Kuyumculuk sektöründe Türkiye’deki ilk üç şehirden biri olan Kahramanmaraş, bağrında yetiştirdiği ustaların el emeği, göz nuru eserleriyle dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Özellikle Tarihi Kapalı Çarşı’da bulunan Kuyumcular Çarşısı’ndaki atölyelerde hem geleneksel hem de modern araçlar kullanılarak üretilen Maraş Burma Bileziği, hasır örgü, arı peteği, kafesli kordon, alyans, kolye, bilezik, kemer çeşitleriyle yurt içine ve yurt dışına pazarlanıyor. Kuyumculuk sektörünün en fazla geliştiği illerden olan Kahramanmaraş, Maraş Burması, kafesli kordon gibi geçmişten günümüze üretmiş olduğu geleneksel modellerin yanı sıra modern tasarımlarla da sektördeki yerini güçlendiriyor. Türk Patent Enstitüsü tarafından yapılan incelemelerin ardından coğrafi işaret alarak tescillenen Maraş Burma Bileziği, ustaların ellerinde geleceğe aktarılıyor. Dört eşit boyda altın telin çivi ve mengene yardımıyla örülmesi sonucu elde edilen Maraş Burma Bileziği, örme, kalıplama ve kilit sistemi montajı gibi çeşitli aşamalardan oluşuyor. Kahramanmaraş’ın geleneksel takısı olan Maraş Burma Bileziği’nin bütün yapılış aşamasını 46 yıllık kuyum ustası Fatih Altıngeyik Manşet Gazetesi için hem anlattı hem de yaptı.

“TEK BİR KİŞİ YAPAMAZ VE USTANIN MAHARETİ ÇOK ÖNEMLİ”

Maraş Burma Bileziği’ni yapan ustanın maharetinin önemli olduğuna dikkat çeken Fatih Altıngeyik, “Bir Maraş Burmasını meydana getirmek için öncelikle altını eritiyoruz sonrasında tel çekiyoruz ve örme işlemine geçiyoruz. Örme işleminde çiviler kullanıyoruz, çivilerin boyutunu yaptığımız burmanın gramına göre ayarlıyoruz bu da 100 grama kadar standart bir ölçüde kalırken 100 gram sonrasında ebatları değişiyor. Bütün bu işlemleri tek bir kişi gerçekleştiremez usta, örme işlemi gerçekleştirirken bir yandan da biri sıkı tutacak ki burmanın kalıbından herhangi bir bozukluk olmasın. Yardım eden kişinin burada usta kadar büyük bir rolü vardır. Örme işleminden sonra ölçüsü ayarlanır burada ustanın mahareti çok önemlidir çünkü milimetrik hesaplar gerektiren bir işlemdir. Kapağı da kesilip yapıldıktan sonra son aşama olan parlatma işlemine geçilir. Eski zamanlarda burma bileziğin yapımında kalıp kullanılmıyormuş çünkü kalıp adı altında herhangi bir şey yokmuş. Güzel bir işçilikle örülüp ucuna astar atılıp bitirilirmiş. O zamanlar yapılan burmalar yüzde yüz el işçiliği ile yapılırmış. Değişen zaman ve gelişen süreçlerle birlikte kalıp olayı ortaya çıkıyor. Ben mesleğe başladığımda kalıp işi vardı ve kalıpla birlikte öğrendim burma yapmayı. Eski ustalardan Ali Rıza Zabun ve Serhat Zabun bu işi kalıpsız bir şekilde yapmışlar. Hatta o ustalarımızın müşterisi olan bir hanımefendinin istegi üzerine ben de kalıp kullanmayarak bir burma bilezik yaptım” dedi.

“ŞİMDİLERDE KOLAY KOLAY ÇIRAK YETİŞMİYOR”

Kuyumculuk sanatında bir elemanın yetişmesinin çok zor olduğunu anlatan Altıngeyik, “Bizim sanatımızda bir elemanın yetişmesi çok zordur öyle bir senede, iki senede olacak iş değildir. Şimdilerde kolay kolay çırak yetişmiyor. Çünkü herkes okula gittiği için sanatı tercih eden pek olmuyor. Günümüzde faaliyette olan atölyelerde bile tam anlamıyla usta yetişmiyor. Çünkü gelişen teknoloji ile birlikte çoğu iş makineleşti ve çalışan çıraklarda tek bir işe bakmaya başladı. Sıfırdan bir şeylere başlayıp işin son aşamasına kadar takipçisi olamıyorlar. Sadece üstlerine düşen, görevleri ne ise onu yapıyorlar” ifadelerini kullandı.

