Ben, Cengiz Han, sizin Han'ınızım (hükümdar). Sizler hep bana bağlısınız ancak benim de bağlı olduğum bir kişi var: (Eşini göstererek) O da benim Han'ımdır”

Bazen hızla değişen politik gündemi yakalamaya çalışırken içinde yaşadığımız gündemi kaçırıyoruz. Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bütün kadınlarımızı saygı ile selamlıyor, günlerini yürekten kutluyorum. Bu vesileyle son zamanlarda iyice çığırandan çıkan kadına yönelik saldırı vb kötü filleri de lanetlediğimi ifade etmek istiyorum. Bugün tam da bu meseleyi konuşmamızın yeri ve zamanı olduğunu düşünüyorum.

Büyük Hakan Cengiz HAN, başlıkta zikrettiğim meşhur özdeyişinde “Ben, sizin hanınızım. Eşimde benim hanımdır” der. Hanım kelimesi öz be öz Türkçe bir kelimedir. ‘Han’ kökünden “um/ım) son ekiyle türemiştir. Han kelimesi, hükümdar/kağan anlamını taşır. Bu kökten türetilen ‘han-ım’da, “hükümdar eşi, kraliçe, prenses, Moğol ve Tatarlarda soylu kadın” demektir.

Kadına karşı şiddet vb kötü fiiller bizim kitabımızda olan şeyler değildir. Kitabımızda olmayan be felaketlerin nasıl kapımıza dayandığını hepimizin düşünmesi gerekir. Düşünüyoruz ancak düşünürken de büyük bir elem duyuyoruz. Biz bu hale nasıl geldik diye tekrar dövünüyoruz.

Hâlbuki dost düşman bu milletin evlatlarının alicenaplığına, örfi ve ahlaki değerlere bağlılığına dost düşman herkes gıpta ederdi. Yoksa bu hasletleri kaybetmeye mi başladık? Aile müessesi bizim en çok övündüğümüz, en sağlam müessesemizdi. Ne oldu da bir kısım insanlarımız canavar ve hedonist (hazcı) oldu. Bu utançla felç olduk, gözlerimizin adeta feri kesildi kimsenin yüzüne bakamaz hale geldik.

Devletimiz konuyla ilgili imkânları dâhilinde her şeyi yapmaya çalışıyor. Sanırım TBMM’de ismini zikretmekten utanç duyduğum bu tür suçlarla ilgili hukuki yaptırımlar daha da ağırlaştırılacak. Ceza, suçun karşılığıdır. Tek başına cezanın suçu önlemede yetersiz olduğuna inananlardanım. Bu konuda sorumluluğun sadece devlete atılması ve çözümün devletten beklenilmesi kanaatimce adil olmayacaktır. Adil olmadığı gibi sorunu çözmede de yetersiz kalacaktır.

O zaman ne yapmalıyız. Yapmamız gereken belli aslında. Bu soruna hep birlikte el atmalıyız. Kadınlar; bizim “anamız”, “kızımız”, “bacımız” ve “yârimiz”dir. İnsan yârine, anasına, kızına, bacısına nasıl kıyar? Onlara karşı nasıl saygısız ve ölçüsüz olur. Gaddarlaşır, o da yetmez canavarlaşır. Bir türlü anlamıyorum.

Kadına el kalkmaz. Savaşta dahi kadınlar ve çocuklar korunur. Kadın namustur, şereftir. Kadın çoğu zaman durmaz kavgayı durdurur. Biz vatanımızı ‘anamızla’ özdeşleştiren bir milletin mensuplarıyız. Nasıl olur da anamıza/vatanımıza el ve dil uzatabiliriz.

Çözümümüz ne peki: Kınadık, lanetledik, üzüldük mesele halloldu mu? Hayır, kesinlikle hallolmadı. O zaman bu meselenin çözümü için hepimiz el ele vermek zorundayız. Devletimizden daha iyi politikalar uygulamalı. AİLE Kurumunu, komşuluk ilişkilerimizi, emanete eminlik meziyetlerimizi, öksüzü, yetimi, kimsesizi, çaresizi korumu ve kollama hasletlerimizi tekrar ihya etmeliyiz.

Hep birlikte bu meseleyi tez zamanda çözmek zorundayız. Her türlü cefaya göğüs geren, geleceğimizin teminatı nesillerimizin analarının izzet ve şerefini korumak haysiyetimizin ve insaniyetimizin gereğidir. Bu gereğin ifası için yarın çok geçtir. Bugünden, hep birlikte yüksek sorumluluk duygusu içinde elleri öpülesi kadınlarımıza karşı sevgi ve saygımızı göstermeliyiz. Göstermekten imtina edenlere de Ziya Paşa’nın meşhur nasihatini hatırlatırız: “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdirden anlamayanın hakkı kötektir”

Bu konuda Aile Bakanlığımız, STK’larımız, medyamız, geleceğimizin teminatı gençlerimiz, büyüklerimiz, hükümetimiz/devletimiz hep birlikte çok iyi çalışacağız, çalışmalıyız. Bataklıktaki sivrisinekleri öldürmekle uğraşacağımıza sivrisineklere can veren bataklığı kurutmalıyız. Ahlakı, sevgi ve saygıyı, hukuku tekrar hayatımıza hâkim kılmalıyız.

Son olarak evde, tarlada, fabrikada, ofiste, hastanede, bankada vs her zaman her yerde bizimle beraber çalışan kadınlarımızın 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’nü tekrar yürekten kutluyor, önlerinde saygı ile eğiliyorum.

SON SÖZ: “Kadın erkek hep birlikte mutlu bir geleceğe”