Her hafta birbirinden önemli konukları ‘Fresh Gündem’ programı ile misafir ederek gündeme dair önemli bilgiler veren Radyo Fresh, referanduma sayılı günler kala bu haftaya özel programları ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine dair halkın kafasında oluşan soruları kent siyasetinin kilit isimlerini konuk ederek yanıtlıyor. Bu AK Parti Merkez Disiplin Kurulu (MDK) Üyesi Av. Metin Doğan’ın konuk edildiği Radyo Fresh’te, 16 Nisan Pazar günü gerçekleştirilecek olan referandum süreci değerlendirildi. Programda Radyo Fresh Genel Müdürü Serdar Salma ve dinleyicilerin sorularını yanıtlayan Doğan, Parlamenter sistem ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni kıyaslayarak, Kahramanmaraş’ın oy potansiyelini değerlendirdi.

İşte röportajın ayrıntıları:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile 25 Şubat tarihinden itibaren sahalara inerek vatandaşların nabzını yokladınız. Vatandaşların fikirleri de yavaş yavaş şekillendi gözlemlediğiniz kadarıyla sahada ki durum nedir?

Referandum süreci başladığı zaman sahayı çok merak ediyordum. Siyasilere özgüde yine bir heyecan vardı ve acaba vatandaşımız bu anayasa değişikliğini ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni nasıl karşılıyor, olaylara nasıl bakıyor diye ve elimizde de çok yakın tarihte yapılmış iki seçim vardı. 7 Haziran’da ki saha izlenimleri ve 1 Kasım’da ki saha izlenimleri vardı. 7 Haziran’da vatandaşlarda bir huzursuzluğun olduğunu gözlemlemiştik. Sürekli itirazlar ve sorularla karşılaşıyorduk ve bu da sandığa yansıdı. 1 Kasım’da da tam tersi o 3-4 aylık dönemin vatandaşta oluşturduğu etki ile sahanın tamamen uygun bir hale geldiğini itirazların sona erdiğini ve herkesin bir an önce başka seçmenlere de ulaşılması için bizi çok oyalamaya çalışmadıklarını gözlemlemiştik bu da yine sandığa yansıdı. Yine referandum çalışmaları kapsamında da sahanın şu anki durumunun 1 Kasım gibi olduğunu ve vatandaşların geçmiş koalisyon tecrübelerini yeniden yaşamamak, siyasi istikrarın kalıcı hale gelmesini arzu ettiklerini gözlemliyoruz. Bundan dolayı da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne Kahramanmaraş’ta rekor bir desteğin olduğunu sahada görüyoruz.

Referandumda sandıktan Evet oyu çıkması halinde Türkiye’ye de ne gibi değişiklikler olacak?

Türkiye artık bu siyasi tartışmaları bir tarafa bırakıp bunları sonlandıran ve gelecekte de kendisine engel olmayacak ilerleme hızını arttıracak demokratikleşme hızını arttıracak hem bölgede hem de dünyada söz sahibi olacak. Bu siyasi tartışmaların siyasi krizlerin koalisyonların sona erdirildiği bir sisteme geçilecek.

PARLAMENTER SİSTEMİN EN ACI FATURASINI KAHRAMANMARAŞ YAŞADI

Parlamenter sistemin Türkiye’ye getirdiği olumsuzluklardan bahseder misiniz?

Parlamenter sistemde geçmiş tecrübelerde gösterdi ki Türkiye’ye dar gelen bizim milletimizin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir sistemdir. Çok partili siyasi hayat 1946’da başladı ve o dönemde açık oy gizli tasvip olduğu için demokratik bir seçim yapılamadığından dolayı tek parti iktidarı devem etti. 1950’de serbest seçimlere geçildiği zaman ise halk ezici bir çoğunlukla demokrat partiyi iktidara getirdi. Dolayısıyla çok partili hayatın başlangıç tarihi 1950 olarak aldığımız zaman o günden bu yana 67 yıl geçmiş. 67 yıla ise kısa bir bakıldığı zaman 1960 darbesi ardından Menderes’in asılması süreci. Sonrasında 1970 askeri muhtırası arkasından 1980 ihtilali arkasından 28 Şubat Post Modern darbesi, ardından 27 Nisan e-muhtırası, ardından 15 Temmuz işgal ve darbe girişimi ve bu arada 1970’li yıllarda ki ekonomik krizler. 1994’te yaşanan ekonomik krizler. 2001’de yaşanan ekonomik kriz yani Türkiye’nin parlamenter sistem tarihi kirizlerle, darbelerle, siyasi kaoslarla, anarşi ile özdeş bir tarihtir. Bu kadar acı tecrübeye rağmen hala ihtiyaçlara cevap vermeyen bu sistemde diretmenin bir anlamı yoktur. Yeni bir anlayışla ülkenin daha yönetilebilir olması gerekiyor. Biz 1970 ile 1980 arasında 10 yılda 11 hükümetin kurulduğu görülüyor. Yani ortalama süreleri bir yıldan hükümetlerle Türkiye nasıl idare edilebilir. İdare edilemediği içinde sağ, sol çatışmaları ile Türkiye kan gölüne döndü ve bunun en acı faturasını da Kahramanmaraş yaşadı. Maraş olaylarında yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetti ve arkasından da 1980 ihtilali geldi. 1979’da hükümet kurmak için 11 tane vekil başka partilerden satın alındı ve hükümet kuruldu güvenoyu krizi aşıldı. 1980 ihtilali geldi ve bir sağdan bir soldan astılar binlerce yüzlerce genç darağaçlarında sallandırıldı.

