Tarih boyunca hür ve bağımsız yaşamış Türk milleti, işgal ve esarete alışık olmayan asil ve büyük bir millet olarak dikkat çekiyor. Bu nedenle tarihinde bu uğurda çok savaş yapmış birçok insanını şehit ve gazi vermiş olan Türkiye’de gazilik unvanı devlet tarafından veriliyor. En büyük Gazi, bu unvanı 19 Eylül 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararı ile alan vatanın kurtarıcısı ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. 2002 senesinde çıkartılan yasa ile 19 Eylül günü Gaziler Günü olarak kabul edilmiştir. Gaziler Günü, her yıl büyük bir gurur ile 19 Eylül’de bütün yurtta törenlerle kutlanmakta ve milletimiz her daim onların yanında olduğunu göstermektedir. 19 Eylül Gaziler Günü dolayısıyla ülkesi, bayrağı ve toprağı için gözünü kırpmadan canının feda ederek cepheye koşan gazilerimiz Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul Ve Yetimleri Derneği Kahramanmaraş Şube Başkanı Yunus Karaman ve Türkiye Muharip Gaziler Derneği Kahramanmaraş Şube Başkanı Kahramanmaraş Tayfun Özbek’in yaşam hikayesini sizlerle buluşturuyoruz. Yunus Karaman, 2001 yılında Şırnak’ın Silopi ilçesinde iç güvenlik terörle mücadele harekatı esnasında mayına basma sonucu bir ayağını kaybederek, Tayfun Özbek ise 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı’na katılarak gazi oldu. İşte gazilerimizin ağzından 19 Eylül Gaziler Günü. 

“ALNIMIZ AK, BAŞIMIZ DİK OLARAK HAYATIMIZI DEVAM ETTİRİYORUZ”
2001 yılında Şırnak’ın Silopi ilçesinde teröristler tarafından döşenen mayına basması sonucu gazi olduğunu kaydeden Yunus Karaman, “2001 yılında Şırnak’ın Silopi ilçesinde iç güvenlik terörle mücadele harekatı esnasında, terör örgütünün döşemiş olduğu mayına basma sonucunda yaralandım. Bu yaralanmada sağ ayağımı diz altından kaybettim, sol ayağımda da yaklaşık yüzde 60-70 yaralıydı. 2007 yılından bu yana Türkiye Harp Malülü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği Kahramanmaraş Şube Başkanlığı’nı yapıyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e 19 Eylül 1921’de mareşallik rütbesi ve gazilik ünvanı veriliyor. 2001 yılında çıkarılan bir kanunla 19 Eylül, Gaziler Günü olarak kutlanmakta ve bizim değerlerimiz gereği şehitlik ve gazilik çok önemli bir makam. Bu inançla ve bilinçle ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görev yaparken Rabbim bize gazi olmayı nasip etti. İsterdik ki şehit olalım, çünkü Peygamberlikten sonraki makam ama gazi olduk, devletimiz de göğsümüze madalyamızı taktı. Siz gazi olarak bu ülkenin değerisiniz dedi, biz de bu yaralanmamızın vatan ve millet aşkıyla, bayrak ve ezan için olmasından dolayı her zaman çok mutlu olduk ve onur duyduk. Alnımız ak, başımız dik olarak bu toplumda hayatımızı devam ettiriyoruz” dedi. 

“15 KEZ AMELİYAT OLDUM, BİR AYAĞIMI KAYBETTİM”
Patlama sonucu bir ayağını kaybettiği anlatan Karaman, sözlerine şu şekilde devam etti, “Bir ayağımı kaybettim, diğer ayağım benimdi ama çok büyük hasarları vardı. Bu süreç içerisinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde hiç çıkmadan 6 ay yattım. Bu süreçte 6 kez ameliyat oldum, daha sonraki 3 yıllık süreç içerisinde sürekli GATA’ya gidip gelişle yaklaşık 15 ameliyatla beraber, kısmen ayak bizim olsa da yaralı bir şekilde hayatımızı devam ettiriyoruz. Evet, fiziki olarak zor, yürümemiz zor, koşmamız zaten yok, bütün o duyguları zaten kaybettik, mutlaka zorluk çektik ama bunun vatan için olması bizi ap ayrı bir noktaya götürüyor. 22 yaşında bir genç delikanlısınız, sırtınızda 40 kilo yükle dağ taş gezerken, aylardır, hatta yıllardır ilk etapta yatağa bağlı kalıyorsunuz, sonra elinizde iki tane koltuk değneğiyle gezmek zorunda kalıyorsunuz. Bu tabi zor oluyor ama manevi boyutuna baktığınız zaman bunun gurur ve onurunu tüm şehit ve gazi ailelerimizle yaşıyoruz.”

