Bugün, hayatta olmayan 2 güzel insandan, örnek bir bakan olan Adnan Kahveci ve efsane valilerimizden Recep Yazıcıoğlu’ndan söz etmek istiyorum…

Anavatan Partisinin, yani merhum Turgut Özal’ın prenslerindendi Adnan Kahveci. Amerika’dan gelmişti, hükümetin maliye bakanı idi. Prensti yani o dönemin deyimiyle…

Ama efsane vali merhum Recep Yazıcıoğlu’nu tanırdım. 1993 Mart ayında, Erzincan depremi sonrası Nevşehir’den Erzincan’a tayinim çıktığında, Erzincan harabe haldeydi, yıkık döküktü her yan.

Kendisi de Vali idi.

Erzincan’ın televizyonu olan CAN TV’ye çıkar, siyasilere, hükümet adamlarına çatar, ağzına geleni sayarken, ‘eyvah, yarın bu adamı valilikten alırlar!’ demiştim kaç kez. Sözünü sakınmazdı. Eyvallahı yoktu kimseye.

Pazara bile korumasız, bisikletle gider, istasyonun hemen üzerinde bulunan Sümerbank Erzincan Pamuklu Sanayi Müessesesi lokalimize gelirdi. Lojmanda kaldığımız için her akşam değilse de, ayda birkaç kez bir araya gelir, çay içer, sohbet ederdik. Sade vatandaş gibiydi. Esprili, ülke için heyecan duyan bir devlet adamıydı.

*

Eski Maliye Bakanlarımızdan merhum Adnan Kahveci, adı efsane valiye çıkan Recep Yazıcıoğlu’nun Aydın valisi olarak görev yaptığı zaman ‘’Recep, Ankara’dan çok sıkıldım hafta sonu özel arabamla sana geliyorum. Kimsenin haberi olmasın, biraz kafa dinlendirelim'' der.

Yazıcıoğlu, ''Çok iyi olur. Ben de sıkıldım tebdili kıyafetle şöyle uzak bir köye beraber gidelim'' der. Hemşerisi, çocukluk arkadaşı Kahveci özel arabası ile gelmiştir. İkisi de tanınmamak için köylü vatandaşlar gibi giyinirler.

Kahveci’nin arabasıyla uzak bir köye doğru yola çıkıp, köyün biraz uzağına arabayı park edip, köye yürüyerek giderler. Yolda köyün yakınındaki bahçede çalışan yaşlı bir ihtiyar görürler. ’’Amca, selamünaleyküm, kolay gelsin. Biz Tanrı misafiriyiz. Karnımız tok. Bu gece bu köyde kalmak istiyoruz. Misafir alır mısın'' derler.

İhtiyar amca da ''O ne demek evladım, başımızın üstünde yeriniz var. Hadi hemen gidelim eve!'' deyip, misafirlerini evine götürür. Yaşlı hanımına ‘’Hanım bak sana iki tane Tanrı misafiri getirdim. Malın gittiğine bakma, yüzün ağardığına bak!'' der.

*

Yaşlı amca ve teyze misafirlerinin rahat etmeleri için, elinden geleni yaparlar. Misafirler sabah erkenden kalkıp giderler. Yaşlı amca, bakanı ve valiyi tanımıştır ama o da belli etmemiştir.

Hanımına: ‘’Hanım, bu gece bizim fakirhaneye, devletin bakanı ve valisi misafir oldu, şereflendirdi ‘’ der. Yaşlı teyzede kocasına ‘’ Yok lan herif, benimle dalga mı geçiyon… Üstlerine başlarına bakmadın mı, şu kılıklı adamlardan bakan, vali olur mu hiç!‘’ der ve inanmaz.

Aradan bir zaman geçer. Bu sefer rahmetli Recep Yazıcıoğlu aynı köye makam arabasıyla gelmiştir. Misafir oldukları yaşlı amcayı ve teyzeyi sorar. Yaşlı amca ve teyze gelir ve sohbet ederken, ‘’Sayın Valim, şimdi kendini teyzene tanıt. Siz fakirhaneye şeref verdiğinizde teyzenize bunlar devletin bakanı ve valisi dediğimde, bana; ‘Yok lan baksana üslerine, başlarına, bunlardan bakan, vali mi olur!’ diye inanmamakta inatlaşmıştı” der.

*

Teyze çok üzülür, mahcup olur. Yazıcıoğlu, yaşlı teyzeye sarılıp ‘’Teyzem üzülme, sen haklısın ama o akşam ne ben valiydim, ne de arkadaşım bakandı. İkimiz de şehirlerin havasından bunalmış ve kırlarda sade vatandaş olarak kafa dinlendirmeye gelmiştik’’ açıklamasında bulunur.

Hayatta hemşeri ve arkadaş olarak benzer özellikler gösteren, yıllar geçse de unutulmayan ve yaşama on yıl arayla trafik kazasıyla veda eden merhum Recep Yazıcıoğlu (2003) ve Adnan Kahveci’yi (1993) bu vesile ile tekrar rahmetle yâd ediyoruz.

‘’Unutulmamak istersen, hayatta iken bırakabilmelisin bir eser;

Yoksa ölünce unutulup gidersin de, senin de üzerinden yeller eser ’’

*

Özetle, makamlar gelip geçici. Kimse makamın, gücün arkasına sığınmasın! Gün gelir, o koltuk da seni ve kimseyi kurtaramayacaktır! Kimse kibre kapılmasın, kimse insanlara tepeden bakmasın!

Merhum Sakıp Sabancı’nın babası merhum Ahmet Sabancı’nın Adana’daki mezar taşında şu yazılı; gurur ahmaklık, kibir eşekliktir!