Mehmet Bağlar, Kahramanmaraş’ın tarihini, kültürünü, değerlerini, insanlarını ve bugüne kadar gelmiş geçmiş sanatçılarını anlatan arşivini sadece Manşet Gazetesi ile paylaştı.

Bağlar, 7’den 70’e Maraş ile ilgili bilgiler olan bu özel arşivini gazetemiz okuyucuları ile buluşturarak, kültür ve sanat anlamında vatandaşların gönül dünyalarını aydınlatıyor. Kahramanmaraş’ın tarihi dokusunu ve kültürünü ele aldığımız bu özel arşivde, şehrin geçmişten bu güne gelen ozanlarını, bestekârlarını ve sanatçılarını ele alıp bu özel kişilikleri tek tek sayfa sütunlarımıza taşımaya devam ediyoruz. Her hafta Pazartesi günü gazetemizde siz değerli okuyucularımız için yazılar yazan ve arşivinde ki tarih kokan notları bizimle paylaşan Bağlar, bu hafta müziğe tarlalarda türkü okuyarak başlayan ve o günden bugüne müzik tutkusundan bir an olsun vazgeçmeyen Kahramanmaraş’ın gizli kalmış önemli müzik adamlarından Rıza Çiftçi’yi kaleme aldı.

Volkan Müzik Galerisi Yöneticisi, araştırmacı ve bağlama üstadı Mehmet Bağlar ’ın kaleminden Rıza Çiftçi;

ÂŞIK RIZA ÇİFTÇİ KİMDİR?

3 Mayıs 1965 Kahramanmaraş’ın Şerefoğlu Mahallesi’nde dünyaya geldim. Köyümüzde çapa tarlalarında çalıştım. İlk türküyü Bekir Büke’ye ait olan ilkokul 3. Sınıfta “Le le çoban” oldu. Daha sonra köy çocuğu olmamız sebebiyle maddi durumumuz çok zayıftı. Yani köyde çapa tarlalarında ve birçok işte çalıştım. Tarlalarda çalışırken türkü okuyordum. Aynı zamanda da köydeki düğünlere türkü okuyordum. Müziğe olan ilgim tarlada türkü söylerken başladı. Bu türkü söyleme işi babam ve dayımda da vardı. 1985’te askere gittim. Askerde ben bando takımındaydım ve trompet çalardım. Ben askerdeyken babamı kaybettim. Bu dönemde babamı hiç göremedim. Zaten bu işler bağrın yanmazsa, burnun direği sızlamazsa olmaz. Türküleri okuyamazsın, o duyguyu, o ruhu veremezsin. Yani mutlaka hayatınızın bir döneminde acı yaşamamış olmalısınız. Bizden önceki üstatlara yani Âşık Mahsuni Şerif’ler Neşet Ertaş’lar Âşık Veysel’ler baktığımız zaman onların hayatlarının bir bölümünde acılar çektiğini ve dolayısıyla bu acılardan büyük eserler bıraktıklarını görüyoruz. Sonraki süreçte askerden geldikten sonra evlendim. O zamanlar Kahramanmaraş’ta Bossa İplik fabrikası vardı ve uzun yıllar orada çalıştım. Bu sırada da düğünlerde türkü söylüyordum.

BAĞLAR HOCAM BANA ÇOK SAHİP ÇIKTI
1990’lı yıllarda Sabancı Kültür Merkezi vardı. Sabancı Kültür Merkezi’nde bir halk müziği korosu var dediler ve seni oraya götürelim dediler. Oraya gittiğimde Mehmet Bağlar hocam vardı. Oradaki koro çok profesyonel bir koroydu. İlk gittiğimde oradan çekindim. Çünkü görüntü itibariyle biraz önyargılı davrandım. Mehmet Bağlar hocamın görüntüsü çok sertti ama o sert görünümün ardında baktım ki kadife gibi bir yürek yatıyordu. Ben türkü söyleyeceğimi söyledim. Sağ olsun hocam o zaman bizi dinledi ve beni o zaman koroya kayıt etti. Orada hafta da 2 gün çalışıyorduk. Yalnız orada biraz da kıskanmalar oldu. Oradaki diğer arkadaşlarımız benden biraz daha önce gitmişler. Ama Bağlar hocam orada bana çok sahip çıktı. Bizim müzik camiasında kıskanmalar olabiliyor. Sonrasında Bağlar hocam sahnede kolumdan tuttu ve bu adam çobansa da köyden de gelmiş olsa bu adam güzel söylüyor. Ben bu adama elektrik bağlamıyorum. Adamın yüreğinde var söylüyor dedi. Bu adam söylerken ben dilimini keseyim dedi. Lütfen hiçbiriniz karışmayın dedi. Bizim o günden sonra Mehmet Bağlar hocamla çok samimi bir dostluğumuz oldu. Biz hocamla hemen hemen her cumartesi günü beraberdik. O zamanlar Birlik TV’de televizyon programları yaptık. Tabii korodan sonra daha bir tecrübelendim.

