TÜİK in yaptığı araştırmada yerli olarak yaşayan illerin başında ,” Kahramanmaraş”  gelmektedir. Bu oran %92. Bunu duyunca ne güzel hiç yabacımız yok hep bir biriz. %8 bölümde kamu görevlisi, vs. Aslında o kadarda masum değil bu yerlilik.  Yerlilik elbette suç oranlarını düşürmekte ama öbür yandan da yeniliği ve yabancıyı da kabul etmeme gibi bir duygu gelişmekte.  Yabancılar yatırım için ilimize gelmek istese de yine kabul etmiyoruz… Hiçbir şey bizi ilgilendirmiyor. Kendi kabuğuna çekilmiş görüntü her geçen gün kendisini göstermekte.

Bu gün Büyükşehir Belediyesinin ziyarete sunduğu onun üzerinde müze var bu müzelerde ilimizin geçmişi ve günümüzün meslekleri işlenmekte. Kaleleri,çarşıları, hanları, hamamları, camileri. Birçok tarihi eserleri de saymıyorum.

Yabancının gelmesini istemiyoruz. Ama… Yabancının  girmediğiyerde, alışverişlerinde istenildiği seviyede olmadığı da bir gerçek.

Konudan bağımsız olarak ilkesel anlamda şunu söylemek mümkün; yerlilik bizleri mutlu ediyor belki… Ama diğer taraftan da ekonomiyi canlandırmıyor. “Sebebi bırakıp sonuçla uğraşarak kök sebebi “görmemezlikten geliyoruz. Buna giderek sosyal aktivitenin azalması da bu sessizliğe ve duyarsızlığa ev sahipliği yaptığını da burada belirtmekte istiyorum…

Derleyen toparlayan ve ön ayak olan birisi yok mu? Var ama, önemli olan sahiplenmektir. Hep ben diyen bir alışkanlığa sahibiz. Biz diyemiyoruz.

 Milletvekillerimiz var.  Vekillere gelen isteklerin başında ya tayin, yada iş konusu… Başka türlü istekte bulunan yok gibi. Memleketin yararına bir istekte bulunmak tarihe karıştı... Çünkü hep ben demeye alıştığımız için bizi unuttuk.

Bir tarihte, Ahmet Kadıoğlu DP milletvekili bir kamyonun üzerine çıkıyor: Buraya fabrika yapmak istediler yaptırmadım, askeri birlik gelecekti mani oldum. Ben bunları hep sizin için yaptım demiş! İşte aynı anlayış günümüzde genişleyerek devam ediyor.

Dondurma konusunda ün yapmış bir iliz. Ancak günümüze kadar doğru dürüst bir dondurma festivali yapamadık. Yapsak ta bazı firmalar katıldı bazıları katılmadı. Memleketimizin öz markasına bile bir geleneksel hale getiremedik. Bunu komşu illerimiz çok başarılı ve de her geçen gün çeşitliği artırarak gerçekleştiriyor.

Diğer bir konuda:

 Yazılı basın ve sosyal medyada yeteri kadar ilgi görmüyor.

İstediğiniz kadar haber yapın veya köşe yazısı yazın ne kamu nede ilgili makamlar tarafından ilgi odağı oluyor... Ne zamanki biraz dokunduğunuzda ses vermeye başlıyorlar. Hâlbuki basın olmadan hiçbir gelişmenin kaydedildiği görülmemiştir. Basın demokrasimizin ilk şartıdır. Hep kamuoyunu ilgilendiren haberler yapar, uyaracaksa uyarır veya yanlış bir şey yapılmışsa onu da yazmaktan veya söylemekten kaçınmaz. Bu basının olmazsa olmazıdır. Onun için yerel basın vardır. Ama burada duyarsız bir topluma sahipsek eğer… Basına da duyarlı olmasını beklemek hayal olur…

Son söz olarak: Eğer bir ilde ticaret yeteri kadar gelişmiyorsa, bunda yerel medyanın yetersizliği de rol oynamaktadır. Merkezi yönetim yerine yerel yönetim tercih edildiğine göre yerel basının güçlenmesi sermayenin yaygınlaşması ve doğru bilgilendirilmesinin doğmasına bağlıdır.