Gelişen dünya düzeniyle birlikte orantılı olarak değişen eğitim sisteminin kabuklarının kırılarak yenilenmesi ve bu noktada daha güçlü bir eğitim altyapısının oluşturulması amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı düğmeye basmış ve çağın gereklerine uygun, daha demokratik, daha güncel bir öğretim sistemi için müfredat değişikliğine gitmişti. Konuyla ilgili ise geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, basın mensuplarıyla bir araya gelerek, yeni müfredata ilişkin açıklamalarda bulunmuştu. Türkiye’nin eğitimdeki geleceğini yakından ilgilendiren bu değişikliğe ilişkin Eğitim Bir-Sen İl Başkanı Abdülaziz Aydın’dan da açıklama geldi. Yeni müfredatla ilgili gazetemize önemli açıklamalarda bulunan Aydın, öncelikle süreklilik arz eden bir müfredatın daim olması temennisinde bulundu. Eğitim konusunun yalnızca sendikaları değil, toplumun tüm kesimlerini ilgilendirdiğini ve bu nedenle yapılan çalışmalarda herkesin görüşlerine yer verilmesi gerektiğini ifade eden Aydın, buradaki en önemli yapı taşının öğretmenler olduğunu vurguladı. Eğitim programını uygulayacak olan öğretmenlerinde programlarla ilgili fikir ve önerilerinin mutlaka dikkate alınması gerektiğini dile getiren Aydın, “Öğretmenlerin en büyük örgütlü yapılarını sendikalar oluşturduğu için sendikaların program hazırlık süreçlerine katkılarının alınması öğretmenlerin programlara katkılarının alınması anlamı taşıyacaktır” dedi.

YENİ BİR FELSEFENİN İNŞASINA İHTİYACIMIZ VAR”

Sistemin evrensel bakış açısı ve bilimsel kriterler çerçevesinde hazırlanması gerektiğini anlatan Aydın, eğitimin geçmişine ve değerlerine sırt çevirmeyen bir yapıya dönüşmesi gerektiğini kaydetti. Yeni bir felsefenin inşasına ihtiyaçlarının olduğuna dikkat çeken Aydın, “Yeni yapılan müfredat çalışmasını olumlu görmekle birlikte yeterli değişim ve dönüşümün gerçekleşmesi için daha fazla adım atılmasına ihtiyaç var” şeklinde konuştu.

SÜREKLİLİK ARZ EDEN MÜFREDAT ÇALIŞMASI DAİM OLMALIDIR”
Yapılan değişiklikte sürekliliğin önemine vurgu yapan Aydın, sözlerinin devamında şu ifadelere yer verdi: “Müfredat programlarının güncellenmesindeki temel amaç memleketimiz, milletimiz ve devletimiz için ideal bireyin ortaya nasıl koyulacağıdır. Aslında bu işe kafa yoranların temel dayanağı da budur. Bizde Eğitim Bir-Sen olarak bir neslin ortaya çıkması için oluşturulan bir kurum olarak müfredat çalışmalarını yakinen takip ediyoruz. Müfredatla ilgili çalışmamızı şubelerden ziyade genel merkezimiz ve bakanlık arasındaki bilgi alışverişiyle gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bu konuda da kısmen de olsa bir yol kat edildi. Sadece Eğitim Bir-Sen’de değil diğer STK’larla da bu konuda ciddi manada bakanlığın temasa geçip görüşler alıp öğretim programlarını buna göre güncellemesi gerekmektedir. Bu konuda bakanlığın azami ölçüde dikkat etmesi gerekiyor. Müfredat programları güncellenirken biz bireyin sadece maddi eğitim almasını istemiyoruz. Bunun yanında manevi eğitim almasını da istiyoruz. Bir öğrenci yetişirken maddi ve manevi eğitimini de birlikte almak zorundadır. Bizim sendika olarak temel yaklaşımımız bu şekildedir. Bakanımızın “Diğer paydaşlarında görüşleri alınacak” açıklamasını olumlu buluyoruz. Bakanlığımızdan konuyla ilgili daha açık ve daha şeffaf bir tutum sergilemesini bekliyoruz. İnşallah süreklilik arz eden müfredat çalışması daim olmalıdır. Çünkü bu sadece sendika olarak bizim değil, bütün toplumu ilgilendiren bir meseledir.”

ÖĞRETMENLERİN FİKİR VE GÖRÜŞLERİ ALINMALIDIR”

Programların uygulayıcısı olan öğretmenlerin herhangi bir yenilik ve değişiklikte fikir ve görüşlerinin alınması gerektiğinin altını çizen Aydın, şöyle konuştu: “Eğitim programları bir ülkenin eğitim politikalarının temeli ve bir ülkenin yetiştirmeyi hedeflediği insan modelinin belirleyicisi olduğu için oldukça önem arz eder. Bu kadar önemli olan eğitim programlarının bilimsel ve sistematik bir hazırlık süreci ile oluşturulması gerekir. Demokrasinin evrensel değer olarak kabul edildiği günümüz dünyasında bir eğitim sisteminin önemli unsurlarından biri olan eğitim programlarının, katılımcı ve çoğulcu bir bakış açısıyla hazırlanması önem arz eder. Aynı zamanda eğitim programları toplumun tamamını ilgilendirdiği için toplumun bütün kesimlerinin katkısının programlara yansıtılması çağın gereğidir. Eğitim programını uygulayacak olan öğretmenlerin programlarla ilgili fikir ve önerilerinin programlara mutlak surette yansıtılması gerekir. Öğretmenlerin en büyük örgütlü yapılarını sendikalar oluşturduğu için sendikaların program hazırlık süreçlerine katkılarının alınması öğretmenlerin programlara katkılarının alınması anlamı taşıyacaktır. Sendikaların eğitim programlarının hazırlık süreçlerine katılmalarının eğitim programları ile ilgili kendi çalışmalarının ve önerilerinin programlara yansıtılması, programın uygulayıcısı olan öğretmenlerin sendikalar aracılığıyla program hazırlık sürecine katılımlarının sağlanmasına olanak sağlaması, toplumun farklı kesimleri arasında uzlaşma sağlaması, ülkenin geleceğinin planlanmasına katkı sağlaması, ortak akıl oluşturması ve programın uygulayıcısı olan öğretmenlerin motivasyonunun artırılmasına olanak sağlayacağı için oldukça önemli olduğunu görüyorum.”

SENDİKALAR HER DAİM SÜRECİN İÇERİSİNDE OLMALIDIR”

Sendikaların yapılan çalışmalarda davet edilmediğini dile getiren Aydın, “Bu sebeplerle milli eğitim bürokrasisi program hazırlık süreçlerine eğitimle ilgili önemli bir sivil toplum örgütü olan sendikaların katkılarını sağlamalıdır. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen eğitim programları hazırlık süreçlerine sendikalar maalesef davet edilmiyor” ifadelerini kullandı.

MÜFREDAT DEĞİŞİMİ İLE İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ ÇALIŞMALARIMIZ VAR”

Müfredat değişimi ile ilgili çok önemli çalışmalarının varlığından bahseden Aydın, “Bunun en son örneği 2017 yılı içerisinde hazırladığımız “Gecikmiş bir reform müfredatın demokratikleşmesi” raporudur” dedi. Aydın, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Bizim sendika olarak müfredat değişimi ile ilgili çok önemli çalışmalarımız bulunmaktadır. Bunun en son örneği 2017 yılı içerisinde hazırladığımız “Gecikmiş bir reform müfredatın demokratikleşmesi” raporudur. Bu raporun hazırlanma sürecinde yurt çapında 90 şubemizde komisyonlar oluşturulmuş, bu komisyonlar aracılığıyla programların uygulayıcısı olan öğretmenlerimizin görüşleri alınarak programlara ve programların uygulanmasına yönelik çok önemli tespitler yapılmıştır. Bu tespitlerin ışığında alanında uzman onlarca akademisyenin katılımıyla yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde bu rapor hazırlanmıştır. Bu çalışma bugüne kadar ülke çapında müfredatlarla ilgili yapılan en kapsamlı çalışma olması dolayısıyla oldukça önemlidir.”

EĞİTİM; GEÇMİŞİNE VE DEĞERLERİNE SIRTINI ÇEVİRMEYEN BİR YAPIYA DÖNÜŞMELİDİR”
Eğitimin geçmişine ve değerlerine sırt çevirmeyen bir yapıya dönüşmesi gerektiğini belirten Aydın, sözlerinin devamında şu şekilde konuştu: “Biz eğitim programlarının hızla gelişen günümüz dünyasının gerisinde kalmaması adına bilimsel gelişmelerin ışığında daha sık yenilenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Programlar evrensel bakış açısıyla ve bilimsel kriterler çerçevesinde hazırlanmalıdır. Türkiye’de eğitim programında köklü değişimin 2005 yılında yapıldığını görmekteyiz. Ama bu değişimle oluşturulan ve günümüzde halen uygulanan eğitim programının eğitim felsefesi boyutunda; eğitimin yüzü tamamen batıya çevrilmiş, eğitim; geçmişine ve değerlerine sırtını çeviren bir yapıya bürünmüştür. Bizim Anadolu insanının değerleriyle barışık batıyı taklit etmeyen ama teknolojisinden yararlanabilen bir yeni eğitim felsefesine ihtiyacımız var. Batının ürettiği eğitim felsefesi değil, yerli bir felsefenin inşasına ihtiyacımız var. Biz bir eğitim programının felsefi boyutunda bilimselliğin, öğrenciye sorgulayıcı bakış açısını kazandıran, yenilikçi, ama bununla birlikte toplumun inanç ve gelenekleriyle de barışık olması gerektiğini düşünüyoruz.”

SENDİKA OLARAK BİR TAKIM TEKLİFLER YAPTIK”

Aydın, “Biz eğitim programlarının amaç boyutunda ise milli değerler, demokratik ilkeler, evrensel değerler, çağdaşlık, sorumluluk, fedakârlık, yerlilik, eşitlik, adalet ve eylem bilinci kazandıracak kazanımların mutlaka eğitim programlarında olması gerektiğini düşünüyoruz. OECD ülkeleri içerisinde birçok derste son sıralarda yer almamız Eğitim Programlarının içerik boyutunda da ciddi sorunlarımızın olduğunu göstermektedir. Biz eğitim programlarının mevcut içeriklerinin gereksiz ve yoğun bilgileri barındırdığını, bu içeriklerin programın temel amaçlarından uzaklaştırdığı, fazla ideolojik unsurlar barındırdığı, bunlarla birlikte içeriklerin öğrenci seviyelerinin üzerinde olduğunu görmekteyiz. Biz eğitimin evrensel, demokratik, akılcı ve bilimsel bakış açısıyla oluşturulması gerektiğini bunun yanında milli ve manevi değerlerin içeriklerde mutlaka yer bulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu amaçla 18. ve 19. Milli Eğitim Şuralarında sendika olarak bir takım tekliflerimizi yaptık. Bunlar Kuran’ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı derslerinin seçmeli hale getirilmesi, vesayet unsurlarının milli eğitimin özgün yapısı içerisinden arındırılması, milli güvenlik dersleri gibi derslerin programlardan kaldırılması gibi tekliflerdi. Yine en son milli eğitim şurasında turizm meslek lisesi öğrencilerinden alkol sunumu derslerinin kaldırılması gibi eğitim öğretimin dışında çocuğu farklı yöne iten derslerin kaldırılmasını amaçladık. Bu tekliflerimiz karşılık buldu ancak programının ruhuna dair bir takım köklü değişiklikler yapılması gerekiyor ki insanın değiştiği yerde her şey değişebilir. Bu değişim bireylerin yaşadığı toplumun değerlerinden, uzaklaşılmadan oluşturulmalıdır” diye konuştu.

ÖĞRETMENLERİN EĞİTİMDEKİ ROLÜ GÜÇLENDİRİLMELİDİR”

Öğretmenlerin eğitimdeki rolünün güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Aydın, son olarak sözlerine şunları ekledi: “Yeni yapılan müfredat çalışmasını olumlu görmekle birlikte yeterli değişim ve dönüşümü gerçekleştiremeyeceği görülmektedir. Biz sendika olarak daha köklü bir değişime ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz. Bunun yanında yenilikler programlara sürekli yansıtılmalı. Öğretmenlerin eğitimdeki rolü güçlendirilmeli. Bireyin başarısı rekabetten önemli olmalı. Son olarak meslektaşlarımızın da sıklıkla bize dile getirdiği ve benim de katıldığım son dönemde yaşadığımız temel bir sorundan bahsetmek istiyorum. Oda şudur ki; Türkiye’de asıl sıkıntının öğrencinin merkeze alınması, öğrenci merkezli bir eğitim politikasının ya da felsefesinin oluşturulmasından ziyade eğitim içerisinde eğitimcinin, öğretmenin etkisinin azaltılması hatta sıfırlanması noktasına gelmesi problemidir. Bu problem maalesef eğitim sistemimizin kanayan bir yarasıdır.”

HABER: EMRE AKKIŞ

Editör: Mahmut Beyaz