Geceyi aydınlatmak, etrafı saran bütün bilinmezlikleri öncelikle duyular vasıtasıyla bilinir yapmak hayatı yaşamak için ne kadar önemli.

           Karanlığın içinde neşvü nema bulan hakikat için acaba nasıl bir zemin gerekiyor? İnsan zihnini meşgul eden sorular ve cevaplarla aydınlatılan demlerin kuşatıcılığından, var oluş neşeleri çıkartmak ne de güzel!

          Her gün yaşanan, gittikçe sıradanlaşan zamanı ötelerle buluşturup sonsuzluk aşılarıyla polatlandırmak için Kadir Gecesine muhtacız. Kur’an-ı Kerim’in indirildiği, başta Cebrail aleyhisselam olmak üzere melek akınlarıyla manevileşen, müminlere görünmez ruhaniler tarafından selamlar yağdırılan ve esenlikler açan bu gecenin şanı ne yücedir.

           Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde:

          “Bir kimse Kadir Gecesini imanlı bir gönülle ve sevabını umarak ihya ederse geçmiş bütün günahları af olunur” buyurmuşlardır.

             Oruç Yazılarında Sezai Karakoç şu hassasiyeti dikkatlerimize sunuyor: “Kur’ân gelmeseydi, kainat ve varlık, her türlü yaradılış, sırrı çözülemez bir tılsım, bir büyü gibi kalırdı. O, yaradılış bilgisinin ders kitabı olarak  bir Kadir Gecesinde indi. İşte Kadir Gecesi, kâinata anlamını getiren gecedir. Kadir Gecesi, bir ağırlık merkezi gecesidir. Allah, kutsal sözlerinin bütün ağırlığını bu geceye koydu. Bu gece, Kur’ân kutsal ağırlığıyla ve bir bütün halinde göğün üzerine indi. Dünya ufkunu, vahyin yedi renkli kuşağı, eleğimsağması, bereket getiren bahar yağmuru bulutları gibi, bir merhamet gibi, bu gece örttü.

           Din insan içindir ve onu insandan ayrı düşünmek mümkün değildir. Saflık ve berrak bir anlayışla kaynayıp duran din kendine uzanıp kana kana içecek ellere hasret. İnsan zihninin akıl ile imanı çatışma alanı olarak seçmesinin ağır bedeli delilik divanelik olurken Peygamber buyrukları ile hakikatin anlamı Allah’a iman olarak gösterilmiş, bunun da çıkış noktası Kadir Gecesi olmuştur.

           Huzur, hayatımızın esenlik limanıdır. Bunun rotası iyiliği emir etmek, kötülüğü yasaklamaktır. İnsan doğasında yer alan özgür ve eşit bireyler kumkumasına son vermek istiyorsak Kur’ân’ı hikmetin özü olan, sosyal ahenk, verimlilik düsturu   öne çıkarılmalıdır. İnsanın bekası bir hak değildir, olsa olsa kişisel çaba ve mücadele ile elde edilebilecek bir fazilet olabilir.

          Kadir Gecesi insan hayatını tamamlayan üç önemli esasa dikkat çekmiş, müslüman kimliğinin inşasında bu kavramları öne çıkarmıştır. İnanç ve ahlak nizamı, ekonomi ve yönetimle şekillenecek yeni dünyanın muştuları bu gece Peygamberimize fısıldanmış hayatın oyun eğlenceden ibaret olmadığı bir defa daha hatırlatılmıştır.

        Hazların boyunduruğunda varlık neşesi elinden alınmak istenen insanlara Kadir Gecesi Kur’ân-ı Kerim’i işaret ediyor, imanın ise zeka, akıl, tefekkür, feraset, duygu erbabının hakkı olduğu gerçeğiyle bizleri yüzleştiriyor.