Tek adamlık gelecek söylemleri hakkında düşünceleriniz nelerdir?

AK Parti’nin seçim kazanmak gibi bir derdi yok o zaten milletin gönlünde bir taht kurmuş ve Recep Tayyip Erdoğan zaten ülkenin başkanıdır. Bir yıl ya da iki yıl sonra bir seçim olsa Recep Tayyip Erdoğan yine çoğunluğu sağlar. Ve Cumhurbaşkanımızın kendisinin de söylediği gibi “Benim 17 Nisan’a çıkacağıma dair elinde bir garantisi olan var mı?” dedi. İnsanların hepsi fanidir. Hiç kimse ölümsüz değildir. Bir sistemi sadece bir kişi etrafında değerlendirip Recep Tayip Erdoğan üzerinden sistemi tartışmak bu sistemin anlaşılmasını imkânsız hale getirir. Biz diyoruz ki yarın Recep Tayyip Erdoğan siyaseti bıraktı ve bunun sonucunda yeniden parçalı bir siyasi yapı oluşacak. 4-5 partinin meclise girdiği bir ortamda yeniden koalisyon krizleri yaşanacak. Yeniden güvenoyu kirsizleri olacak. Yine borsanın tepe taklak olduğunu göreceğiz ve bu ülke bunları hak etmiyor.

Yeni sistemde cumhurbaşkanı seçimi yapılacak ve yapıldığı takdirde bir cumhurbaşkanı seçilecek ve ayrıca 600 taneye çıkması düşünülen milletvekilleri seçilecek. A partisinden olan 300 kişiye yine B partisinden olan 300 kişinin seçilmesi durumunda karşıt fikirle kişilerin milletvekili olması durumunda mecliste yarı yarıya bir denge olacak ve sonrasında ki işlemlerde nasıl bir yol izlenecek? Uzlaşı sağlanabilecek mi?

Türkiye’de seçim barajının yüksek olması ve diğer seçim sisteminde ki sistematiğin sebebi temsilde adalet ve yönetimde istikrar yetkisinin birlikte sağlanacak. Yürütme ayrı bir sandıkta seçileceği için zaten yönetimde istikrar kendiliğinden sağlanmış olacak. Yürütmenin başında olan kişi mevcut kanun tüzük ve anayasa kuralları çerçevesinde ülkeyi yönetecek. Zaten bu sistemde cumhurbaşkanının kanun tasarısı dışında hiçbir konuda kanun teklif etme kanun tasarısını meclise sunma hakkı yoktur. Ülkenin kanun ihtiyacı bu sosyal çevre ile STK’lar ile ya da başka demokratik baskı gruplarıyla oluşacak kanun ihtiyaçları milletvekillerinin gündemine gelecek milletvekilleri de bu kanun tekliflerine tek başlarına yada birkaçı bir araya gelmek sureti ile bu kanunlar hazırlanacak. Meclis komisyonları da genel kurulda görüşmek sureti ile bunu yasalaştıracak. Yine bütçe kanunu ile ilgili de bütçe kanunun cumhurbaşkanı tarafından meclise sunulacak. Eğer meclis bunu kabul etmezse bununla ilgili geçici bütçe hazırlanması söz konusu ve bütün bu çalışmalara rağmen bütçenin çıkmaması halinde bir önceki yılın bütçesinin yeniden oranlanması suretiyle aynı bütçe devam edebilecek. Yani yönetimde bir sıkıntı oluşmayacak. Burada cumhurbaşkanı ve meclis anlaşmak zorundadır. Yada anlaşamadı büyük krizler oluştu bu defada hem meclis açısından bu yetki var hem cumhurbaşkanı açısından yetki var ve karşılıklı seçimlerin yenilenmesine karar verilebiliyor. Seçimlerin yenilenmesine karar verdilerinde halkın huzuruna gidiyorlar. Halk büyük bir sağduyu ile hareket ederek bu krizde kimin haksız olduğunu söylüyor ve haksız olan tarafa çok büyük fatura kesiyor. Tüm bunların sonucunda cumhurbaşkanı da mecliste faturayı hesap ettiği için çok esaslı olmayan hususlarda mutlaka uzlaşı yolunu seçiyor.

Dünyanın büyük ekonomileri hala krallıkla yönetiliyor e bu kadar çok krallık ile monarşi ile yönetilen ülkeler varken biz hanedanlığı kaldırdık bunu nasıl yorumlarsınız?

Bizim artık sistem tartışmalarımız 1923’te bitmiştir. Biz 1923’ten itibaren 94 yıldan beri cumhuriyet rejimi ile idare ediyoruz ve bununla ilgili de hiçbir tartışma söz konusu değil. Cumhuriyet nedir, kişinin kendini yönetecek yöneticileri belirli periyotlarla gidip sandık başında seçmesidir. Biz bundan asla rahatsız değiliz cumhuriyetin kazanımlarından cumhuriyetin ilkelerinden asla rahatsız değiliz. Bunlarla ilgili de en fazla gelişimde zaten AK Parti döneminde oldu bundan sonraki süreçte de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile bu kazanımlar daha da artacak ve cumhuriyet daha güçlenmiş olacak. Bizzat yöneticiler direk halk tarafından seçildiği için halka bağlılığı daha da fazla olacak. Direk halkın seçtiği kişi ülkeyi idare edecek.

 Haber: Kübra Dilbirliği

Editör: Mahmut Beyaz