"Bu gülünç duruma neden düşmüştür?”

Bu soruyu Yakup Kadri Karaosmanoğlu diplomasi hakkında sormuştu. Yazar bu soruya şöyle bir cevap vermiş: “Çünkü o, bu devrin göreneklerine ve geleneklerine saplanıp kalmış anakronik bir müessesedir."

Yazarın kullandığı anakronik; çağı geçmiş, çağa uymaz, eskimiş anlamına gelmektedir. Anakronizm, herhangi bir olay ya da varlığın içinde bulunduğu zaman dilimi (dönem) ile kronolojik açıdan uyumsuz olmasıdır (bk.  https://tr.wikipedia.org/wiki/Anakronizm).

İster kabul edelim isterse etmeyelim insanlar, kültürler, ekonomi, mimari, kurumlar vs zamanla mutlaka bir değişiyor. Bu değişim çoğu zaman yavaş olduğu için insan değişimi yakalayamıyor.  Bu nedenle bir süre sonra eskiyor; mağarada uyuyanlar gibi oluyor. Bu durumda olanlar insanları, toplumu anlamaktan zorlandıklarını iddiasıyla yakınıyorlar.

Sosyal değişim

Değişmek, başka bir biçim veya duruma girmek anlamına gelmektedir. Bu yeni hali kavramayanlar sürekli eskiye özlem duymakta ve övgüler düzmektedir. Değişim incelenirken kafa yorulan konulardan biri de toplumların değişmesidir.

Sosyal değişim; kültürün ve sosyal kurumların zaman içinde değişimi olarak açıklanmaktadır.

Pekala, toplumlar neden değişmektedir?

Bu soruya akademisyenliğe ilk başladığım yıllarda düşüncelerin (sosyal bilimlerin) toplumların değişmesine neden olduğunu düşünüyordum. Sonra fen bilimleri alanındaki değişimlerin toplumları/dünyayı değiştirdiğini fark ettim. Biri fen ikisi sosyal ağırlıklı 3 yüksek öğretim eğitimimi tamamlayınca optimal bir noktayı bulmam gerektiğini düşündüm. Bu soruya sosyolog John J. Macionis farklı cevaplar verildiğini uzun uzun anlatmaktadır.

Temel yaklaşımlar

-Birincisi; teknoloji toplumlarda değişime neden olmaktadır. Bu düşünceyi Lenski savunuyor. Teknolojik gelişme hiç şüphesiz dünyayı değiştirmiştir. Yaşadığımız dünyada teknolojinin katkısı inkâr edilemez. Bu başlık altında değişme etki eden faktörler icat, keşif ve yayılma alt başlıklarında incelenmektedir. İcatlar yeni nesneler, fikirler ve toplumsal kalıplar üretirler. İnsan, bitki ve hayvanın organlarının yakından tanınması ve işleyişlerinin ayrıntılı keşfi modern dünyanın kurulmasında önemli rol oynamıştır. Yayılma, insan, ürün ve bilginin bir toplumdan diğerine yayılarak değişime neden olmuştur. Antik Yunan’dan İslam Dünyasına ve oradan batıya bilimsel düşüncenin yayılması modern çağın en önemli değişim faktörü olmuştur.

-İkincisi; çatışmalar toplumda değişime neden olmaktadır. Bu görüşü Marks savunmuştur. Toplumu anlamada çatışmacılık önemli bir faktördür.

-Üçüncüsü; fikirlerin (düşünceler) değişimde neden olmaktadır. Bu yaklaşımın önemli savunucusu Weber’dir.

-Dördüncüsü; değişimde iş bölümünün (İhtisaslaşma) önemine Durkheim dikkat çekmiştir.

-Beşincisi; demografik faktörlerdir: Nüfus, hane büyüklüğü, iç ve dış göçler (ör. kırsaldan şehire),

Bu açıklamaların hepsinden yararlanmamız gerektiğini John J. Macionis şu şekilde ifade etmektedir: “Bu dört yaklaşımın farklı olması, içlerinden birinin doğru ya da yanlış olduğu anlamına gelmez. Toplum, oldukça kompleks bir yapıdır ve toplumu algılayışımızda bu dört yaklaşımdan yararlanmak faydalı olacaktır (s.105)”

Değişimle bir dönemin ekonomik, siyasal ve toplumsal gerçeklikleri artık yok olmaktadır. Bireyler/ toplumlar eski döneme geri dönerse bir anakroni yaşamaya başlayacaktır.  Geleceği inşa etmek için yapılması gereken şey eskiye (fabrika ayarlarına/mutluluk asırlarına) geri dönmek değil yeni gerçekliğe (temel unsurları ilkesel olarak korumaya çalışarak) göre kendini yenilemektir. Tarih; değişemediği içn yok olan toplumlar, inançlar, meslekler vs’nin uzun öyküleri ile doludur.

Son söz: Hayatı eskimiş alışkanlıklarla inşa etmek isteyenler yok olmaya mahkûmdur.