Edebiyat TDK Türkçe Sözlük te ,olay ,düşünce,duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı yazın şeklinde tanımlanır.

Edebiyat sözcüğü ,arapça kökenli bir sözcük olan edeb sözcüğünden gelmektedir.Edeb sözcüğü Arabca da iyi huy ,tertib,düzen,iyi ahlak ,terbiye ,usul gibi pek çok anlamda kullanılmışıtır.Malzemesi dil olan,bilgi,gözlem ve tecrübelere dayalı duygular ,düşünceler,hayaller yardımıyla güzel söz ve yazı eserleri meydana getirme sanatı olan edebiyat;aynı zamanda bir ilim ve öğretim sanatıdır.Nazım ve nesir bu ilmin iki farklı koludur.Edebiyat tarih,din,sosyoloji,felsefe,psikoloji,coğrafya ile bağ kurarak yola devam eder.Kurgusal gerçeliğe dayanan edebiyatta ;duygusallık,güzellike ulaşma sözcüklerin  yan ve mecaz anlamlarıyla kullanılan,imgeler,betimlemeler,sanatsal işlerler ve öznellik gibi belirgin hususları vardır.

Manzume tarzı bir edebi gelenek olarak dünden bu güne varlığını sürdürmektedir.Şiirden farklı olan manzumelerin şiire benzer tarafı olmakla beraber ana tema ve temayı işleyiş şekilleri farklıdır bu ehlince bilinirken biz şiir de sanat yapma hep ön plandayken manzumenin yapma ve  öğretme amacının önde olduğunu belirtelim.Manzumeye Mehmet Akif Ersoy un Küfe adlı çalışmasını örnek verebiliriz ;

KÜFE

Bu bir hamal küfesiymiş…Acep kimin ?Derken

On üç yaşında kadar bir çocuk gelip öteden

Gerildi ,tekmeyi indirdi öyle bir küfeye

Teker meker küfe bitap düştü ta    öteye

-Benim babam senin altında öldü ,sen hala

Kurumla yat sokağın ortasında böyle daha!

O anda karşı ki evden bir orta yaşlı kadın göründü

-Oh benim oğlum ,gel etme kırma sakın!

Ne istedin küfeden yavrum?Ağzı yok ,dili yok

Baban sekiz sene kullandı… Hem de derdi ki  “Çok

Uğurlu bir küfedir,kalmadım hemen yüksüz

Baban gidince demek kaldı adeta öksüz”

Günümüz şiirinin ana akışı farklı olmakla birlikte manzum hikaye etme biçimi Darandeli Hulusi Efendi nin eserlerinde de görülmektedir.Murat Arslan tarafından yazılan “Hayattan Hatırata” adlı  eser manzume özelliklerine sahip bir kitap olarak dikkatimizi çekmektedir.Murat Arslan 1945 de Samsun un Vezirköprü ilçesinin Güder köyünde doğdu,köy mektebinde okudu daha sonda bitirmelere girerek ilkokul diploması aldı ,Çorum imam hatip lisesinde okudu ardından da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünü bitirdi.Sinop Boyabat ilçesinde öğretmenliğe başlayan Arslanın hayata acılan penceresi idarecilik olmuş görevinin ilk yıllarından itibaren yönetim kadrosunda Samsun ,Çorum,Merzifon da müdürlük yapmış akabinde Milli Eğitim Bakanlığından müfettişliğinden emekli olmuştur.

Güder de hıfzını tamamlayan Arslan bunu belgeyle da taçlandırmış ömür boyu hafızlığın gereklerini yerine getirmiş bu “Değerli” işe gereken ihtimamı göstermiştir.

 “Hayattan Hatırata “ önsözle başlıyor ve beş bölüme ayrılıyor;çocukluk ve öğrencilik ,müdür yardımcılığı,ilk müdürlük,kıdemli müdürlük,müfettişlik dönemi.Arslan ın kitabı konu başlığı taşıyan bölümlerinde birbirinden ayrı ama bütünü tamamlayan olay ve olgularla doludur.Köyün tasvirleriyle başlayan ilk sayfalarda o yılların kahreden fakirliğine çokça vurgu  yapılarak o neslin bu güne hangi şartlar altında geldiği adeta zihinlere kazınmak istenmiştir.1950 öncesi din olgusunun kırsalda ki içler acısı durumu betimlenmiş toplum üzerine uygulanan kaos çocuk imgeleriyle canlandırılarak bu günlere taşınmıştır.

Kitabın 13.sayfasında  “Toplamalık” kelimesiyle anlatılan olay hayli ilginç.Tenekeci  Hoca erenlerdendir ama insanların nezdinde  o bir dilencidir,köylere konuk olur kadim hikmeti öğretir.Arslanın böyle bir köy ziyaretinde konuğu yalnız bırakmayıp terk etmemesi hayır duasına vesile olur bu da onu korur.1951 de açılan ilk açılan İmam Hatip lerden biri olan Çorum a  kayıt yaptıran Arslan ın ruhun da var olan mücadele  meşalesi bu yıllarda harlanmaya başlar, gördüğü her haksızlık on da yeni dirençler oluşturur.Matematik ve Beden dersinden ikmale kalan Arslan ı bu gün için anlamak hayli zor insan beden dersinden niye ikmale kalır ?Bunun cevabı kitabın 22.sayfasında sizleri bekliyor okuyunca belki de ağlayacak fukaralığın ne menemen bir bela olduğuna şahit olacaksınız.Rasyonalitenin milli eğitime hakim olduğu o yıllar insanı dinle kavgalı hale getirir bunun trajedisini de öğrenciler ve aileler çeker.Kompozisyon dersinde “Altın kalem”le ödüllendirilen Arslan yurt başkanlığı yapar ve feleğin çemberinden geçmeye başlar.Devlet bürorsisiyle orta okul yıllarında cedelleşen yazarın hak hukuk mücadelesi emekli oluncaya kadar devam eder.Şeker krizi,kömür krizi,torpil krizi,boykotlar,tercüme paraları,halk dindarlığı,simsar hoyratlığı,araç boykoto,tören trajedileri,yeşil bayrak ,on iki eylül öncesi ve sonrası,müftülük imtihanı,terör yılları ve müfettişlik çabaları kitapta manzum şekilde anlatılır.

Kitabın her bölümün de anlatılan olaylardan çıkartılan hikmetlerle var şimdi bunlara bazı örnekler vermek gerek;

1-Hayır duasını almanın önemi.

2-Yarıştan kaçmamak.

3-Cehaletten kaçıp bilgiye sarılmak.

4-Dik durmak ama diklenmemek.

5-Kul hakkı yememek.

6-Eyyamcı olmamak ,gel- gitçilerden uzak durmak.

7-Helal kazanç sağlamak.

8-Her işte Hak rızasını arayıp halkın teveccühlerinden uzak olmak.

9-Halka hizmeti Hakka ibadet bilmek.

10-Yönetimde liyakati esas almak.

11-Temsil de yetki sınırlandırmasının önemini bilmek.

12-Latifeyi latif yapmak.

13-Ulu bir divana inanmak.

14-Bürokratlığın sırlarına vakıf olmak.

15-Olgun bir insan olmak için çileye talip olmak.

Ne kadar zor işler olduğunu siz de görebiliyorsunuzdur sanırım.Arslanın kitabında dipnotlar da önemli Hayrettin Karaman ve Lütfi Çakan ın isimlerini buralarda görmek hayli ilginç.

Kitabın yazım şeklinin nasıl olduğunun örneğine gelecek olursak;

İlk okulu okumak mümkün olmadı ya

Farklı bakardım ben hemen her olaya

Fazla sığdı kimi görüşlerim benim

Hem de sebeb –sonuç ilişkisini hiç

Dikkate almazdım ,bulamazdım da ilginç

Çekinirdim asla sormazdım kimseye

Alay ederler ve de gülerler diye

İmanım bozulur endişesi vardı

Yarın yüce Mevla hesabı sorardı

Bir Cuma günüydü ,engelleri aştım

Namaz için büyük camiye ulaştım

Oturdum kürsüye yakın boş bir yere

Her mescit sefadır kırık gönüllere “ (sh.24)

Murat Arslan ın yetmiş yılını anlattığı kitabının manzum yazılmış olması günümüz okurları için bir avantaj çünkü bu tarz da eser verenler yok denecek kadar az.Kitap ta şu deyimi tam olarak görmek mutluluk;

“Yarım hoca cahil olur,dinden eder

Yarım doktor cesur olur candan eder” (sh.289)

Kelimelere önem veririm aslında bu kitap “hapaz”ın ne olduğunu bana öğrettiği için gözümde önemli bir yere sahip.Murat Arslan ;makamı ağır gelmeyen ve altında ezilmeyen bir kişi ama hayatı kurallar altında yaşamaktan kaynaklanan sorunlarla da uğraşmaktan yılmayan “ESKİ ZAMAN” insanı.Kendisi çok çekmiş çevresi de bu çileden nasiplenmiştir.

“ Dedim peki neyse gereği yaparım

Savaştan usanmam,her kavgaya varım” (sh.96)

Bu günlerde sıkça vurgu yapılan imam hatipli olma sırrı sh.119 da verilir ,Arslanın gördüğü Mevlana Celalettin Rumi rüyasının tabiri başka bir yazının konusu olarak önümde duruyor onu da bir başka yazım da ele almak isterken Sayın Murat Arslan uzun ve sağlıklı bir hayat diliyorum.

----------------

HAYATTAN HATIRATA,MURAT ARSLAN,ERKAM YAYINLARI KAMPANYA KİTAP,2020,İSTANBUL.