“USTA OLABİLMEK İÇİN ZOR BİR SÜREÇTEN GEÇMEK LAZIM”

45 yıldır kuyumculuk mesleğinin içerisinde olduğunu ve gelişen teknoloji ile değişimler sonucunda yeni şeyler öğrendiğini aktaran Altıngeyik, sözlerine şu şekilde devam etti, “Ben bu mesleğe 1974 senesinde 9 yaşında başladım ve tam 17 sene çalıştım ustamın yanında. Öğrenim hayatımı liseye kadar devam ettirdim bu süreçte hem çalışım sanatımı öğrendim hem de okuluma devam ettim. Sonrasında meslek hayatı daha ağır bastı ve okulu bıraktım mesleğe devam ettim. Bu meslekte öyle 3-5 sene çalışarak ben usta oldum diyemez kimse. Usta olabilmek için zor bir süreçten geçmek lazım. Ben 17 sene çalıştım ustamın yanında sonrasında kendime ait bir dükkan açtım ama o vakit bile bilmediğim bir sürü şey vardı hatta ve hatta çoğu zaman ustamın yanına giderdim bilmediğim şeylerde yardımcı olması için. 45 yıldır bu mesleğin içerisindeyim gelişen teknoloji ve değişimler ile birlikte benim de zaman zaman bilmediğim, yeni öğrendiğim şeyler oluyor. Benim prensiplerim arasında şu vardır, öncelikle yaptığımın işi benim beğenmem lazım karşıdaki insanın değil. Bir işi yapıp da teslim ettiğimde sürekli olarak düşündüğüm, müşterinin memnun kalıp kalmaması oluyor. Bir yerinde bir eksik kalmış mı, hatası var mı diye sürekli düşünür merak ederim. Zaten bizim meslekte böyle bir titizlik gerektiriyor.”

“BAZI MODELLERİN YAPIMI SIKINTIYA DÜŞECEK”

El işçiliğinin her geçen gün önemli hale geldiğinin altını çizen Altıngeyik, “İnsanlar başkalarını değil de özellikle bizi tercih ediyorsa arada mutlaka bir fark vardır. İşte o fark tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Bizim yaptığımız iş tam anlamıyla fabrikasyonlaşamaz çünkü temelinde el işçiliğinin güzelliği yatıyor ama bundan birkaç sene sonra belli birkaç modeli çıkaracak ustalar olmayacak. Bu bahsettiğimiz sürede öyle uzun bir süre değil çok çok 5 seneye bazı modellerin yapımı sıkıntıya düşecek. Ben okuluma devam etmedim mesleği seçtim ama şuan gençlerimizin okuması taraftarıyım. Gençlerimiz okurken bir yandan da sanata, mesleğe en azından bir hobi olarak merak salabilirler. Yüzlerce işsiz üniversite mezunu gencimiz var mesela bir sanat bilmiş olsalar en azından gelir bi işin ucundan tutarlar kendilere de faydası olur sanatın devamlılığına da. Ben her zaman gelen elemanlara, okulunuza öncelik gösterin ama bu işi de öğrenin diyorum” dedi.

“ÖLÜMLÜK DİRİMLİK DERLERDİ”

Kuyumcu Akif Zabun ise Maraş Burması’na ‘Ölümlüm dirimlik’ dendiğini anlatarak, “Fatih ustamızın dilinden Maraş Burmasının yapım aşamasını dinledik. Tezgaha giren bir burmanın hangi evlerlerden geçtiğini, ne emekler verildiğini öğrenmiş olduk. Memlekette şuan Maraş Burması yapan usta sayısı toplasan ancak 5 kişi falandır. Hiçbir makine, kaynak yardımı olmadan yüzde yüz el emeği göz nuru ile bir burma nasıl meydana geliyormuş gördük. Buradan halkımıza şunları söylemek istiyorum, bu bilgileri sadece okumakla yetinmeyin gelin tezgahlardan alın, çocuklarınıza küçük yaşta en azından birikim amaçlı altını sevdirin. Ak akçe kara gün içindir demiş atalarımız bir köşede ufakta olsa bir birikimin olması gerektiğini çocuklarınıza küçük yaşlarda öğretin. Hiçbir şeyimiz olmasa da bir köşede mutlaka Maraş Burmasının bulunmasında fayda vardır. Dünyanın binbir türlü hali vardır sonuçta gücünüz neye yetiyorsa onu alın ama evinizin bir köşesinde mutlaka bir Maraş burması bulunsun. Eskiler Maraş Burmasına ‘Ölümlük dirimlik’ derlermiş bunu boşuna dememişler” ifadelerini kullandı.

Haber : Ahmet Güneçıkan

Editör: Mahmut Beyaz