Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin (IKBY) tüm dünyadan gelen “Referandumu sakın yapmayın!” çağrılarına rağmen dinlemeyip ısrarla üzerine gittiği ve gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumu başta Türkiye’den olmak üzere diğer birçok dünya ülkesinden de tepki almaya devam ediyor. Özelliklede bölgede yaşayan Türkmenleri derinden rahatsız eden ve adeta “Soykırım” korkusuna dönüşen bu sözde bağımsızlık referandumuyla ilgili Türkiye’de adımlarını kararlılıkla bir bir atıyor. Yaşanan tüm bu gelişmeler ışığında Ortadoğu’nun geleceği tam bir merak konusu olurken, AK Parti İl Başkanı Ahmet Özdemir’de konuyla ilgili Manşet Gazetesi Muhabiri Emre Akkış’a özel birbirinden önemli açıklamalarda bulundu. Orada yaratılmak istenen durumun bölge ülkelerini huzursuz etmek olduğunu ifade eden Özdemir, bunun bir terör politikası olduğunu ve dolayısıyla referandumun hiçbir hukuki yâda siyasi bir geçerliliğinin olmadığını anlattı. Hukuki süreci tescillendiren tek olayın Ankara Antlaşması’nın ilgili maddeleri olduğunu hatırlatan Özdemir, “Ne biz ne de başka bir ülke orada böyle bir referanduma müsaade etmeyiz” diye konuştu. Barzani’nin kendi aklı ve iradesiyle hareket etmediğini söyleyen Özdemir, referandumun oradaki Iraklılar üzerindeki etkisinin olmadığını kaydetti. Ayrıca Özdemir, “Irak’ın toprak bütünlüğünün ortadan kalktığında kullanabileceğimizi düşündüğümüz tüm haklarımızı kullanır ve bize ait olduğunu düşündüğümüz yerlerle ilgili tasarrufta bulunuruz” ifadelerine yer verdi.

BU BİR TERÖR POLİTİKASIDIR!”

Kuzey Irak’taki gayrimeşru yapılan bağımsızlık referandumu için neler söyleyeceksiniz?

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin yapmış olduğu bu gayrimeşru referandumun hem hukuki olarak hem de siyasi olarak hiçbir geçerliliği yok. Dolayısıyla orada yapılmak istenen aslında bölge ülkelerini huzursuz etmektir. Aslında buda neticede bir terör politikasıdır. Ama hem siyasi hem hukuki hem de uluslararası hukuk anlamında hiçbir bağlayıcılığı da yok hiçbir geçerliliği de yok. Orada ki hukuki süreci tescillendiren Ankara Antlaşmasıdır. Ankara Antlaşması’nda da Irak’ın toprak bütünlüğünün korunacağını yazıyor. Eğer Irak’ın toprak bütünlüğünün ihlali söz konusu olduğunda Türkiye’nin müdahale hakkı ve bununla ilgili gerekli önlemleri alma hakkı var. Dolayısıyla ne biz ne de başka bir ülke orada böyle bir referanduma müsaade etmeyiz. Dünya bu konuda stratejik mi hareket ediyor? Dengeleri mi kontrol ediyor? Veya bizi rahatsız mı etmek istiyorlar? Bunları umursamaksızın alınması gereken ne önlemler varsa alırız.

BARZANİ YÖNLENDİRİLİYOR”

Yapılan tüm uyarılar ve Türkiye’nin sert tavrına karşı Barzani’nin halen Türkiye’nin aleyhine konuşmasını nasıl buluyorsunuz?

Barzani kendi özgür iradesi ile hareket etmiyor. Birileri ona talimat veriyor ve o kendisine verilen talimatı gerçekleştiriyor. Bu nedenle referandumun oradaki Iraklılar üzerindeki etkisi yok. “Yüzde 95 alında” diyorlar ama silahlarla, baskıyla alındı. Demokratik bir süreçte yok. Bu yüzden Barzani’nin yaptığı iş ve işlemlerin hiçbir geçerliliği yok ve Türkiye, İran ve Irak olarak bu referandumun yaptırımını ağırlaştıracaklarını açıkladı. Bu yaptığı şeyi Barzani’yi yedireceğiz.

EĞER AKILLILARSA DAHA İLERİYE GİTMEZLER”

Referandum gerçekleşir ve orada bir devlet kurulursa bunun Türkiye’ye ne gibi yansımaları olur ve ayrıca bundan sonraki süreçte Ortadoğu’yu nasıl bir gelecek bekler?

Bütün dünyada artık sınırların değişmesi çok zor. Ülkelerin sınırları kolay kolay değişmez ama farz edelim böyle bir referandumu legalleştirmeye çalıştılar. O zaman Ankara Antlaşması’nın 11’inci maddesine göre uluslararası haktan doğan haklarımız var. Şimdi orada Irak’ın toprak bütünlüğüne veya bir terörist harekete Türkiye’nin ortak müdahale konusunda çağrı da bulunma hakkı var. Doğal olarak ta bu duruma müdahale etme hakkı var. Biliyorsunuz bizim de Musul ve Kerkük’le ilgili bir hakkımız ve iddiamız var. Dolayısıyla biz mademki Irak’ın toprak bütünlüğü artık ortadan kalkıyor. O zaman biz kendi Misak-ı Milli sınırlarımızda olan ve Irak’ın toprak bütünlüğünün ortadan kalktığında kullanabileceğimizi düşündüğümüz tüm haklarımızı kullanır ve bize ait olduğunu düşündüğümüz yerlerle ilgili tasarrufta bulunuruz. Bu onlar için daha acı bir sonuç olur. İran kendine ait olduğunu düşündüğü kısımlarla ilgili müdahil olur. Bu yine onlar için acı bir süreç olur. Bu adımı atma konusunda eğer akıllılarsa daha ileriye gitmezler diye düşünüyorum.

HER TÜLÜ ASKERİ ÖNLEMİ ALIRIZ”

Referandumun yapıldığı bölgede Türkmenler yaşıyor ve şu anda bile bazı Türkmenler baskı yoluyla yurtlarından uzaklaştırılıyor. Bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Referandum günü Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun bir açıklaması oldu. Bakanımız, “Bizim kırmızı çizgimiz oradaki Türkmen kardeşlerimize yapılacak bir saldırıdır. Eğer Türkmen kardeşlerimize bir saldırı olmazsa şu anda oraya fiilen girmemiz söz konusu değil. Ancak Türkmen kardeşlerimize karşı bir saldırı yâda ihlal olursa o zaman bunu bizim kırmızı çizgimiz olarak değerlendirip müdahale ederiz” dedi. Dolayısıyla biz şu anda gözlemliyoruz. Oradaki Türkmen kardeşlerimize bir saldırı veya fiili müdahale olursa biz artık hem Ankara Antlaşması’ndan doğan haklarımızı hem Uluslararası Haktan doğan haklarımızı hem de NATO üyesi olan bir ülke olarak buradaki mağduriyetin giderilmesi için her tülü askeri önlemi alırız.

BU İYİ NİYETLİ BİR REFERANDUM DEĞİL”

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın referandumla alakalı “Bir gece ansınız gelebiliriz” sözünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu sözün birkaç anlamı var. Birincisi en kolay akla gelen anlamı bizim oraya girmemiz. İkincisi “Yaptığınız işlerden vazgeçin” uyarısıdır. Bu söz aslında şartı bağlı bir sözdür. Siz bu işlerden vazgeçmezseniz biz sizi vazgeçirmek için gereğini yaparız. Bir diğeri de “Biz sizin ne yapmaya çalıştığınızı biliyoruz” anlamındadır. Yani bu iyi niyetli bir referandum değil, burada bir Türkiye’yi huzursuz edecek oluşum meydana getirmeye çalışıyorsunuz. Aslında bizim ülkemiz içerisinde bir karışıklığa sebep olmak istiyorsunuz. Biz buna meydan vermeyeceğimiz gibi bunu yapanları da perişan edebiliriz. Bu söz bu 3 anlamı da ihtiva eder. Ama söz sadece söz olarak mı kaldı? Hayır. Biz orada Irak ordusu ile beraber bir tatbikat yapmaya başladık ve tatbikat seviyemizi git gide arttırdık. Dolayısıyla biz sözümüzün geçerliliğini kuvvetlendirmek içinde bir hareket gösterdik. Bunun 3’üncü aşaması nedir? Bir söz söyledik. İkincisi sözü yerine getirecek unsurları yerleştirdik. 3’üncü ise artık sözün gereğini yerine getirmektir. Bu da onların yapacakları eylemlere bağlıdır. Az önce söylediğimiz kırmızı çizgiyi geçtiklerinde biz de artık bu durumu harekete dönüştüreceğiz.

YA GERİ ÇEKİLECEKLER YÂDA…”

Barzani’nin başkanlığı bırakıp kurulacak farklı bir komisyonun başkanlığına geçmesi konuşuluyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

“Bunlar bizi kontrol ettiler. Bunlar bize bir hamle yaptılar” şeklinde düşündüler. Aslında bu bir projedir ve bizim tepkimizi gördüler. Şimdi de tepkimize göre yeni bir harekât tarzı belirliyorlar. Bizde yeni bir tepki ortaya koyduk. Şimdi ya geri çekilecekler ya da bunun üstüne gidecekler. Bununla ilgili aslında bize karşı yaptıkları hamleyi gördüğümüzü ve gardımızı aldığımızı fark ettikleri için bir anlamda işi soğutma, işi biraz daha zamana yaymayı istiyorlar ama bilsinler ki bunun da farkındayız. Buna karşı da önlemler alacağız.

SOYDAŞLARIMIZA MÜDAHALE OLURSA…”

Geçtiğimiz günlerde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin referandumla ilgili, “Şartlar oluştuğunda, tarih coğrafyaya dar geldiğinde Misak-ı Milli uyanacak, 81 Düzce'den sonra, 82 Kerkük, 83 Musul deme hakkının önünde hiçbir güç duramayacaktır" açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zaten biz açıkça söyledik. Cumhurbaşkanımız referandumla ilgili ilk konuşmasında “Ankara Antlaşması’ndan doğan hakkımızı kullanırız” dedi. O antlaşmayı şöyle yorumlamıştı; Irak’ın toprak bütünlüğü ihlal edilmişse Türkiye Ankara Antlaşması’ndan doğan ve Misak-ı Milli sınırlarında olan haklarını kullanacaktır. Yani Devlet Bey’in söyleminden bir hafta önce aslında cumhurbaşkanımız bunu söylemişti. Devlet Bey’de bunu somutlaştırdı ve kolay anlaşılabilir bir hale getirdi. Bu biraz önce öne sürdüğümüz argümanlar gerçekleşirse biz zaten oraya gireriz. Ama biz oraya girmek istemiyoruz. Biz oradan bir yeri kendi ülkemize ilhak etmek istemiyoruz. Böyle bir anlayışımız yok ancak orada vatandaşımızın, soydaşımızın birine herhangi bir müdahale olursa o zaman plakalarımıza 82’de, 83’de, 84’de dâhil olur.

TEHDİDİ KİMSENİN YANINA BIRAKMAYIZ”

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Konuyla ilgili Türkiye tavrını açıkça ortaya koydu. Bütün dünya Türkiye’nin bu konuya bakışını gördü. Biz o hesap yapan, plan kuran ülkeler gibi bir alttan çalışmamız, üstten çalışmamız olmaz. Bizim tek stratejimiz olur. Biz insanlar eziyet görmesin, işkenceye tabii olmasın, ülkeler manipülasyonlarla ortadan kalkmasın, yok edilmesin amacındayız. Bunlar yapılırken de bizim ülkemiz tehdit edildiği zaman biz bu tehdidi yapanların yanına bırakmayız.

HABER: EMRE AKKIŞ

Editör: Mahmut Beyaz