Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kurdukları kirli ve büyük bir organizasyonla, 15 Temmuz akşamı darbe ve işgal girişiminde bulunan teröristler, karşılarında milleti buldu. Örgütlenme biçimiyle çağının tüm terör yapılarından farklı bir yöntem izleyen FETÖ, nihai amaç olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ele geçirmeye çalıştı. Cuntacıların silah sıktığı, bombalarla saldırdığı vatan evlatları, yaptıkları savunma ile tarihi değiştiren bir destan yazdı. 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe girişiminde en büyük hasarı Ankara Gölbaşı'nda bulunan Özel Harekat Daire Başkanlığı ve Polis Havacılık Daire Başkanlığı aldı. Aslen Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesinden olan Ankara Gölbaşı Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda görev yapan Niyazi Ergüven, Türkiye’nin ve Kahramanmaraş’ın kahraman evladı olarak hayatını kaybetti. 15 Temmuz darbe girişimi gecesi daireye atılan ikinci bombalı saldırıda şehit düşen Ergüven, tayindeki görevi bittikten sonra evlenmek istiyordu.

SON GÖREV YERİ ANKARA OLDU

Evin en küçük çocuğu olan Kahramanmaraşlı Şehit Niyazi Ergüven, Ankara Gölbaşı Özel Harekat Daire Başkanlığı’nda görevli polis memuruydu. Polis Meslek Yüksekokulunu Niğde’de okuyarak mesleğine başlayan 26 yaşındaki Ergüven, daha önce Erzurum, Diyarbakır, Sur, Şırnak ve Urfa’da görev yaptı. Diyarbakır’daki görevinde yaralanan Ergüven’in son görev yeri ise Ankara oldu. 15 Temmuz akşamı evde olan ve göreve çağırılan Ergüven, hemen daireye gitti. Saat 12 civarlarında ablasıyla konuşan Şehit Ergüven, ablasına olayların olduğunu, telefonda konuşamayacağını ve kendilerini tekrar arayacağını söyledi. Telefonu kapatan Ergüven, bir daha ailesinden gelen çağrılara yanıt veremedi. Özel harekâta atılan ikinci bombada arkadaşlarıyla birlikte şehit düşen Ergüven, ağabeyleri ve amcası tarafından bir hastanenin morgunda bulundu. Şehit Niyazi Ergüven’in cenazesi, 18 Temmuz Pazartesi günü Kahramanmaraş’ta defnedildi.

“OĞLUMLA GURUR DUYUYORUM”

15 Temmuz'daki darbe girişiminin birinci yılı dolayısıyla Manşet Gazetesi olarak, Özel Harekat Polisi Niyazi Ergüven’in babası İsmet Ergüven ve annesi Saadet Ergüven ile bir röportaj yaptık. Babası İsmet Ergüven, oğlunun namaz kılan, inançlı ve uyumlu biri olduğunu söyledi. Ve “Şehit olmasıyla gurur duyuyoruz ama genç olması bizi üzüyor” diye konuştu.

İşte demokrasi şehidimiz Niyazi Ergüven’in anne ve babasıyla yaptığımız röportaj;

“ÇOK FARKLI BİR ÇOCUKTU”

Oğlunuzu biraz da sizden dinlemek isteriz, kaçıncı çocuğunuzdu Niyazi Ergüven?

Baba İsmet Ergüven; İnsani, arkadaşlık, din yönünden her yönden çok farklı bir çocuktu. Kimseye karşı herhangi bir kötülük düşünmezdi. Vatanına, bayrağına, dinine, diyanetine sağlam ve inançlı bir çocuktu. Hatta annesi “Oğlum gitme ne var askerlikte dedi, bir tanesi çalışır” dedi. Annesine cevabı ise, “ sen nasıl konuşuyorsun, ben burada görevimi yapmazsam sana burada bu şerefsizler namaz kıldırmaz, bu vatanda sizi doğru düzgün yaşatmazlar, ben görevimi seviyorum o yüzden hiç merak etme gerekirse ölür şehit olurum” dedi. Evladın ayrısı olmaz ama bu evladım daha farklıydı. Ne yapalım böyle olacakmış oldu. Öğrenciyken çok çalışkan bir öğrenciydi. Az çalış dediğimde, az daha çalışayım baba bir şey olmaz derdi. Zehir gibi bir çocuktu. Evde de çok iyi bir çocuktu. Anneye, babaya ve abilerine hiç saygısızlık yapmazdı. Herkese karşı öyleydi. Onu sevmeyen çok zor bulurdunuz.

“ÇOCUKLUĞUNDAN BERİ POLİS OLMAYI İSTEDİ”

Çocukluğunda ne olmak isterdi, Özel Harekat Polisi olmayı düşünüyor muydu?

Baba İsmet Ergüven; Çocukluğunda polis olmayı isterdi. Erzurum’da son sınıftayken ablası orada öğretmendi. Baba ben polisliği istiyorum dedi. Bende “Tamam oğlum istediği bölümü seç, ne olacaksa o olur. Sen zannetme ki illa polis ölecek diye bir kural yok. Allah sana onu yazdıysa orada da verir, yolda da verir” dedim. Sonrasında gitti ve polis oldu. İstese başka bir meslek sahibi olabilirdi. Zekâlı ve çalışkandı. Hocasına polis olacağım dedi. Oda “Özel Hareketçi olacaksın, ne yaparsan yap senin iraden” dedi.

“SENİN BİR GÜNÜN BANA BİR YIL GİDER”

Niyazi Ergüven’in şehadet haberini nasıl aldınız?

Baba İsmet Ergüven; 15 Temmuz gecesi oğlum hiç aramadı. Yatsı namazını kılacaktım, kendini aradım. Açtı “Baba 30 Haziran’da dış göreve gideceğim. Amirlerimle konuştum beni oraya tayin edecekler” dedi. Bende oğlum çok aramıyorsun dedim. Baba “daha dün aradım seni” dedi. Bende “Senin bir günün bana bir yıl gider” dedim. Biz çocuğun şehit olduğu hiç aklımıza gelmedi. Televizyonda seyrediyorum özel harekat bombalandı diyor. Aklım hiç oraya basmıyor. Biz sokağa çıktık. Geri geldik sabah karşı uyumuşuz. Öğle Namazını kıldık oğlumuzun şehit olduğunu o zaman öğrendik.

“HAİN, HER ZAMAN HAİNLİĞİNİ YAPAR”

15 Temmuz gecesi bu ülkenin geleceğine kast eden vatan hainleri hakkında neler söylersiniz?

Baba İsmet Ergüven; Hain hainliğini her zaman yapacak. Onlara Allah o işi vermiş, onlar hainliğini yapacak. Bizim çocuklara da şehadeti vermiş, onlarda şehadetliğini yapacak. O hainlere, şerefsizlere ne denilebilir ki? Onlar zaten Ebu Cehil’in askerleri olmuşlar. Amerika’da Ebu Cehil var. Ona inanmış, onu sevmişler çare yok.  Bunlara ne dersin ki? Söylediğim kelimeye gücüm yetmez. Haindir. Hain ne demek? Vatanını, bayrağını inkâr eden bir insana ne dersin ki, ne söyleyebilirim ona ki? Hain haindir. Adı üstünde hain. Ebucehil askeri. Hamd olsun Türkoğlu 15 Temmuz’da aynı peygamber efendimizin zamanındaki gibi silahı, topu, tüfeği yokken tankın önüne gidip savaştılar. Yaralandılar, şehit oldular, gazi oldular. Ama ne yaptı? Kendi askerine yaptı. İnsanın ağırına giden bu zaten. Benim asker kıyafetini giymiş, benim silahımla, benim uçağımla benim çocuklarımın üstüne, kendi kardeşlerinin üstüne bomba attılar. Bunlara daha ne söylenir ki? Vatan haini. Kendi vatanının kardeşlerinin üzerine kurşun sıkan bir insana ne denir ki?

“YARALI HALDE CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOOĞAN’I KORUDU”

Saadet anne, Niyazi ağabeyi birde siz anlatır mısınız, nasıl birisiydi?

Anne Saadet Ergüven; Niyazi, beş çocuğumun en küçüğüydü. Ya asker yada polis olacağım dedi. Üniversite sınavına girdi, iki yıllık Niğde Polis Meslek Yüksekokulunu kazandı. Gitti yavrum lisesi bitince, orada üç sene okudu. Mezuniyet törenine gittik, daha sonra Erzurum’a tayini çıktı. Orada 4 sene kaldı. Bir gün Kahramanmaraş Büyükşehir olunca tayinini istedi, buraya gelecekti. Bu sırada Ankara’da Başbakanlık’ta polisleri almışlar. FETÖ’cü olmayan polislere temizlik yapmışlar, o arada çocuğun tayinini durdurdular. Benim kız dedi ki “ana dedi, bu çocuğun tayinini durdurdular, herhalde başka yere verecekler” dedi. Ankara’ya Gölbaşı Polis Özel Harekata verdiler. Çocuğum orada bir sene görevini yaptıktan sonra, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olduğu sırada da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın koruması olarak her yere gitti. Orada bir hain oğluma, “çalışırsan benle çalış yoksa seni burada çalıştırmam” demiş. Oda “ben senle neden çalışayım ki” demiş. Benim oğlum hükümet karşısında olan hiç kimseye uymazdı. Sonra oğlumu Gölbaşı’na vermişler. Evi de Sincan’daydı, anne mesafe uzun çok zor, Ankara’nın soğuğu da çok dedi. Evimi Gölbaşı’na taşıyacağım dedi. Evini Gölbaşı’na getirdi. Diyarbakır’daki terör olaylarından sonra kurbanı kesti, kurbanı dağıt sultanım dedi. Sonra Diyarbakır’a giden arkadaşları aramışlar, Niyazi biz yaralandık demişler. Sonra Niyazi’de gitmiş, orada yaralanmış. Niyazi yaralandığından ellerimi açtım Allah’ım dedim, ben bu hükümeti kime şikayet edeyim. Ölüsünü mü bana verecekler dedim, daha gideli 50 gün oldu. İçime doğdu bu çocuk orada şehit olacak dedim. Çocuk orada yaralanmış, diğer büyük oğlum Niyazi’nin yaralandığını bana söyledi. Ana korkma dedi, yarası hafifmiş dedi. Orada mermiyi çıkartmışlar, hemen aradım kendini. Sultanım dedi, üzülme benim yaram hafif, iyiyim dedi. Orada asker şehit olmuş kendiler öne geçmiş. Orada mangal gibi delikler varmış, yavrum orada yaralanmış. Oradan yavrumu GATA’ya kaldırmışlar. GATA’ya bizde gittik, orada biraz yattı, uzun süre çalışamadı yavrum. GATA hainlerin elindeymiş, gazilik belgesini oğluma vermediler. Sonra Niyazi, benim gazilik hakkım var ama ben istemiyorum dedi. 6 ay çalışamadı, bacağını hareket ettiremedi. Cumhurbaşkanı bir gün Malatya’ya gitmiş, Malatya’ya yine Cumhurbaşkanı’nın korumalığına gitmiş. Orada yine bacağı kanamış, Ankara’ya gelmiş. GATA’ya gelmiş, orada doktor ben sana izin veriyorum git annen sana güzelce baksın demiş. Ama yavrum yaralanmış nasıl kötülenmiş. Bu zamanlar bir baktım çocuk çıkıverdi, “Ana ben geldim” dedi. Ramazan ayında buradaydı, orucumuzu tuttuk, teravihimize gittik. Neyse bayramı bir sevinçle geçirdik. Sonra tekrar oğlum Ankara’ya göreve gitti.

“BU ÜLKEYİ SİZE BIRAKACAĞIMI MI SANIYORSUNUZ, ŞEREFSİZLER”

Niyazi ağabeyin şehadet haberini nasıl aldınız, en son ne zaman oğlunuzla konuştunuz?

Anne Saadet Ergüven; Adana’dan Ankara’ya giderken, Ayet-el Kürsü’yü okudum hem kendine hem de arabasına üfledim. İşine başladı, Cuma namazından sonra beni arada, “anne nasılsın, bir şey istiyor musun” dedi. İşte o son konuşmamız oldu. O gece akşam evine gelmiş, Niyazi görev var demişler hemen evden çıkmış. Arabasına binmiş, evden çıkarken de, “Bu ülkeyi size bırakacağımı mı sanıyorsunuz, şerefsizler” demiş. Sonra Gölbaşı Özel Harekat Dairesi’nin önüne gelmişler, kendi de zırhlı arabanın içindeymiş yavrum. 20 kişi oldu demişler üstlerine bombayı atmışlar. Yavrum arabanın içerisinde orada şehit olmuş. Buraya cenazesine arkadaşları geldi, “Niyazi düğüne gitti anne, onlar ölüme gitmedi ki” dediler. Neyse benim içimde öyle bir ateş var ki kimse söndüremiyor bu ateşi. Gelinim aşağıda televizyona bakıyormuş, darbe olunca telefonla sürekli aradık ama ulaşamadık. Anne dediler, Niyazi’nin orada patlama olmuş, dediler. Buraya geldim televizyonu açtım, Cumhurbaşkanımız ekranda sokağa çağırıyor. Öyle deyince tüylerim diken diken oldu, Niyazi’yi aradım meşgule düştü telefon. Büyük oğlumu aradım, Niyazi’nin orada patlama olmuş dedim, evden çıktık Kaymakamlığın oraya gittik, herkes orada toplanmıştı. Geri eve geldim haber alırım ümidiyle. Büyük oğluma, git Emniyet’e, oğlumdan haber alamıyoruz bir öğren ne olmuş dedim. Ama herkes duymuş da ben duymamışım. Anca öğleden sonra oldu, İsmet geldi, Niyazi yaralanmış dedi. Üstümü giydim Emniyet’e gittik. Amcaları, dayıları, konu komşu herkes duymuş bana duyurmuyorlarmış. Gittim, yavrumdan haber alamıyorum, bir haber versenize dedim. Bunlar yukarıya çıkmışlar, orda bir fırtına koptu. Ben o fırtınayı duymadım. Çocuğun şehit oldu deyince kendi kendini yere çalmış. Hemen bir ambulans geldi. Bu neymiş dedim, oysa bana gelmiş. Dedim ki hani Ankara’ya gitmiyor muyuz? Sonra Niyazi şehit oldu dediler. Ben beni kaldırdım yere çaldım. Allah’ım beni de al dedim. Dizlerimi vura vura kap kara etmişim. Burada günlerce ağladım, kendimi yukardan aşağıya atıp ölmek istedim.

“BU BAYRAĞI İNDİRMEM, BU EZANI DİNDİRMEM”

Niyazi Ergüven’in cenazesini nasıl aldınız? Vatan hainleri hakkında neler söylemek istersiniz?

Anne Saadet Ergüven; Patlamada ölen diğer çocuklar parça parça olmuşlar, boş tabut göndermişler. Benim yavrum da sağlammış. Üç gün beklettiler, Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak araya girdi. Dedim ki benim çocuğumu verin hiç olmazsa bir mezarı olsun dedim. O anneler bize de bir parça verin de yavrumuzun bir mezarı olsun demişler. Benim çocuğum tam parça geldi. Yavrumu gördüm, gülüyordu. Kolları biraz yanmış. Öyle şehit olmuş yavrum. Şimdi şehitlikte görmesem duramıyorum, görsem duramıyorum. Bir sene oldu işte yavrum öleli. Allah hiç kimsenin başına vermesin. O uçakla bombayı getirim atan soysuzla beraber çalışmış, o soysuz oğlumu orada görmüş. Yavrularım orada şehit olmuş, her biri birbirinden güçlü. Yedi tane bayan varmış, onlar erkekten güçlüymüş. Yavrum buraya geldiğinde dedi, siz onları görseniz dedi, onlar öyle babayiğit ki dedi. Teröristlerin üzerine atmamış o bombayı, masum çocuklarımızın üzerine atmış. Ankara’yı bombalarsak demiş, her şey biter demiş. O yavruları öldürdün, bitti mi her şey, bitmedi. 5 tane çocuğum var. O çocuğum şehit oldu, ötekileri de veririm, bu adamı da veririm. Bu bayrağı indirmem, bu ezanı dindirmem. Bu ülke benim, bu canım sağ olduktan sonra gelsin bir canım var canımı da alsın. Başka hiçbir şeyim yok ki benim. Hain ne istemiş ki bu ülkeden. Tüfek bizim, uçak bizim, hepsi bizim vergilerimizle alındı. Kendi için mi alındı ki, şeytan. Allah cehenneme direk etsin onu. Ülkesine hainlik edeni Allah hiç affetmeyecek. O FETÖ şeytanı var ya cehenneme direk gidecek.

“FETÖ’CÜLERLE YÜRÜDÜĞÜN GİBİ BİZİM EVLATLARIMIZLA NİYE YÜRÜMEDİN?”

Adalet yürüyüşü adı altında Ankara’dan İstanbul’a yürüyen Kemal Kılıçdaroğlu’na da tepki gösteren Saadet Ergüven, “Utanmaz adam çıktı da herkes işinden oldu diyor. Benim oğlum öldü, biz bir seneden beri kan ağlıyoruz, senin hiç haberin var mı? Bir gün çık da bizim çocuklarımızla yürü bakalım. Bu ülkenin havasını teneffüs ediyorsun, suyunu içiyorsun bu ülkede yaşıyorsun sen, niye duruyorsun bu ülkede. Yanına FETÖ’cüleri aldın da yürüyüş yapıyorsun. Hükümetimizden Allah razı olsun, benim çocuğum kaderi böyleymiş. Ne istediler bu ülkeden, yaşamasılar bu ülkede bu ülke bizim. Bu ülkeyi böldürmeyiz biz. Allah’ın verdiği canı Allah alır” şeklinde konuştu.

GAZETEMİZ MUHABİRİ, ANNE BABAYI ERKAN TAN İLE GÖRÜŞTÜRDÜ

Ayrıca gazetemiz muhabiri röportaj esnasında A Haber televizyonunda sunuculuk yapan usta gazeteci Erkan Tan’ı çok sevdiklerini söyleyen baba İsmet ve Anne Saadet Ergüven’i telefonla görüştürdü. Erkan Tan ile telefonda bir süre sohbet eden şehit Niyazi Ergüven’in babası İsmet Ergüven, Erkan Tan’a, “Allah razı olsun senden. O zamanlar esnaflık yapardım. Ben Türkoğlu’nun yerlisiyim. Orada babanı görürdük, gelirdi gezerdi. Tabi 72, 74’lü yıllardı. Hikmet abime çok çok selam söyle ellerinden öperim” dedi.

Anne Saadet Ergüven ise, “Allah’ım sana uzun ömürler versin sana her gün dua ediyorum. Ben Özel Harekat Polisi Niyazi Ergüven’in annesiyim. Allah senden razı olsun. Allah’ım kaza bela vermesin hepinize” şeklinde konuştu.

Haber: Burhan Karagöz

Editör: Mahmut Beyaz