Gün geçmiyor ki bilgilerimizle bir daha imtihan olmayalım.Anı yaşıyor ama dünden beri devam eden bir hayatın içinde olduğumuzu unutuyoruz.İslam denilince bin dört yüzyıldır devam eden bir zengin kültürel dini birikim içinde olduğumuzu biliyormuyuz?

Kelam ,tasavvuf ve felsefe düşüncesiyle şekillenen bir hazine önümüzde duruyor ve bu günü yarınlara bağlıyor.Dikkat ve duyarlılık bekleyen zihni yaşamı yok saymanın bedeli her geçen gün daha da artıyor.İçinde yaşadığımız zaman dilimini dün ve yarın ekseninden ayrı görmenin bedeli her gün kayıplara neden oluyor.Tasavvuf denilince bu gün mü aklımıza geliyor hayır bu olgunun geçmişi insanlık tarihi kadar eskiye dayanırken sözüm ona bazı yasaklarla insanlık hazinesini ihmal etmenin ağır bedelini de milletimiz ödüyor.

İslam denilince din ,diyanet değil iman,ibadet,ahlak,hukuk,iktisat ve estetik bir bütünlük akla gelmesi gerekirken bu mevzuyu sadece moral değerlerle anlamak çok büyük problemleri önümüze bırakır da dövünüp dururuz.Yaratıcıyı ve yaratanı kabul etmek dinin en önemli çıkış noktasıdır ,alemleri hür bir iradeyle yaratan Allah fikrini kabul etmemek insanlığı öyle çıkmazlara götürüyor ki anarşi hayatın tam da ortasına oturuyor.Ruhçuluk insan doğasına psikolojik bir sükunet oluştururken bu düşünceden ayrı bir insan tahayyülü varlığı tarümarediyor.Gaye hayatın olmazsa olmazıdır eğer insan hayatından gaye fikrini çıkartırsa şeytani iğvalar hayatı kuşatıp anarşi ve kıyım başlıyor.Akılcılık dinimizin en büyük ölçüsüdür” aklı olmayanın dini olmaz” buyruğu ortada iken din düşüncesinin akıl alanının dışına çıkartılmaya çalışılması günümüzün en büyük sorunu olarak ortada durmaktadır.Milletler için ideal fikri en büyük hareket ettiricidir Müslümanlık bunu “ADALET” olarak idealize ederken yeni düşünceler adına ötelere gitmenin bir anlamı var mı?Kahramanını çok ötelerde arayan bu millet daha ne kadar bedel ödeyecek de insanlık inim inim kıvranıp duracak.

Din gerçekçidir.Çünkü gerçek olan şeyleri,dış alemi kabul eder.Onların bilinmesini ,araştırılmasını ister.Fakat realiteye bağlanıp kalmayı ,doğru bulmaz.Çünkü her gerçek olan şeye saplanıp kalmak,insanımaddileştirir,maneviyattan ,idealden uzaklaştırır.Bu bakımdan o soyuta ,soyutlamaya daha çok önem verir.Bu şekilde insan zihninin ve düşüncesinin daha çok gelişeceğini kabul eder.İslam düşüncesinde realizm ,idealizme düşman değil ,onun tamamlayıcısıdır,fakat maddeciliğe düşüren ve ahlakı bozan bir anlayış da değildir.

Şahsiyet ve iradecilik Müslümanlığın olmazsa olamazı iken bu fikre uzak kalıp da çözüm aramak beyhude uğraşılarla  meşgul olmak değilse nedir?İnsanı merkeze alan dinimiz iyimser yapısı ve dinamik özellikleriyle canlılığını korurken dini bağnazlık olarak görüp gericilik ,ilericilik yaftalarıyla göz boyamak hiç ama hiç insafa sığmamaktadır.Hülasa bütün bu anlattıklarımızı  Sultan Divani den şöyle özetlemek mümkündür.

“Bela dildendir ol dildar elinden dadımız yoktur

Gönüldendir şikayet kimseden feryadımız yoktur”.