Ressam Ömer Ünsal’la 2007’ydi en son Gaziantep’te atölye mutfağımızda resim yaptığımız yıllarda uzun soluklu resim paylaşımlarımız oluyordu.

-Neler yaptın  bu süreçten sonra? diyor Ömer Ünsal.

Şimdi daha modern,çağdaş bir üslup içinde lekesel,boya akıntılarıyla kendi imgelerimdeki bir coğrafya düzlemiyle figürlerimi inşa ediyorum.Bu figürler çoğu zaman içsel,yarı dramatik,teatral duruşlu anaforlar içinde imgeler.Figürün mekansal işlevi ise bende hep dünya dışı bir gezen oluyor bir anda.Bazen de yerden uçsuz bucaksız bir gökte bir atmosfer ya da sonsuz bir yer çukuru,bir uzunca vadi…”

Ömer ÜNSAL: -Değerli dostum tüm insanlar önce emekler  sonra yürüme ve konuşma işlevlerini yaparlar oyun çağları olur istekleri aynıdır sevinçleri ve sevdikleri de.Ne zamanki kendi kişiliklerini oluşturmaya başlarlar o zaman diğer insanlardan farkları ortaya çıkar.Ressamın yolunu her zaman buna benzetirim .Her sanatçının geçtiği aynı yoldan olgunlaştıkça kendi yollarını bulur ve sonunda sadece kendisi olabilir.Aslında çoğu kendi yolunu da bulamaz.Her sanatçıya nasip de olmaz bu.Görüyorum ki sen kendi yolunda yürümeye başlamışsın.Resimlerin artık Akif Orçan kokuyor.Bu çok önemli bence.” alkışlıyorum yürekten .Çok daha iyi çalışmalarla ilerliyorsun. Ama yine de taşrada sanatçı olmak, eser vermek, büyükşehirlerdeki etkinliklerle yarışmak zor değil mi,ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsun Ömer anlatır mısın ?

 Ömer Ünsal:- Teknolojiden önce  çok önemli bir ayrıntı olabilirdi.Çünkü  sergilerde bulunmak çok eser görmek gerçekten insanın nerede olduğunu ve başka hayallerin ne denli eşsiz olduğunu insana öğretiyor.Bu görme ve yaşama eylemleri uyumakta olan ve hiç bilmediğimiz kendi hayal dünyamızı yaratabiliyor.Ama artık internetten de sanat gezileri yapılabiliyor.Asla gerçeği görmek gibi olamaz .Ama hiç değilse sanattan sanat çevresinden kopmamak için önemli bir şey.Taşrada yaşamanın en zor kısmı sanata olan ilgi.İlgi olsa bile bakış açısı.Belki çok doğru bir yol izliyorsunuzdur ama çevreniz yaşadığınız şehrin beklentileri size ters gelir ve doğrunuza yanlış gözle bakarlar.Bir süre sonra siz de doğruyu yanlışı karıştırır olursunuz.Aslında bu tüm ülkemizin sorunu gibi geliyor bana.Bunların yanı sıra diğer sanatçılarda biraz izole yaşama şansınız var.Buna şans diyorum.Çünkü her zaman kendiniz olarak kalıyorsunuz ve gelişim süreciniz sizin doğal ve naif yanınızı olumsuz etkilemiyor.Çalışan bir sanatçı için, sanatını seven birisi için gelişmenin en güzel yollarından biri olduğunu düşünüyorum.Şairin, yazarın inzivaya çekilmesi gibi bir ortam sağlayabiliyor size.Taşrada olmanın en zor yanı, sanatınızı sergilemek konusunda çok az bir çevreye hitap ediyor olması  ve sanata olan desteğin az olması gerçekten zor bir durum.Çölde gül bitmez .Hiç mi bir şey olmaz dersen çalışan ve uygun ortam bulan gül olmasa kaktüs olarak yetişir daha uzun soluklu daha kendine yeter bir sanatçı olursunuz …
-Benim taşrada sanatçı olmakla ilgili gözlemim de,daha fazla yerel düşüncenin hakim olduğunu gördüm hep.Düşüncelerde ise hep bir sınırlamalar mevcut.Buradaki sınırlama,çevre kültürü ve mahalli baskı ile beklentilere cevap verme mecburiyeti.Yeniliklere daha dar bir perspektifken bakma ise kaçınılmaz bir olası.Her ne kadar sanat yerelden başlayıp evrensele ulaşsa da ; yerelden metropollerin dışına çıkılmadığı müddetçe evrenselleşmediği görülür.Ki sanat tarihine bakılırsa da bu böyledir.Metropollerden ise ulus dışına çıkmıştır birçok ressam ve yenilenip tekrar yurda dönmüş üretmeye devam etmişlerdir.Zaten ne yapacağını bilen bazı ressamların kırsal alanlarda küçük atölye kurup üretip tekrar seyirciyle buluşuyorlar.Sanatı oluşturan 3 öğe:Sanatçı ,Eser ve sanatı oluşturan 3.unsur olan Seyirci ise taşrada az bir kitle olması nedeniyle sanatçı çoğu zaman daha geniş bir taraftar barındıran büyük şehirlere yönelerek sanatını tamamlamaktadırlar.

