Hayata tutunmak.

    Seksenlerin en önemli vurgusu bu idi.Anarşi bitmiş ortalık Türk milletinin anlamını özünde yaşadığı disiblinle sütliman olmuştu.

   Neyin kavgasını verdiklerini bile anlamayanlara öyle bir ders verilmiştiki çözümler alternatif bakış açıları kılıçla kesilmiş , mantalitenin örgüsü kelimelerden harflere savrulmuştu.anlam neredeydi?Onca fikir hareketlerinin ortaya koymaya çalıştığı ideal nereye gitmişti?

   İnsan ideali kendinde taşır.

  Milletimizin fertlerinin mayası aynı şimdi farklı ideolojileri kendine iş edinen onlarca insan ne yapıp ettiklerine baktıklarında “otogar nöbetlerine”acaba bir anlam verebiliyorlar mı?

   Sağ ,solun ideolojik zemini Türkiye de yok.Bu ülkede İslami değerlerin varoluş mücadelesinden başka sistem arayışlarının hepsi milletin kendini boş yere avutmasından başka bir şey değildir.Avrupadaki gibi hangi bedel ödendi ki Demokrasi havarisi kesilelim ya da daha dün kurulan siyasi partilerin hangi proğramları adına ilerleme kaydedelim.

  Peki Müslümanlıktaki temsil?

  Saltanat rejimlerinin insan fıtrıtı üzerinde yaptığı etki değişen dünya şartlarında Anadolu insanını etkiledi .Avrupalı müttefiklerle yapılan anlaşmalar sonucunda yenilgi ile çıkılan cepheler değerler üzerinde derin yapılar oluşturdu.Ne için cepheler açılmıştı?Kayıpların sonu bu mu olmalıydı.

  Din ile birlikte oluşan anlam alanı içerisinde öyle bir kategori var ki bu dini terimleri kullanmakla birlikte dine değil hurafeye hizmet eder bir sonraki evrede de din fikrini ortadan kaldırır.

   Mitoloji.

   Bilimin böyle adlandırdığı bu evre birkaç yüzyıldır üzerimize hakim öyleki en ileri yaşam alanı olan tasavvufun uç noktalarında ortak kurgu anlayışlarının eş değer olduğunu görür hayretinizi gizleyemezsiniz.

  Akılla dini karşı karşıya getiren bu anlayışı Anadolu coğrafyasının insanları olarak bizler çok iyi biliyoruz.Birkaç kelime ile değişen dünyalara inandırılmışken hakikatle karşılaşınca ne acılar çekmek zorunda kaldık.

  Akıl dedik ama akılı besleyen bilginin ağır bedelleri karşısında ezilip kaldık .Bilgi kaynaklarının tıkalı olmasını bir türlü anlayamadık herkeste bir bilim övgüsü vardı ama bilim denilen o sır niye kendini göstermiyor hep saklı tutuyordu?Suç bilimdemiydi yoksa bilim öğrettiğini zanneden hurafecilerdemiydi?

  Otuzyıl önce okullarda pozitif bilim öğretmek için görevlendirilen bir kısım öğretmenler   hakikat  avcılığına soyunmuş ağlarını kurarak evsinlerinde beklemeye başlamışlardı.Kimya başta olmak üzere bu işi yapan sözüm ona öğretmenler kimyanın temel referanslarından habersiz olduklarından din softalığına başlamışlardı.Bu öğretmenler bizim kuşağa çok çile çektirdiler.Kimya ile dini bir sayanlar kimyayı bırakıp “kimyayı saadet”muhabbetlerine daldıklarından bir nesil kimyadan da oldu dinden de.

    Neler oldu neler?Kıyamet desem bu tabir az bile kalır.Olgun yaşta okunması gereken kültür kitabları ile tanışan bir insan neler yaşar nelerle karşılaşır ve sonuçta başa neler gelir.