Bu yıl Ramazan ayı, dünyayı kasıp kavuran yeni tip koronavirüs (KOVİD-19) salgınının gölgesinde idrak ediliyor. Ramazan ayından önce salgın sebebiyle belirli sürelerde verilen sokağa çıkma yasağı insanların her alanda düzenini bozarken, bundan beslenme alışkanlıkları da olumsuz etkilendi. Bütün bunların üstüne Ramazan ayında oruç tutulmaya başlanmasıyla birlikte öğün saatleri yeniden değişirken, bağışıklığı güçlendirme noktasında yeterli ve dengeli beslenme büyük önem kazandı. Hal böyle olunca sosyal belediyeciliğin öncüsü Onikişubat Belediyesi de vatandaşların evde geçen zamanlarını daha verimli hale getirmek adına yayınladığı videolara beslenme konusunu da ekledi. Oluşturduğu Türk Müziği Grubu’nun seslendirdiği her hafta bir Maraş türküsüyle, sosyal medya hesaplarından ilçe halkını eğlendiren Onikişubat Belediyesi, alanında uzman kişilerin eşliğinde  psikoloji ve spora dair videolar yayınlarken, Diyetisyen Ayça Parlakyiğit’in anlatımıyla Ramazan ayında beslenme konusuna değinildi. Parlakyiğit, azalan fiziksel aktiviteye karşın Ramazan sofralarındaki çeşitlerin arttığı dönemde, uzun süren açlığın arkasından gelen halsizliği yaşamamak ve orucu dinç bir şekilde tutmak adına beslenme önerilerini anlattı.

 

“ORUÇ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ DÜŞÜRMEZ”

Ramazan ayında tutulan orucun bağışıklık sistemini düşürmediğini vurgulayan Diyetisyen Ayça Parlakyiğit, “Öncelikle oruç, bağışıklık sistemini düşürmez. Sağlıklı bir beslenme sistemiyle birlikte porsiyon kontrolleri ve buna ek olarak fiziksel aktiviteyle beraber bağışıklık sistemini güçlü bir şekilde tutmakta mümkün” dedi.

“MUTLAKA SAHUR YAPIN”

Ramazan ayında sahur yapmanın çok önemli olduğunu belirterek, ‘Mutlaka sahur yapın’ uyarısında bulunan Parlakyiğit, “Ramazanı sağlıklı geçirmek ve daha rahat oruç tutabilmek için ilk dikkat edilmesi gereken nokta mutlaka sahur yapmak olmalıdır. Sahurda tercih edilecek besinler çok önemli. Oruç tutarken uzun süre aç kalınacağı için sahurda tüketilecek besinler tokluk süresini uzatan, proteinden zengin, kan şekerinde ani dalgalanmalara sebep olmayacak, gün içinde vücudun sıvı ve elektrolit dengesini korumaya yardımcı olacak, lif içeriği yüksek, kabızlığı önleyecek besinler olmalıdır. Sahur öğününde mutlaka klasik Türk kahvaltısını yapmanızı öneriyorum. Mutlaka bir adet yumurta ve peynir çeşitleri tüketebiliriz. Yalnız peynir çeşitlerinin tuzlu ve yağlı olanlarından ziyade biraz daha tuzsuz olanlarını tercih etmenizi öneririm. Buna ek olarak tabağınızın yarısına yakını çiğ sebze ve meyvelerden oluşmalı. Vitamin, mineral ve lif alımını da sağlamak için bunlar oldukça önemli. Kalan kısmında tabiki enerji kaynağımız olan karbonhidrat grubu var. Burada da beyaz ekmek veya Ramazan pidesi yerine tam tahıllı, tam buğday ekmek tüketimi çok daha doğru olacaktır. Bunların glisemik indeksleri düşüktür, yani hem sizin tok kalmanızı sağlayacaktır hem de lif açısından oldukça zengindir. Kahvaltı tabağını bir bardak süt veya kefirle tamamladığınız takdirde sağlıklı ve doyurucu bir sahur öğününü de yapmış olacaksınız” ifadelerini kullandı.  

“BEYİNE TOKLUK SİNYALİ 10-15 DAKİKADA ULAŞIR”

Orucun verdiği çalıkla iftar sofrasında hızlı şekilde yemek yemenin tehlikeli olduğunu vurgulayan Parlakyiğit, sözlerine şu şekilde devam etti, “İftarda yapılan hatalardan birisi de çok hızlı bir şekilde yemek yemek ve bunu az çiğnemektir. İftarda fazla miktarda yemek yemek boş olan mideye yüklenilmesine sebep olacaktır. Bu durumda sindirim zorlaşacak, midede ağırlık, ekşime, yanma, bulantı oluşacak, bağırsaklarda kabızlık, şişkinlik gibi sağlık problemleri yaşanacaktır. O yüzden su ve hurma ile öğününüzü açıp bir kase de çorbanızı içtikten sonra yaklaşık bir beş dakika kadar beklemenizi öneriyorum. Beynimize tokluk sinyali yaklaşık 10-15 dakikada ulaşmaktadır. Burada beş dakikayla beraber tokluk sinyallerinin de ulaşmasını sağlamış oluruz. Ana yemek tercihi olarak haftada 3-4 kere sebze yemekleri, 2-3 kere yine et, tavuk ve balık ile haftada en az bir kere kuru baklagille beraber ana yemeklerinizi çeşitlendirmelisiniz. Buna ek olarak bir kase salata, bir kase yoğurt veya ayranla da öğünlerinizi zenginleştirebilirsiniz.”

“İFTARDAN HEMEN SONRA TATLI TÜKETİMİ BÜYÜK HATA”

İftardan sonra tatlı tüketiminin de riskli olduğunu dile getiren Parlakyiğit, “Burada yapılan hatalardan birisi de iftardan hemen sonra tatlı tüketimidir. Çok şekerli ve basit karbonhidratlı besinlerin bağışıklık sistemini düşürmeye etkisi vardır. Aslında bağışıklık sistemini konuşuyorken de asıl dikkat edilmesi gereken bir nokta da pakete girmiş ürünler, şerbetli tatlılar ve hamur işleridir. Burada tercihlerimizi biraz daha sütlü tatlılardan kullanmalıyız ve tüketim sıklığını ayarlamalıyız. İftardan sonra yapılan en çok hatalardan biri de hemen arkasından hamur işi ve şerbetli tatlıların tüketilmesidir. Aslında bilinmesi gereken en önemli nokta, basit şeker ve karbonhidrat tüketiminin bağışıklık sistemini düşürdüğünün bilinmesidir. Bu yüzden mutlaka iftardan 2-3 saat sonra bir ara öğün yapmanızı, tatlı tüketimlerinin porsiyonunu ve tüketim sıklığını azaltmanızı tavsiye ediyorum. Tercihinizi kuru meyvelerden ve kuruyemişlerden tercih etmelisiniz” şeklinde konuştu.

“İFTAR VE SAHUR ARASINDA BOL BOL SU TÜKETİN”

Parlakyiğit son olarak ise iftar ve sahur arasında su tüketiminin önemini anlatarak, “Bu süre içerisinde iftar ve sahur arasında su tüketimi de çok önemli. Artık havaların ısınmasıyla beraber su tüketimine olan ihtiyacımız artacaktır. Bu yüzden günde mutlaka 2-2,5 litre kadar suyu tüketmenizi öneriyorum” dedi.

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz