Büyüklerimizden edindiğimiz bilgilere göre, eskiden liseyi bitiren öğretmenlik mesleği başta olmak üzere çeşitli sektörlerde işe girebiliyormuş. Kısacası devlet kapısında iş hazırmış.

Memur olmasan dahi bir meslek sahibi çıraklıktan ustalığa kadar yükselerek kendi işini kurabilirdi. Ancak son yıllarda görülüyor ki hiçbir iş yeri çırak dahi bulamaz duruma gelirken, dedelerimizin mesleklerinden bir kaçı usta yetişmediği gerekçesiyle yok olup gitti ve gitmeye de devam ediyor.

Yukarıda yazdıklarımın son yıllarda tam tersini görüyoruz. Öncelikle çocuklarımız teknolojinin esiri olarak yetişiyor, evden dışarı çıkmıyor, bir meslek öğrenmiyor, üniversiteyi bitirse dahi iş bulamıyor. Ya devlet memuru olacaksın, ya da özel sektörde bir meslek bulup üniversite sonrası kendini geliştireceksin ve o işin ustası olacaksın. Eğitim dalı ve meslek seçimi bir insanın yaşamını etkileyen önemli bir süreçtir. İşimizi sevemezsek sıkılırız ve huzursuz oluruz. İşimizi seversek zaman su gibi akıp geçer, huzurlu ve mutlu oluruz. İşini seven her insan gibi yaptığımız işten onur duyarız. Enerjimiz ve zindeliğimiz artar. En önemlisi, işimizde daha başarılı oluruz ve kendimize duyduğumuz güven de gelişir.
İşini severek yapan insanlar için işe harcanan zaman kesinlikle kayıp olarak görünmez. Ne iş yaptığımız değil, işimizi nasıl yaptığımız önemli olmaktadır. Deneyim kazandıkça işe bakış açımız gelişmektedir. Böylece iş süreçlerini daha iyi anlama ve geliştirme yeteneklerine sahip olabiliriz. Öyle ki, başkalarının fark edemediği ayrıntıları da görmeye başlarız.