Sanat ve sanayi şehri olan Gaziantep’ten Kahramanmaraş’a döndüm.Bu bağlamda sözü edilen konuda duraksama yaşamamak için sürekli bir görsel tarama ve il dışı etkinliklerine katılıp sınırları genişletmek zorunda olduğum aşikar.

Ömer Ünsal : -K.Maraş’ın galerisinin olmamasına şaşırıyorum. Maraş’ın özünde sanat var.Nereye gitseniz kimle tanışsanız mutlaka bir sanat yönünü keşfedersiniz.Bakır ve ahşap işçiliği ve bir çok sayabileceğimiz sanatkar mesleklerle dolu bir şehir daha bu ülkede bulamazsınız.Senle Gaziantep güzel sanatlarda görev yaparken anımsarsan K.Maraş’tan gelen tüm öğrenciler ayrı bir cevherdi.Maraş’ta 8 yıl görev yapma şansım oldu ve nereye gitsem daha iyi anladığım K.Maraş’taki öğrencilerin yeteneği, el becerisi sanatsal içeriği hiçbir şehirde yok.Bu toprağın özünde sanat var.Böyle bir şehirde galeri olmaması çok acı.İnanıyorum ki galerisi olunca çok farklı sanatçılar gelecek ve Maraşlıların mahrum kaldığı sanatsal maneviyata kavuşacaklar.Sanat itibar görmediği yeri terki diyar edermiş.Umarım K.Maraş için bunun tersi olur.

 Ömer Hocam,yeni sergi ve projelerin var mı ?

-Eve,t Akif hocam var. Şu an Gaziantep’de  Cenani Konağı Kültür Sanat Merkezi'nde sergim var.Buradan tüm hemşehrilerimizi davet ediyorum.12 Yağlıboya,10 deri üzerine ve 11 linol baskı  çalışmalarım sergilenmektedir.14 Mayıs 2016’ya kadar gezilebilir.

ÖMER ÜNSAL -Senin gündeminde bir sergin var mı ?

 ÖMER ÜNSAL -Evet Türkiye’de bir ilk diyebileceğimiz teknikte. Benzer yöntemleri kullananlar olmuştur, ama bunu kimseden öğrenmeden kendi yöntemlerimle bir üslup oluşturduğum için biraz farklı olabilir.

ORÇAN: Evet çok güzel ve şu an baktığımda güçlü bir alkış tutuyorum sana.

ORÇAN: Neden deri üzerine resim yaptığını soruyorum.

Ömer ÜNSAL :“En eski Türk sanatlarından olan deri işlemeciliği benim esin kaynağım oldu. Eskiden çocuklarına deriden oyuncak yaparlarmış bir çocuğa verilen bence en güzel hediye babasının elleriyle yaptığı hediye olsa gerek. Deri üzerine resim yaparak kendi çocukluğumu yaşıyorum galiba. “Burada gülüyor Ünsal, Sözlerine : “Çocukluğumdan kalan bir anı var bende, hep içimde deriyle bir oyun. Zaten sanat da bir oyun değil  midir? Bazı filozoflara göre, sanatın kaynağı eğlence ve oyundur. İnsanlar zorunlu ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra amaçsız olarak, hoşa giden bir takım oyun faaliyetlerinde bulunurlar. Bu faaliyetler hem bedeni dinlendirir hem de hoşa gider. Bu tür faaliyetlerin bir sonraki adı, kendini süsleme ve yakın çevresini hoşa gidecek, beğenilecek bir şekle getirmedir. İşte burada da sanat ortaya çıkar, tabii ki bir oyunun sonucu, bir oyun olarak...

-Bu güzel sohbet için teşekkürler Ömer Hocam.
-Asıl ben teşekkür ediyorum. Sesimize ses kattınız.

Editör: Mahmut Beyaz