KASET DÖNEMİ
Yıllar süregelirken Mehmet hocam bir dondurma işi yapıyordu. Yılda bir dondurma zamanı Şarköy’e gidiyordu. O oraya gitti. Bana da bir kaset sevdası düştü. Hâlbuki ben o zamanlar kaset yapacak tecrübeye ve birikime sahip değildim. Kaset yapmak öyle kolay değil. Yani ver parayı al kaseti mantığıyla kaset yapılması hiç hoş değil. Neyse ben buradan kaset yapmak için Göksun’a gittim. Neyse sonra kaseti doldurduk. Kaseti doldurduktan sonra Mehmet Hocam geldi ve bana kızdı. Kızmakta da haklıydı. Mehmet Hocam bana konuşuyordu ama cahilliğin bana verdiği hırsla hocamın konuştuğu benim bir kulağımdan giriyor diğer kulağımdan çıkıyordu. Daha sonra günler geçtikçe kaset piyasaya çıktı ama dağıtım olmadı. Daha sonrasında her şeyi fark ettik ama iş işten geçti.

MEHMET BAĞLAR’LA TANIŞMAM DÖNÜM NOKTAM OLDU
Biz Mehmet Bağlar hocamla hiçbir zaman için ipleri koparmadık. Mehmet Bağlar hocam kişiliği itibariyle insanları her zaman güzel şeylere iten bir insan. Mehmet Bağlar bu memleketin müziğine yıllarını vermiş bir isimdir. Ben kendisine çok teşekkür ediyorum. Daha sonralar yine burada bir belediye konservatuarı kuruldu. Hocam oranın koro şefiydi. Yine hocam orada benim adıma çok çırpınmış. O ara oraya giremedim. Ben bunun üzerine Kıbrıs’a gittim. Tabii benim burada gazino hayatımda başladı. Kaseti yapınca hemen şöhret oluyoruz sandık. Ama öyle değil. Şunun kanaatine vardım ki sende bir maden varsa bir cevher varsa seni gelir bulur zaten.

BÜYÜDÜKÇE KÜÇÜLMESİNİ BİLECEKSİN!
Neyse gazino hayatı bir süre devam etti. İstanbul’da bir yıl kaldım ve kaldığım süre zarfı içerisinde 4-5 yerde program alıyordum. Çünkü geçim sıkıntısı vardı. Bu arada ben İstanbul’dayken küçük küçük yazmaya başladım. Şu anda 150’ye yakın eserim var. Ayrıca son 3-4 aydan bu yana da divan yazıyorum. Bu sırada ben Kıbrıs’a da gittim ve orda 5-6 ay kaldım. Dönüşte Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde yine bir koro vardı. Oraya gittiğim günden bu yana Mehmet Bağlar hocam benim üzerime çok düştü. Hocamın bana bir kelimesi oldu. Bana “Büyüdükçe küçülmesini bileceksin” dedi. Bu kelimenin mahiyeti çok büyük. Yani şöhretin, mahiyetin büyüdükçe sen mütevazı ol demek. Mehmet Bağlar hocam halk müziği korosunda bana 2 tane solo verdi. O zaman Mustafa Semerci Bey Nedim Tepebaşı’na Mehmet Bağlar’ın söylediği çocuk buydu gibi söyledi. Sağ olsunlar benim belediye girmeme vesile olan insanların hepsine çok teşekkür ediyorum.

Haber: Emre Akkış


 

Editör: Mahmut Beyaz