Büyük bir belirsizlik etrafımızı sarmış vaziyette.Günlük hayatı anlamak her geçen gün daha da zorlaşıyor,şeytani bir iğva,kaos,anlamsızlık dahası bir büyük fitne.Akılın başta olması gereken demler bunlar.

Türkiye yi anlamak her zaman zor olmuştur.

Bunun sebebi üzerine düşünmek gerek.Bilgi ve feraset bu konuda elimizi tutacak önemli yollardan sadece bir kaçı daha başka gerçeklere ihtiyacımız olduğu da ortada peki bunlar neler?Aklı selim,hissi selim,kalbi selim.

Tarihten getirdiğimiz duyarlılık bu problemlerin çözümünde yol göstericimiz olmalı.Anadolu tarih boyunca çok büyük zulümlere maruz kaldı savaşlar,yokluklar,cehalet ve vefasızlık.Düşündüğümüz zaman nelerle karşı karşıya olduğumuzu görüyor şaşkınlığımıza bir anlam verebiliyoruz.Hakikat şu ki çok hızlı bir hayat yaşıyor bu hayat için sahib olduğumuz bilgiler bizleri hep yarı yolda bırakıyor.Okullarda öğrendiğimiz bilgiler bir yanda hayatın doğal tecrübeleri öte yanda işte zıt bir durum ve bunun acı sonuçları.

Bilgiler karmaşa ve hüzün!

Hazırsız yakalandık demeye dilim varmıyor ama ortada bir müşkil de yok değil.Sorular cevapları da içeriyor aslında Mecellede bir kural var “bir iş zik oldukta müttesa olur”der manası ehline malumdur.

İmdi sözün hakkını verecek olursak o da hayat enerjisinin zıtlar arası ahenkte gizli olduğundan başka bir şey değildir.Kendi varlığımız lüzumlu ve gereklidir eğer hayat bize gereksizliği dayatıyorsa bu fikirle mücadele edilmeli bu şeytani tuzağa düşülmemelidir.Modern dünya Müslümanlara hep bu oyunu oynuyor hayat hep ertelemeye yarınlarda yaşanması vaat edilen bir hayata övgüler sunmaya sevk ediyor ondan sonra da elim sonuçlar bizleri buluyor.

Başta din olmak üzere sahih bilgi alanlarının bizlere sunduğu irfana muhtaç olduğumuzu unutmayalım.İman,ibadet,ahlak.hukuk,iktisat,estetik alanlarda şekillenen bir hayat yaşadığımızın farkına vararak diri duyarlı bir gönül inşasına muhtaç olduğumuzu hiç ama hiç aklımızdan çıkarmayalım.Eleştiriyi öven ama bunun doğal sonuçlarını yok sayan modern zihniyet bizi hep yarı yolda bırakıyor ondan sonra da halimize bakıp gülüyor.

“Ruhun ölmediğini zannediyorum,madem ki bu zannım beni teselli ediyor ve hiç de akla aykırı gelmiyor o halde kendimi ona vermekten niçin korkayım?.Bedenle duyguların bize sunduğu vehimlerden kurtulduğumuz zaman ilahi varlığın ve onun doğurduğu hakikatların temaşasına nail olacağız,nizamın güzelliği,ruhumuzun bütün kuvvetleriyle karşılaştığı ve ancak yaptıklarımızı yapmaya mecbur olduğumuz işlerle karşılaştırmak biricik işimiz olduğu zaman,işte o vakit vicdanın sesi kuvvet ve hakimiyet kazanacak işte o vakit kendine yeterlilikten doğan safi zevk ve kendini alçaltmış olmanın acı pişmanlığı sonsuz duygularla,herkesin kendi için hazırladığı tabileri ayıracaklardır”işte muhtaç olduğumuz hikmet aklımda böyle kalmış erenler!