Cari açık dediğimiz ekonomik kavram mutlaka bir şekilde kulağınıza çalınmıştır. Yüksek çıkması haberlerde ya da arkadaş ortamında ayıplanmıştır ya da bir şekilde ithalatın ihracattan fazla olmasına canımız sıkılmıştır.

***

Gelin önce cari açık bize ne ifade ediyor onu açıklayalım.

Cari açık, dış ticaret, hizmetler, yatırım gelirleri ve cari transferlerin toplamından oluşur. Kabaca: ülkenin dış ülkelerle yaptığı her türlü mal, hizmet alışverişi ve karşılıksız para transferlerinin arasındaki dengedir. Eğer ülkenin bu işlemler sonucunda elde ettiği gelirler, giderlerinden fazlaysa “cari işlemler fazlası” veya giderleri gelirlerinden fazlaysa “cari işlemler açığı” vardır denilir.

Cari açık dediğimizde aklımıza hemen ithalat-ihracat gelmesi gayet normaldir çünkü yukarıda saydığımız etkilerden ağırlığı en yüksek olan dış ticaretin etkisidir.

***

Yurtdışında elde ettiğimiz gelir yurtdışına çıkardığımız paradan fazlaysa sıkıntı yok fakat gelir, giderden daha az ise işte bu durumda bu farkın sebeplerini iyi analiz etmek gerekiyor.

***

Bilindiği üzere yıllık ortalama %6 ila %7 arasında büyüme beklentimiz var. Büyüme ise ancak yatırımla ve istihdamla sağlanabilir. Her yıl 400.000 genç nüfusun çalışma hayatına katılabilmesi için, artan nüfusun karnının doyabilmesi için üretmek ve haliyle yatırım yapmak şarttır. Biz, yatırımlarında yoğunlukla ithal hammadde (pamuk, çelik, demir, petrol-doğalgaz, bakır vs) kullanan bir ülke konumunda olduğumuz için yatırımın artması ile cari açığın artması birbirine paralel gerçekleşir. Aşağıdaki grafikte Türkiye’nin büyümesinin yüksek olduğu yıllarda cari açığın da yüksek olduğu görülmektedir.

***

Yatırımların artış göstermesi sadece ithal hammadde kullanımını değil, aynı zamanda bu yatırımları gerçekleştirmek için gerekli olan ithal finansman kullanımını da arttırır. Biz malesef tasarruf edebilen bir toplum olamadığımız için halkımızın tasarruflarını gereğince finansman olarak yatırımcıya sağlayamıyoruz. Bu finansmanın sağlanması için malesef bankalar veya firmalar direkt olarak yurtdışından borç para bulmak zorunda kalıyor. Neticesinde cari açık büyüyor. Üstelik vatandaş tasarruf edemediği gibi bir de kazancının üstünde harcıyor ve mecburen açığını kapatmak için bankadan finansman kullanıyor. Bu finansman kaynağı yatırımcıya gideceğine vatandaşın hesabını denkleştirmeye gidiyor.

***

Cari açık, üretim artışını ve büyümeyi de destekliyorsa buna iyi bir gözle bakabiliriz lakin cari açığı kısmak için çözüm de üretmemiz gerekir. Bu çözüm ihraç ettiğimiz ürünün satış fiyatını yukarılara çıkarmaktır. Üretmek için gerekli hammadeyi aldığımızda artan ithalata karşı, yüksek birim fiyatlı ihracat yaptığımızda cari açık pozitif yönde etkilenir.

***

İhracatta birim fiyat artışı sağlayabilmek, devletin eğitim ve ekonomi politikasının ve özel sektörün AR-GE konusuna ağırlık vermesi ile mümkündür. Mevcut üretilen ürünlere teknolojik dokunuşlarla birim fiyatını arttırmak, yeni bir marka yaratmak, mevcut markaları geliştirmek, sıfırdan inovatif ve know-how birikimine sahip teknolojik bir ürün üretmek gibi bir çok hedef ancak AR-GE bilinci ile sağlanabilir.

-40 kamyon çimento ile Almanya’da üretilen ve bize satılan, sıradan bir hastanede kullanılan bir tıbbi cihaz aynı bedeldedir.

-Japonlar, 5 USD’lik bakırın içine bilgisayar programı yükleyerek bu bakırı 5,000 USD’ye satabiliyorlar.

- 700 USD’ye satılan Iphone’un maliyeti 89 USD’dir.

Örnekleri çoğaltabiliriz. Ama artık bu örnekleri bizim ülkemizden verelim. Tabiki örneklerimiz var ama bunların sayılarını arttıralım. Son olarak aşağıdaki tabloda ülkemizin patent sayılarındaki durumunu sizlere gösteriyor ve yazımı sonlandırıyorum. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.