Her insanın kendi yaşantısına ait bir filmi vardır. İnsan, hayatının yaşantısına göre bir role bir “Karaktere” bürünür. Bu karakter yapısı aynı film ya da dizilerdeki gibidir. Senaristin yazdığı role adapte olur. İyi veya kötüdür ki, bunlar her insanın içinde olan Habil ile Kabil’den süre gelen bir fıtratdır. Bu karakterleri izlerken insan kah sever, kah yerer. Asıl önemli olan o karakterde insan nerededir ? Kendini nasıl sınıflandırmıştır ? İyi mi ? Kötü mü ? Burada önemli olan kendisini dışa nasıl tanıttığıdır aslında, dışarıya iyi görünüp içten içe kötülük beslemekte bir karakter. Dışarıya kötü görünüp içten içe iyilik beslemekte.


Asıl savaş burada başlıyor. İnsanların istediği biri gibi mi görünmek yoksa olduğun gibi mi ? Bence bütün sorunda burada, insanlar asla kendi istedikleri gibi olmayı seçmiyorlar. Kendisini hep başkalarının istedikleri gibi göstermeye, onların sevdiklerine göre giyinmeye ve en önemlisi “Karakter”lerini onların istediği özelliklere uydurmayı benimsiyorlar. Bu da karakter savaşlarının fitilini ateşliyor. Maalesef ki hepsi yekünde insanın kendi iç çatışmasını başlatıyor ve bazı insanlar bunu kaldıramayıp karanlık, kuytu köşelerde iç dünyalarına saklanıyor.

Karakteriniz ne ise o olun. Kendinizi bir başkası için karakter gardırobun da bol çeşitli rafların arasına koymayın…

Yeni yılın sağlık, mutluluk ve huzur getirmesi dileğiyle…