Mehmet Bağlar, Kahramanmaraş’ın tarihini, kültürünü, değerlerini, insanlarını ve bugüne kadar gelmiş geçmiş sanatçılarını anlatan arşivini sadece Manşet Gazetesi ile paylaştı.

Bağlar, 7’den 70’e Maraş ile ilgili bilgiler olan bu özel arşivini gazetemiz okuyucuları ile buluşturarak, kültür ve sanat anlamında vatandaşların gönül dünyalarını aydınlatıyor. Kahramanmaraş’ın tarihi dokusunu ve kültürünü ele aldığımız bu özel arşivde, şehrin geçmişten bu güne gelen ozanlarını, bestekârlarını ve sanatçılarını ele alıp bu özel kişilikleri tek tek sayfa sütunlarımıza taşımaya devam ediyoruz. Her hafta Pazartesi günü gazetemizde siz değerli okuyucularımız için yazılar yazan ve arşivinde ki tarih kokan notları bizimle paylaşan Bağlar, bu hafta henüz 12 yaşında bir çocukken içine müzik ateşi düşen, abisinin hediye aldığı saz ile bu ateşi daha da korlanan ve aradan geçen uzun yıllarda polis memuru olması sebebiyle istediği albümü bir türlü çıkartamayan ama en sonunda hayalindeki albümü çıkartarak amacına ulaşan Adem Peltek’i kaleme aldı.

Volkan Müzik Galerisi Yöneticisi, araştırmacı ve bağlama üstadı Mehmet Bağlar ’ın kaleminden Adem Peltek;


 

ASKERDEYKEN MÜZİĞİMİ GELİŞTİRMEYE BAŞLADIM”
1966 yılında Kahramanmaraş’ın Göksun İlçesi’nde doğdum. 9 kardeşin sondan 2’ncisi olarak dünyaya geldim. İlk, orta ve lise tahsilimi Göksun’da tamamladım. Daha sonra lise yıllarıma geçmeden önce 1998 yılında elim bir kaza sonucu babamı kaybettim. Bu arada bizde bir müzik aşkı başladı. Babamı mezara koyduktan sonra 1978 yılında o zamanlar benden yaşça çok büyük olan abim İstanbul’da polis memuruydu. Abime bana bir saz göndermesini istedim. Oradan bana bir saz gönderdi. Tabii bu sazı ben çalmaya çalışıyordum. 40 yıl öncesinden bahsediyorum. 40 yıl öncesinde Göksun’da saz çalan yok. Sonra düşündüm bu sazı kim çalar diye. Ben saz çalmak istiyorum ama böyle halk müziği çalan arkadaşlarım var. Yani küçükte olsa saz çalan insanlar var ama benim saz çalma hevesim işte Selahattin Cesur’un parçalarını çalmak, Ferdi Tayfur’un fotoğraflarını çalmak, Orhan Gencebay’ın fotoğraflarını çalmak. Yani arabesk müzik çalmak istiyordum. Sonra dediler ki bunu Kahramanmaraş’ta Mehmet Bağlar çalar. Ben o zamanlar 12 yaşındayım. Aradan yıllar geçti. 1986 yılında ben askere gittim. Bu arada da kendi kendime bir şeyler çalıyorum. 1986 yılında Isparta 40’ıncı Piyade Alayı’na gittim. Oradan Antalya Orduevine asker seçiyorlar. Bana sen ne yaparsın dediler. Bende saz çalarım dedim. Neyse beni oradan beni Antalya Orduevine gittim. Askerdeyken müziğimi geliştirmeye başladım. Daha sonra askerden 1987 yılında geldim. Fakat müzikle olan aşkımız devam ediyor. 1990 yılında hasbel kader polis oldum. Bir yıl eğitim gördükten sonra Bingöl’e tayin oldum. Bingöl’de radyoya çıktım. Bingöl’den sonra tayinim İstanbul’a çıktı. 1994 yılında İstanbul’a geldim. Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde göreve başladım.

ALBÜM GELİRLERİNİ ŞEHİT AİLELERİNE BAĞIŞLAYACAKTIM”
Müzikle olan aşkımız bizi o dönemlerde bazı arkadaşlarla tanıştırdı. Polis bir arkadaşım vardı. Bana bir gün restorana gidelim dedi. Restoranda Yaşar Kayseri saz çalıyordu. Saz programı bittikten sonra biz tanıştık. Biraz saz çaldım ve bana Adem sana bir albüm yapalım dedi. Tamam abi yapalım dedi. Bunun üzerine biz stüdyoya gittik. Bayram Telli diye bir ağabeyimizin o zaman Şirinevler’de bir stüdyosu vardı. Neyse Bayram ile tanıştık ve albüm yapmaya başladık. Albümü yaparken dedim ki ben polis memuruyum. Ben bunu bir heves olarak yapıyorum. Dolayısıyla bu albümün gelirlerini şehit aileleri vakfına bağışlamak istedim. Daha sonra Unkapanı’nda bir sansasyonel oldu. İlk defa bir polis kaset yapmış ve kasetin tümünü şehit aileleri vakfına bağışlamış dediler. Tabii bu süreç aşama aşama oldu. Bizim TEYEV diye bir vakfımız var. Gidip vakfımızla anlaştık. Biz bunları yaparken Emre Plak’a da gittik. Daha sonra Yakarsa dünyayı garipler yakar parçasını Adnan Şenses’ten sonra erkek olarak ilk defa ben okumuştum. Bu süreçte biz birçok firmaya gittik. Firmalar biz bu kaseti basarız ama sizin şartlarınızda olmaz diyor. Bütün gelirlerini şehit ailelerine bağışlayamazsınız diyor. Daha sonra Şahin ağabey bunu kabul etti. Hatta o zamanki manken Emine Ün ile klip çekeceğiz. Bunun üzerine bütün gerekli izinleri aldım ama Personel Daire Başkanlığı’ndan izin almamıştım. Bolu Emniyet Müdürümüz oradan da izin alın dedi. Akabinde izin almak için biz bir yazı yazdık. Yazı da Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 4’üncü maddesinde polis kendi vazifesinden başka bir vazife yapamaz ve yaptırılamaz diye bir yazı var. Ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 28’inci maddesinde ticaretle uğraşamaz diye bir şey var. Sonra beni çağırdılar ve siz bu albümü çıkarırsanız seni ihraç ederiz dediler. Albüm öylece kaldı. Bu arada tabii bizim Mehmet Bağlar ile tanışmamız gerçekleşmedi.

MEHMET BAĞLAR BANA ÇOK YARDIMCI OLDU”
1999 yılında Deka Müzik’te çıkan Yılmaz Alper diye biri vardı. O Yılmaz Alper’in kaseti İstanbul’da taksilerde, dolmuşlarda dinlenmeye başladı. Yılmaz benim hem çocukluk arkadaşım hem de hemşerim. Bir gün baktım televizyonda çıkıyor. İsmail Türüt Şov’da program yapıyorlar. Hemen üstümü giyindim. Programın yapıldığı yere gittim. Orada Yılmaz ağabeyin sayesinde Selahattin Deveboynu’nu tanıdık. Sonra Mehmet Bağlar ile biz telefonda görüştük. Bu arada Mehmet ağabey İstanbul’a geldi. Sonra Sarıyer’de Türkiye’nin en büyük sanatçılarının olduğu Selahattin Cesur ağabeyimin yazıhanesine vardık. Orada Selahattin Cesur ile tanıştık. Mehmet ağabeyimle ilk görüşmemiz orada oldu. Daha sonra sürekli görüştük. 2014 yılında Kayseri’den Elbistan’a tayinim çıktı. Elbistan’da iken Mehmet ağabeyle telefonlaşıyoruz. Bu arada Şahin ağabey albümü basalım dedi. Şahin ağabey bana albüm giderinin 60 bin TL olduğunu söyledi. Bende Mehmet ağabeye telefon açtım ve bana böyle diyorlar dedim. Mehmet Ağabey bana sen kafanı yorma onlar 60’a yaptıysa bizde 20-30’a yaparız dedi. Bu arada ben tayinimi Maraş merkeze istiyorum. Sonra biz bu albümü çıkarttık. Albümüze de yoğun ilgi gördük. Tabii bizim amacımız müzik aşkıydı. Albüme Mehmet ağabeyim de çokça emek verdi. Kibariye ablamızda telefonda görüştük. Kibariye bana Adem ben sandım ki seni 10-15 tane albüm yapmışsın. Bu albümünde de sanki geçmişte ki tecrübelerinle sakin okumuşsun dedi.

SELAHATTİN CESUR BENİ ALBÜMÜMDEN DOLAYI TEBRİK ETTİ”
Sonra buraya Selahattin Cesur ağabey geldi ve beni albümümden dolayı tebrik etti. Sonra bana Adem benim 300’ü aşkın eserim var. Bunlardan beğendiklerini okuyabilirsin dedi. Hatta ve hatta Bayram Şenpınar’ın telefonunu verdi. Allah nasip ederse ben bu işi para için yapmıyorum. Ben bu işe gönül verdim. Allah nasip ederse ikinci albümümde bütün eserler kendime ait olacak. Bir sonraki albümümde yine Mehmet ağabeyimin yönetmenliğinde kendime ait eserleri okuyacağım.

ADEM PELTEK’İN BAZI ŞİİRLERİ

SAHTEKÂR
Gözlerinde mana var
Gönlün olmuş sahtekâr
Bir kere kapıldım sana
Gönül sensiz ne yapar

 

Bu aşkın fırtınası
Gözlerimi kör etti
Senin gibi bir zalime
Köle etti, kul etti

Kurtulmam zor bu aşktan
Gülüyorsun uzaktan
Alın yazımız haktan
Ateş etti, kör etti

Ne sen beni unuttun
Ne de ben seni
Soruyorum güzelim
Neydi bunun sebebi

KERVAN YORGUN
Kervan yorgun yüküm ağır
Gam yükledin yolum kahır
Kader zalim umut sağır
Satam dedim satılmıyor

İmdat ettim gelenim yek
Dertler ağır yükümüz çok
Yarin sözü sinemde ok
Saram dedim sarılmıyor

Kervan yorgun yollar uzak
Arzu halim kime yazık
Her köşede bir bir tuzak
Geçem dedim geçilmiyor

Kervan yoğun yüküm ağır
Kara yazım olmaz tahir
Çilelerim olmuş nehir
Geçem dedim geçilmiyor

TAŞ KALPLİ
Seven gördüm kıymet bilen
Seven duydum dağlar delen
Seven var aşk için ölen
Taş kalpli bir seni gördüm

Yar uğruna aklı şaşan
Seven duydum çöller aşan
Seven var hakka ulaşan
Taş kalpli bir seni gördüm

Seven duydum aşkla yanan
Seven duydum günler sayan
Seviyor bak yılan çayan
Taş kalpli bir seni gördüm

Sevdiğine inandıran
Aşkla edipte kandıran
Sonra bir taşı andıran
Taş kalpli bir seni gördüm

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz