Değişen dünya düzenine bağlı olarak gelişen ve gün geçtikçe biraz daha büyüyen teknoloji, hayatın her alanına girmesiyle birlikte yaşamı kolaylaştırdığı gibi eli nasır tutan, mesleğine aşık ustalar içinde zorlaştırıyor. Artık her şeyin fabrikasyona dönüştüğü şu dönemde el emeği ile yapılan birçok meslekte son ustalarının himayelerinde kaybolmaya yüz tutuyor. İşte bahse konu ustalardan biri de Bakırcı ustası Necati Uzunlu. Çocukluğunda o dönemde siyasi olaylardan dolayı okula gidemeyen ve henüz küçücük yaşında babası tarafından bir bakırcı ustasının yanına çırak olarak verilen Uzunlu, ilk işe girdiği o günden bugüne Tarihi Kapalı Çarşısı’nın içindeki Bakırcılar Çarşısı’nda küçücük işyerinde ellerinde ve yüzlerinde çekiç sallamayla geçen 55 yılın yorgunluğuna aldırış etmeden mesleğini ilk günkü heyecanla devam ettiriyor.

Yaşam öyküsünü, meslek hikayesini ve çekiç sallamayla geçen yarım asırlık hikayesini Manşet Gazetesi’ne anlatan Uzunlu, en yakındığı konunun alttan çırak yetişmemesi olduğunu söyledi. Hayat hikayesini kısaca, “55 yıldır bu işi yapıyorum ve 4 çocuğumu da bu meslek sayesinde büyüttüm. Ben o bakırın tozuna, pisine kurban olayım” sözleriyle anlatan Uzunlu, hayatının sonuna kadar zanaatını sürdüreceğini de sözlerine ekledi.

OTUR BAKALIM, ŞU İŞLERİ YAP”
Uzunlu, sözlerinin devamında şu ifadelere yer verdi: “Okumaya gidemedim. Çünkü o zaman ortalık karışıktı ve okulları basıyorlardı. Annem ve babamda bu olayların ardından beni okula göndermedi. Daha sonra beni bir bakırcı ustasının yanına çırak olarak verdiler. O zamanlar yıl 1957 idi. O dönemde bakırcı çıraklığına başladım. Satırlarla ustalarımızın yemeklerini getirirdik. Çok zor şartlar altında çalışıyorduk. Ayağımız çamur, avucumuzun içi nasır doluydu. Birkaç yılın ardından çıraklık dönemimiz bitti. Daha sonra kalfalık dönemine geçtik. Kalfa olduğum zamanlar 35 Kuruş alıyordum. Sonraları bakırcılıkta daha ileri bir safhaya ilerledim. Ustam bana, “Otur bakalım, şu işleri yap” derdi. Biz de yapmaya başlardık. Sabah erken gelirdik, yatsı namazı sonuna kadarda çekiç sallardık. Tabii yemek paramızı da vermezlerdi. Biz yemeğimizi evden getirirdik. Daha sonra bakırcılıkta artık iyice yetkinleşmeye başlamıştım. Artık bakırcılıkta işi öğrenince başka yerlerde işçilik yapmaya başladım. İşçilik yapmaya başladıktan sonra haftalığım birden 90 liraya çıktı.”

İKNA EDEMİYORUM…”
Yakını olan birkaç çocuğu mesleği öğretmek için ikna edemediğini belirten Uzunlu, şöyle konuştu: “55 yıldır bu işi yapıyorum ve 4 çocuğumu da bu meslek sayesinde büyüttüm. Ben o bakırın tozuna, pisine kurban olayım. Mesleğimizde işçiye, çırağa kalfaya bakılmıyor. Bu nedenle alttan eleman yetişmiyor. Zaten bu mesleğe de heves edip gelen çocuklar yok. Şimdiki gelen çıraklar en az 15-16 yaşında oluyor. Ben yakınımdaki birkaç çocuğu çağırdım ama maalesef onları bu işi öğretmeye ikna edemedim.”

TEKNOLOJİYE YENİK DÜŞTÜK”
Teknolojiye yenik düştüklerinin altını çizen Uzunlu, son olarak sözlerine şunları ekledi: “Mesleğimiz artık makineleşti ve diğer farklı birçok meslek grupları gibi teknolojiye yenik düştü. Şu anda el emeği ile yapılan bakır bir günde en fazla 15-20 tane çıkar. Ama makine ile tonlarca çıkıyor. Dolayısıyla da buda bizim mesleğimizi bitirme noktasına getiriyor. Önceleri bir dükkâna 100-200 kilogram bakır girdiği zaman o kişi en az bir hafta çalışırdı. Şimdi bir ton, 2 ton bakır giriyor ama bir hafta bile gitmiyor.”

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz