İnsanları küçük görmek; sözle olabileceği gibi, çeşitli hâl ve hareketlerle, kaş-göz işaretleriyle de olabilir. Küçümseme acıtır ve moral bozar. Herhangi bir anda söylenen veya yapılmış olanın onaylanmamasını yansıtan bir yüz buruşturma veya kaş çatma gibi bir mimik olabilir.

Bazı davranışlar psikolojik bütünlüğe zarar verdiği gibi ilişkilerin bozulup sona ermesine ya da bir çocuğun gelişimine kalıcı bir iz bırakabilir.

Her ne kadar biz küçümsemeden ziyade daha çok nefret ya da ilgisizlik hakkında konuşsak ve okusak da, küçümseme, kuşkusuz en ölümcül duyguyu temsil eder. Bu sofistike bir kitle imha silahıdır. Öfke ya da ilgisizlik anlık tepkiler olabilirken, küçümseme bundan çok daha derindir.

Başkalarını küçümseyenlerin aşağılamak için açık bir niyetleri vardır. Başkalarıyla alay etmeye, küçümsemeye ve hatta görmezden gelmeye çalışırlar. Zihni yaralamak, öz saygıyı kırmak ve sonsuza dek güven bağını koparmak için mükemmel bir fırsat arayarak bunu yaparlar.

“Hayatımız boyunca en kötü, en çirkin yanımız insanları hor görüp onların zayıf yönlerini küçümsemek olsa gerek.”

Gerçek mutluluk insanın içinde ve kendisinin elindedir. Mutluluğu ve başarıyı yakalayamayanlar, hatayı başka yerde değil kendi içlerinde aramalıdırlar. Bir şeyi elde etme hırsı değil, elde ettikten sonra da onu istemeğe devam edebilme becerisi yaşamı anlamlı kılar. Sonuçta hepimiz insanız birbirimizi küçük görmeyelim ve ötelemeyelim.