Her hafta ekonomi alanında yazdığı köşe yazıları ile kent ekonomisini enine boyuna irdeleyen ve farklı bakış açısıyla Kahramanmaraş ekonomisini değerlendiren Ekonomist Hikmet Gümüşer, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yeni bir dönüşüm içerisine giren ekonomini politikasıyla alakalı değerlendirmelerde bulundu.

İHRACATIMIZ VE ÜRETİMİMİZ İTHALATA DAYALI”
Gümüşer, ekonominin yeni şifrelerini anlattığı konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Yeni kabinenin en önemli gündem maddelerinden birisi ekonomidir. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi Amerika’nın para daraltma yani bilanço sıkılaştırma hamlesiyle, gelişmekte olan ülkelerdeki yabancı paranın merkezine dönüş yapması, bu ülkelerde miktarı azalan dövizin değerinin artması ve Türk lirasının hızlı bir değer kaybetmesidir. Bu da özellikle ithalat yapan, ithalata dayalı bir üretme ekonomisi olan ülkeleri zor durumda bıraktı. Türkiye’de bunlardan en çok etkilenen ülkelerden bir tanesi oldu. Çünkü ithal ikame mallarımız çok fazla, daha doğrusu ithal ikamesi yapamıyoruz. İhracatımız ve üretimimiz ithalata dayalı. Bu sebeple 24 Haziran seçimleri yapıldığından bu yana ortaya çıkan tablo da enflasyon yüzde 15 dolaylarında, faizler şuan için yüzde 20 seviyelerinde, cari açığımızın gayri safi yurt içi hasılaya oranı yüzde 5’i geçmiş durumda. Aynı zamanda çok ciddi bir bütçe açığımız ve ağırlıklı olarak özel sektörün olmak üzere dış borcumuz var. Böyle bir ortamda ekonomi bakanı olabilmek, hazine maliye bakanı olabilmek veya bir ticaret bakanı olabilmek çok zordur.”

VERİLEN MESAJLARI İŞ DÜNYASI ÇOK OLUMLU BİR ŞEKİLDE KARŞILADI”
Yeni dönem ile ilgili verilen mesajları iş dünyası çok olumlu bir şekilde karşıladı. Çünkü bu yeni bir soluk ve yeni bir solukta da şu var; hazine maliye bakanlığı var, ticaret bakanlığı var ve sanayi ve teknoloji bakanlığı var. Bakanlık sayısının ikiden üçe çıkarılması olumlu bir hadise oldu. Burada bizi sevindiren şeyler; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içerisinde ekonomi ile ilgili bakanlıkların yanında oluşturulan özel ekonomi ofisleri. Bu ofislerde neler konuşulacak? Bu ofislerde konuşulacak olan birinci konu; Türkiye nasıl bir cazibe merkezi haline getirilebilir? Yatırımlar nasıl arttırılabilir? Türkiye yabancı yatırımcıya ne gibi vaatlerde bulunabilir? Bu ofislerden bir tanesi bu gibi konulara eğilecek. İkincisi; mevcut yurt içerisindeki insan sermayesi, yani bizim yurt içerisindeki insan kaynağımıza odaklanacak ve ülkemizdeki başarılı beyinleri, başarılı insanları devlet eliyle alıp, bunları iyi üniversitelerde yetiştirecek ve daha sonra ülke üretimine, ülke istihdamına katkıda bulunmak için bu arkadaşları alıp sanayiye entegre edecek. Bununla ilgile de ofis kuruldu. Üçüncü güzel gelişme ise yeni finansal enstrümanların araştırmalı üzerine olacak çünkü biz tamamıyla şuan da ‘’bütün ticaret dolarla yapılır’’ algısıyla düşünüyoruz. Hisse senedi, uzun vadeli devir tahlilleri veya devlet içi borçlanma senetleri gibi bunun haricinde başka birçok finansman enstrümanla şuan ki finans sistemimiz kurulu.

ENDÜSTRİ 4,0’DA İYİ BİR NOKTADAYIZ”
Buna ilave ne gibi başka finansal enstrümanlar kurulabilir? Başka bir ofiste de bu konularda kafa yoracak. Benim en çok beğendiğim şeylerden bir tanesi endüstri 4-0 ile birlikte hayatımıza giren teknolojinin sanayide çok etkin bir şekilde kullanılması. Birbiriyle konuşan makinelerin üretimin içerisinde yer alması gibi hadiseler. Bunlarla ilgili de ofis kuruldu. Teknolojiyi daha etkin bir şekilde nasıl kullanabiliriz? Bunları nasıl değerlendirebiliriz? Bu konuda kafa yoracak bir ekip oluşturuldu ve bu ekibin içerisinde gerçekten bu konuda deneyimli insanlar var. Biz Türkiye olarak bu güne kadar endüstri bir, endüstri iki, endüstri üç gemilerini hep kaçırdık. Sonradan yakalamaya çalıştık ama 4,0’da gerçekten iyi bir noktadayız. Endüstri 4,0’ı ben yapacağım tekrar üretime adapte edeceğim demekle olmuyor. Bunun için iyi bir insan kaynağına ihtiyacınız var. Köklü bir eğitim sistemine ihtiyacınız var. Bu konularda da atılım yapmış olmaları iş dünyasını oldukça umutlandırdı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yeni uzuvlarını, sonuçlarını heyecanla bekliyoruz. Aslına bakarsanız yeni bir soluk her zaman için daha güzeldir.

REFORMLARA İHTİYACIMIZ VAR”
Yeni dönemde şunu görüyoruz; ekonomi yönetimi şu an sorun neyse buna odaklanıp çözelim ortadan kaldıralım hedefini benimsiyor ve bu doğru bir yöntem. Fakat şu hataya düşülmemesi lazım; gerçekten büyük bir sorun geçici önlemlerle hemen çözülmez. Bunun için reforma ihtiyacımız var. Yani enflasyonu düşürmenin tek yolu faizleri yükseltmek değildir. Bunun için enflasyona sebep olan birçok şeyi ortaya çıkarıp, bunları nasıl ortadan kaldırabileceğimize bakmamız lazım. Örneğin gıda fiyatlarındaki yükselişten bahsediyoruz. Enflasyonun en önemli sebeplerinden biri. Gıda fiyatlarımız neden yükseliyor? Çünkü ülkede yeterli üretim yok veya bir yıl üretimi az oluyor, diğer yıl üretimi çok oluyor. Çiftçi kazanamıyor. Sonra bunu destekleme mekanizmaları alım yapmıyor. Doğru fiyat politikası belirleyemiyor. O zaman konu neymiş tarım? Biz tarımsal üretimle ilgili çalışma yapacağız. O zaman alalım. Bütün şehirlerde tarımla uğraşan çiftçileri toplayalım. Bu kişilerin dertlerini dinleyelim, problemlerini aşmaya çalışalım. Bizim ülkemiz gerçekten çok verimli. Dört mevsimin yaşandığı mükemmel bir iklime sahibiz ve biz böyle bir ülkede hala ithalatı neden konuşuyoruz? Biz o zaman oturalım ve öncelikle gıda enflasyonunu ortadan kaldırmak için ana sebebi çözelim.

MERKEZ BANKASI’NIN BAĞIMSIZ OLMASI LAZIM”
Şimdi yeni kurullar ne yapıyor? Şunu yapıyor; bizim en önemli sorunumuz enflasyon biz çok kısa bir vade içerisinde enflasyonu tek haneye indireceğiz diyor. Tamam, bu güzel bir hedef. Bununla ilgili çalışma yapılmasını olumlu karşılıyoruz. Daha sonra bütçemiz çok açık veriyor. Biz bu açıkların üzerine duracağız. Bütçe Koordinasyon Kurulu kuracağız ve gerçekten bütçedeki açıkları, bütçenin gelir ve giderlerini yakinen izleyeceğiz deniliyor. Başka bir açıdan Merkez Bankası’nın etkinliğini arttıracağız deniliyor. Şimdi baktığımız zaman Merkez Bankamızın üzerinde çok önemli bir görev var ve bu görevleri de tamamen böyle bağımsız bir şekilde yapmasını hedefliyoruz. Bunu istiyoruz. Bunu piyasada arzuluyor. Burada kafamıza takılan nokta şu; Merkez Bankası’nın bağımsız olması lazım. Bizim paramızın değerinin kaybolmaması lazım. Belirli bir düzeyde olması gerekiyor. Dolayısıyla Merkez Bankasının kesinlikle siyasi olmaması gerekiyor.

MERKEZ BANKASI’NIN BAĞIMSIZLIĞIYLA OLUŞAN HER TÜRLÜ OLUMSUZ ALGI BİZİ AŞAĞIYA ÇEKİYOR”
Dün merkez bankası kararları açıklanacaktı ve merkez bankası kararını açıklamadan bir hafta önce Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıklaması merkez bankasını daha etkin hale getireceğine yönelikti. Bugün piyasanın yüzde 90-95’i faiz artırımıyla ilgili bir haber beklerken faizlerin düğmesine basılmadı. Buda piyasada gerçekten bir şok etkisi yarattı. Altında yatan temel sebebin Berat Bey’in söylemlerine istianeden böyle olduğu yönünde bir algı oluştu. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ile ilgili oluşan her türlü olumsuz algı maalesef bizi çok aşağıya çekiyor. Bununla ilgili kurlar aniden değişebiliyor. Dün kur 4.73’ten 4.92’ye kadar çıktı. Bu ara süreçte birileri çok ciddi şekilde kazanırken birileri de çok ciddi kayıplar yaşadı. Dolayısıyla iş dünyası olarak yeni kabinenin çok güzel hedeflerle yola başladığını düşünüyorum. Onlara yolunda başarılar diliyorum ama mutlaka kurumların bağımsızlığını, ekonomiyi ayakta tutan BDDK, TMSF gibi kurumların sağlıklı çalışmalarında önlerinin açılmasını istiyorum.”

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz