeyi sağlamak hiç de kolay değildir. Bu nedenle anne-babaların çocuklarına verecekleri tepkiler hususunda kafaları karışmaktadır. Bunun bir örneğini de karne sürecinde görürüz. Bu aşamada anne-babaların ilk olarak yapmaları gereken şey: Başarı kavramına açıklık getirmektir. Başarı hep birinci olmak, her yarışta önde koşmak demek değildir. Başarı kişinin kendi yetenekleri oranında kendini geliştirmesidir. Başarı kişinin yetenek alanıyla sınırlıdır. Çocuktan yetenekleri dışında bir performans beklemek hem anne-babayı hem çocuğu bu süreçte çok yoracak, ilişkilerde ve kişilikte tahribata neden olacaktır. Sevgiyi başarıya veya başarısızlığa bağlamamak gerekir. Çocuk sevgiyi bir şarta bağlı olmaksızın, koşulsuz olarak her şartta ve her durumda hissedebilmelidir. Çocuğun başarıyı yakalayabilmesi ilgi ve yeteneklerine, hissettiği duygulara, kendine güvenmesine bağlıdır.
Peki, çocuklar başarısızlık, kırıklarla dolu bir karne karşısında ne hissederler? Çocuk anne-babası tarafından umursamaz göründüğü gerekçesiyle uyarılır. Anne-babaların istedikleri çocuğun böyle bir karneden ötürü mahcubiyet duyması, hemen ders çalışmaya başlayıp, notlarını düzeltmeye uğraşmasıdır. Burada çocuğun duygu ve düşünceleri ve gerçekte başarısızlığın asıl sebepleri görmezden gelinir. Çocuk aslında kendisi için zor olan bir durumla baş edebilmek için bilinçsizce de olsa umursamaz davranışlara bürünür. Bazı çocuklar başarısızlıklarını gizler daha çok iyi notlarından söz ederler. Kimi çocuklar da kendilerini sorumlu tutmazlar. Bir sürü bahaneleri vardır. Öğretmen ona takmıştır, notlarını kırmaktadır, arkadaşları dersteyken sürekli onu konuşturup dikkatini dağıtmaktadır. Bu ve buna benzer birçok tepki geliştirirler. Bu dönemde yaşadıkları endişeler çalışmalarını daha da olumsuz etkiler. Aslında ne kadar umursamaz görünürse görünsün hemen hepsi karnelerinden dolayı çok üzülmektedirler. Başarılı olamazlarsa anne-babalarının üzüleceğini, onları artık sevmeyeceklerini, kızacaklarını düşünmektedirler. Zaten kötü not çocuk için başlı başına bir cezadır. Çünkü karnedeki notu düşük olan çocuk öğretmeni ile arasında mesafe koyar, sevilmediğini düşünür, meseleleri anlamadığı hissine kapılır. Bu çocuk için bir ezikliktir. Bunun üstüne bir de evde cezalandırılırsa içindeki eziklik duygusu daha da artar. Anne- baba çocuğuna bu gibi durumlarda sahip çıkmazsa ona kim sahip çıkacak ki?
Anne-babaların ilk yapması gereken çocuğun başarısızlığının utanç verici bir durum değil, çaba ve emek sarf edilirse aşılacak bir durum olarak kabul edildiğini anlamasını sağlamaktır. Çocuğun sorumluluk alabilmesi için anne-babalarının desteğine ihtiyaçları vardır. Çünkü o notlar sadece çocuğa ait değildir. Anne-babanın da bu aşamada kendilerini sorgulaması, biz nerede hata yapıyoruz demesi gerekmektedir. Kendi başarılarını sık sık örnek göstererek çocuklarına baskı yapmak yerine çocuklarının gerçeklerine, onların kişiliklerine, kabiliyetlerine göre beklenti ve hedefler belirlemelidirler.
Sergilenen yanlış tutumlar nedeniyle aileler çocuklarını önce hasta ediyor, sonra doktor doktor dolaşıp çare bulmaya çalışıyorlar. Unutmayın hiçbir şey sizin çocuğunuzla aranızdaki ilişkiden daha değerli değildir…