“GÖZÜ OLMAYANA GÖZ, AYAĞI OLMAYANA AYAK OLUYORUZ”
Kutsal görevi Harp Malülü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği başkanlığı görevini yaparak devam ettirdiğini aktaran Karaman, “Türkiye’de terörle mücadele esnasında 10 binlerce gazimiz var, kimi kolunu, kimi bacağını, kimi gözünü kaybetmiş, kimi tekerlekli sandalyede. Biz de bu kutsal görevi  Harp Malülü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği başkanlığı görevini yaparak, gözü olmayana yeri geldiğinde göz, ayağı olmaya ayak, el olmayana el olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Biz de sonuçta gaziyiz ve onların sorunlarını biliyoruz. Toplum olarak vatan bizim için kutsaldır, bu kutsalları yaşatmak, geçmişte atalarımızın bize bıraktığı bu vatanı, bu değerleri yaşatmak, bayrağımızın ve ezanımızın susmaması için ülkemizin doğu ve güneydoğu anadolu bölgesinde yaklaşık 40 yıldır devam eden teröre, PKK’ya, eli kanlı bebek katillerine karşı mücadeleyi biz de vatanını seven bir Türk genci olarak yerine getirdiğimizi düşünüyoruz. Bu vesileyle ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, onun silah arkadaşlarına, aynı zamanda Kıbrıs’da, Kore’de, 40 yıldır ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgesinde terörle mücadele esnasında gazi olan kardeşlerimizin 19 Eylül Gaziler Günü’nü kutluyorum. Şehit olanlara Allah’tan rahmet, hayatta olan gazilere sağlık ve sıhhatli ömür geçirmelerini Rabbimden temenni ediyorum” açıklamalarında bulundu. . 

“SAVAŞA GİTMEK İÇİN CAN ATIYORDUK”
1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı’na katıldığını aktaran Tayfun Özbek ise, “1974’de Kıbrıs Barış Harekatı’na katıldım ve bu savaşımız 25 gün sürdü. 15 Ağustos’da Birleşmiş Milletler’in ateşkes antlaşması dolayısıyla savaş bitmiş oldu ve bizler ise o zamanlar gazi olacağımızı ya da başka bir şey olacağımızı bilmiyorduk. Biz askerde her Türk çocuğu gibi vatani görevimizi yapıyorduk. 20 Temmuz sabahında bize tam Kıbrıs’a gideceğimizi demediler ama verilen vazifeyi her yerde, her koşulda yapmaya hazır ve nazırdık. O anda seviniyorduk, oyun oynayarak. Türkü söyleyerek heyecanla oraya gitmek için can atıyorduk. Hiç kimse ben gitmem demiyordu. Savaşa gideceğiz dedikleri an hepimizde heyecan vardı, sadece birimizde değil. Bütün askerlerde oradaki Türk vatandaşlarımızı zulümden kurtarmak vardı. Biz gazi olacağımızı bilmiyorduk, sadece askeri ve vatani görevimizi yerine getirmek üzere gitmiştik. Savaş çıktı ve oraya gittik, 1974’den sonra 1989 yılında bizlere gazi ünvanı verdiler” dedi. 

“ZULMÜ BİTİRMEK İÇİN ORAYA GİTTİK”
“Vatan, bayrak ve ezan uğruna hep kazanmayı hedefliyorduk” diyen Özbek, “Oradaki zulümleri duyuyorduk, en son ise 1974’de bardağı son taşıran damlaydı Bülent Ecevit ile Necmettin Erbakan’ın ortak hükümeti olduğu zamandaydı. Ayşe tatile çıksın parolasıyla savaş başlamıştı. Türkiye’den 34 bin 738 tane sivilden tutun doktor, asker oraya gitmişti, ve bu kadar Kıbrıs gazisi vardır Türkiye’de. 498 tane şehit verdik, Allah rahmet eylesin. Tabi ki savaşlar zor şeyler ama Türk milleti askere gönderirken, ‘Ya gazi olacaksın, ya da şehit olacaksın’ derdi. Bizim amacımız sadece kazanmaktı, top mermisi gelmiş, başka bir şey olmuş kesinlikle başka düşüncemiz yoktu. Gözümüzü kırpmadan cepheye koştuk. Aç kaldık, susuz kaldık ama her zaman vatan dedik” şeklinde konuştu. 

“ÜLKEMİZ İÇİN HER TÜRLÜ GÖREVE HAZIRIZ”
Bugün Kıbrıs’da Türk halkının huzurla yaşamasının sebebinin kendilerinin de içinde bulunduğu harekat olduğuna dikkat çeken Özbek, “Şehitlerimizi, yaralılarımızı omuzlarımızda taşıdık, hep beraber ağladık, hep beraber güldük ama verilen görevi harfiyen yerine getirerek başardık ve oradaki Türk vatandaşlarımızı huzurla buluşturduk. Şuan da orada halkımız güvenle yaşıyorsa, Kuzey Kıbrıs’da gemilerimiz petrol arıyorsa o günlerin sayesindedir. Şuan da orada her ne kadar olursa olsun, huzur var. Zalim Rumların boyundurukları altında değiller, kendi hükümetlerini kurdular ve Türkiye’nin çatısı altında yaşıyorlar. Bu 1974’deki askerlerimizin sayesinde oldu. Gücümüz yettiği kadar ülkemiz için her türlü göreve gitmeye hazırız. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, şuan da hayatta olan malül veya muharip gazilerimize de sağlık, sıhhat ve huzur diliyorum” dedi.
(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz