Kahramanmaraş'ta asırlardır, hem kadınların hem de çiftlerin düğünleri öncesinde kırkılan koyunlardan elde edilen yünler, kadınlar tarafından da dere kenarlarında yıkanarak kullanıma hazır hale getiriliyordu. Havaların ısınıp düğün sezonunun da başlamasının ardından yatak, yorgan, yastık yapmak için yün alan vatandaşlar, özellikle akarsu ve dere kenarlarının yolunu tutarak yünlerini yıkıyorlardı. Kadınların ve çocukların yanı sıra erkeklerin de katıldığı yün yıkama işlemi dolayısıyla su kenarlarında serinlemeye gelen vatandaşların yanı sıra çok sayıda yün yıkayan vatandaşları da görmek mümkün oluyordu. Eskiden beri ise yün yıkamanın adresi ise Kahramanmaraş’ın Onikişubat İlçesine bağlı Üngüt Mahallesi Yün Yıkama İşletmesi oluyordu. Asırlardır süren bu gelenek ise hem teknolojiye bağlı gelişmeler hem de kentin büyümesi sonucu şu günlerde son zamanlarını yaşıyor. Tüm dünyayı etkileyen koronavirüs, birçok işyeri gibi düğün salonlarının da kapatılmasına neden oldu. Yuva kurmak isteyen çiftler düğünlerini yapamamasından dolayı çeyizlerini de ertelemek zorunda kalınca yorgan, döşek ve yastıklarda tercih edilen yünlerin satışları neredeyse durma noktasına gelmişti. 1 Temmuz’dan itibaren düğün sezonlarının hizmet vermeye tekrardan başlamasıyla çeyizini yapmak isteyen çiftler, yüncülerin satışlarını artırmaya başladı. Tarihi Kapalı Çarşı’da yüncülük mesleğini yürüten Yılmaz Kıraç, yünlerin uzmanların sağlık açısından önerdiğine dikkat çekerek, “Aslında yün çok sağlıklı ama maalesef halkımız bunu bilincinde değil” ifadelerini kullandı.

“KIZ BULMADAN YÜNÜ ALINIRDI”

Eskiden kız bulmadan önce yününün alındığını dile getiren Kıraç, “Bundan 20-25 sene önce boş zamanımız yoktu yün satmaktan, şimdi ise oturarak vakit geçiriyoruz ancak, boş oturmaktan. Daha kız bulmadan yününü alırlardı eskilerimiz o dönemlerde. Bizden yünleri aldıktan sonra tabi hemen kız da bulunurdu, bir düğün telaşı başlardı. Kız tarafı erkek tarafı hep beraber Üngüt’te ki yün yıkamaya elverişli yerlerde şen şakrak yün yıkama kültürümüz vardı. Şimdi ise hem yün satışları bitti hem de yün yıkama kültürü bitti. Başka mesleğimiz de olmadığı için yapacak bir şeyimiz yok, bilmediğimiz bir işi de yapmak istemiyorum. Meslekle beraber biz de emekli olup çıkacağız galiba” şeklinde konuştu.

“YÜNCÜLÜK KUYUMCULUK GİBİ İTİBARLI BİR MESLEKTİ”

Vatandaşların yünden daha ziyade fabrikasyon ürünlere yöneliğini belirten Kıraç, “Bunda etkili olan birçok faktör var. Haliyle yün işi biraz zahmetli ama fabrikasyon ürünler öyle değil. Vatandaş yün yıkamasını artık zor sınıyor. Bazen müşteri geliyor ve “10 kilogram yün alsam bunu nasıl yıkayabilirim” diye söyleniyor. Daha önceleri ise vatandaş gelir 100-200 kilogram yün alır ve bunu nasıl yıkarım diye düşünmezdi. Şimdi vatandaş en fazla 3-5 kilogram alıp gidiyorlar. Durum bu şekilde. Şu anda yünden ucuz hiçbir şey yok. Ben 50 yıldan bu yana yün satıyorum. İlk zamanlar yüncülük en az kuyumculuk kadar itibarlı ve değerli bir meslekti. Çünkü o zamanlar düğünler olurdu ve aileler bir liste yapardı. O listelerin en başına da yünü yazalardı. Şimdi artık listeye dahi girmiyorlar. İnanın şu anda bir arayış içerisindeyim. Yani yünden başka ne yapabilir? Daha başka ne satabilirim? Derdindeyim. Önceden şimdiki kadar kaliteli yün olmazdı. Ama iş yerimde şu anda cam gibi yünler var ancak yüzüne bakan yok. Vatandaş önceden bulduğunu alır giderdi” dedi.

“HALKIMIZ BUNU BİLİNCİNDE DEĞİL”

Aslında yün çok sağlıklı olduğunu ancak halkın bunun bilincinde olmadığını kaydeden Kıraç, “Bunun yıkaması zahmeti var her yıl açılıp yıkanması lazım. Maalesef bunu şimdiki yeni nesil bunu bilmiyor. Satışlarımıza gelince malum 10 yıl önceki satışlarım şimdiki satışlarımızla arasında çok fark var. çünkü dediğim gibi yünü bilmiyor. Günümüzde bel fıtığı boyun fıtığı ağrıları bayağı bir nüksetti. Aslında bunun sebebi yün kullanılmaması, sentetik yatakların tercih edilmesi” dedi.

“DERELERİ GİDİLİYORDU”

Yılmaz Kıraç konuşmasının devamında, “Hani önceden yıkama olayları vardı hep beraber toplu bir şekilde yıkamaya gidiyorlardı. Şu an öyle bir yıkama imkanı da yok şu an. Dereleri gidiliyordu, sularımız vardı ama maalesef şimdi onlarda kalmayınca yünlere eskisi gibi fazla talep olmuyor” diye konuştu.

“SAĞLIK AÇISINDAN YÜN STRESİ ALIR”

Halkımız tekrarda yüne döneceğini düşündüğünün altını çizen Kıraç, “Çünkü günümüz şartlarında insanlarda stres var o stresin ana sebebi sentetik yünlü yataklardan kaynaklanıyor. Günümüzdeki insanların birçoğu stresli, bunun sebebi yataklarında yün kullanmadıklarından dolayı. Sağlık açısından yün stresi alır. Sabahleyin kalktığın zaman rahat bir şekilde uykunu almış vaziyette uyanıyorsun ama sentetik elyaflar da yattığın zaman sabahleyin kalkamazsın ki zaten çünkü vücutta elektriği çoğaltıyor” dedi.

“ŞU AN BİR HAREKETLİLİK VAR”

Koronavirüsten dolayı herkes gibi zorlu bir süreç yaşadığını anlatan Yüncü Yılmaz Kıraç, “Koronavirüsten dolayı birçok yer kapandığı gibi düğün salonları da kapanmıştı. Düğün yapılamayınca bizlerde bundan etkilendik. 1 Temmuz’da düğün salonları tekrardan açılmasıyla şu an bir hareketlilik var. Beklentimiz pandemi dönemi tamamen bitmesi ve satışlarımızda önceki gibi bir artış gelir” ifadelerini kullandı.

“FİYATLARDA BİR DEĞİŞİKLİK OLMADI”

Bu yünü sadece İllerde pek yaygın olmasa da kırsalda yaşayan çoğu insan kullanılıyor. Fiyatlarda bir değişiklik olmadı arz talep olunca ben fiyat yükseltirim talep gazla olmayınca yerinde sayıyor. Yünleri Konya, Afyon, Isparta’dan temin ettiklerini belirten Kıraç, “Biz bu bölgenin yünü pek tutulmuyor. Bu yörenin yükü 50 kilo yıkandığı zaman 20 kilo kalır. Bizim buradakiler ahır malı. Yayla gezen koyunun yünü her zaman fazla olur” şeklinde konuştu.

Editör: Mahmut Beyaz