Tarihe adanmış bir ömür… Hocaların hocası Halil İnalcık;  bilimsel araştırmacı kişiliğiyle uluslararası alanda önemli bir tarihçi olarak yerini aldı. Unutulmayacak ‘bilim çınarımızın’ tarihimizde fazla konuşulmayan; bilinmeyen gerçekleri dile getiren araştırmalarından bir demeti paylaşmıştım. Halil Hoca’dan tarihimize ışık tutacak başka gerçekler…

Türkler olmasaydı Ayasofya yerle bir olurdu

Türkler büyük masraflarla devamlı tamir yapmasaydı bugün Ayasofya Camii çoktan yerle bir olurdu. Fatih, Saray kapısına bakan duvarlar zayıf olduğu için Mimar Sinan’a bugün gördüğümüz pâyendeleri koydurdu. Kubbe defalarca tamir edildi... Bir kelime ile Ayasofya bugün ayakta ise Osmanlıların bu bakımı sayesindedir.

Topkapı Sarayı’ndaki hazineler az daha satılıyordu

Cumhuriyet’in ilk yıllarında, hazineye gelir elde etmek için Topkapı Sarayı’nda bulunan imparatorluğun neredeyse bütün eşyalarının satış emri veriliyor. Topkapı Sarayı’nın ilk müze müdürü Tahsin Öz, “Konya’ya tamire gönderdim.” diyor. Tahsin Bey, hâlis bir Osmanlı beyefendisiydi, o kurtardı (sarayı).

Eşimi de irticacı yaptılar

27 Mayıs 1960 darbesinden sonra üniversite içinde birtakım mağdur yahut hırslı kimseler rakiplerine karşı komiteye birtakım jurnaller veriyorlar. Bu arada biz de payımızı aldık tabii. DTCF’de beni çekemeyenler var. Komiteye demişler ki: “Halil İnalcık’ın hanımı Şevkiye İnalcık -Arapça doçenti idi o zaman- Kur’an tercüme edilemez, ezan Arapçadan başka bir dille okunamaz gibi beyanlarda bulunuyor, mürtecidir.” Ve bizim hanımı 147’ler arasına kattılar, vazifesine son verdiler. Bana doğrudan doğruya diş geçiremediler.

Eyüp’e bir çapkının adı verildi

Bütün Osmanlı tarihi, Eyüp’teki mezarlıkta... Kutsal niteliği dolayısıyla bugün de birtakım insanlar orada aile mezarlığı kurmaya çalışıyor. 16. ve 17. yüzyıldan kalma güzel mermer mezar taşlarını toplayıp kenara koyuyorlar, orasını aile mezarlığı diye betondan bir duvarla çeviriyorlar. Görülmemiş bir barbarlık! O taşları alıp kenara atıyor, o taşları daha sonra Çingeneler alıp kırıyor. Tarihimiz şuursuzca tahrip ediliyor. Tepeye Piyer Loti diye çapkın bir Fransız subayın adını veriyoruz. Bu da başka bir bilinçsizlik, hafiflik...

Enstitü kurulsaydı Kürt meselesi çözülürdü

Milli Birlik Komitesi (27 Mayıs ihtilalinden sonra), Güneydoğu’da Kürt meselesi için bir toplantı düzenledi, orada hizmet görmüş valileri, ilgili kimseleri, emniyet müdürlerini filân çağırmışlar. Toplantıda Güneydoğu’nun meseleleri konuşuldu, ben bölge meselelerinin ilmî şekilde tespiti için bir Güneydoğu enstitüsü kurulmasını teklif ettim. Türkiye Cumhuriyeti’nin eskiden beri Doğu politikası tutucudur. 1960’ta bu enstitü kabul edilseydi, belki oradaki Kürt vatandaşlarla bir anlaşma zemini hazırlayabilirdik. Bugün dünyanın her tarafında Kürdoloji enstitüleri var.