Kuraklıkla ilgili açıklamalarda bulunan Jeoloji Mühendisi Mehmet Kuruçay, yüzbinlerce yılda oluşan yeraltısuları ve kaynakların birkaç on yılda şuursuzca heba edildiğini ifade etti. Dünyada kuraklığın her zaman olabileceğini anlatan Kuruçay, “İnsanlık tarih boyunca kuraklık ve salgın hastalıklardan çok çekmiştir. Teknolojinin olmadığı tarihi devirlerde, kuraklığın ne zaman olacağı bilinemediği için insanlar hep tedbir amaçlı, zahire ambarları, su sarnıçları yaparak önlem almışlardır. Dünyada kuraklığın her zaman olabileceği bir gerçektir. Dünyamız milyonlarca yılda mükemmel bir doğal denge kazanmıştır. Dünyamızın bu muhteşem doğası ve dengesi, insanların bilinçsiz ve vahşice, insafsız bir şekilde bozmaya çalışmasıyla gittikçe tehlikeli boyutlar kazanmaktadır. Yüzbinlerce yılda oluşan yeraltısuları ve kaynaklar birkaç on yılda şuursuzca heba edilmektedir” şeklinde konuştu.

“KAHRAMANMARAŞ’IN CADDELERİNDE, SOKAKLARINDA TERTEMİZ ÇEŞMELER AKARDI”
Kuruçay, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Rahat ve lüks yaşama duygusu ile aşırı tüketim, tüketim toplumu haline gelen toplumlar da buna önlem almak zorundadır. Eskiden ovalar münavebeli ekilirdi, araziler dinlendirilirdi. Dolayısıyla boş kalan araziler sulanmadığı için yeraltısuyu yeteri kadar muhafaza edilirdi. Kahramanmaraş’ın caddelerinde, sokaklarında tertemiz çeşmeler akardı. Kahramanmaraş kaynakları ve yazın akan buz gibi sularıyla bilinirdi. İnsanlar suları her alanda ölçülü kullanırdı. Ama nüfus arttıkça ve israf arttıkça sıkıntılar yaşanmaya başladı. Maalesef vatandaşlarda su kullanma kültürü bir türlü yerleşemedi.      

      

“CİDDİYE ALINMADI…”
Suyun bitmez tükenmez bir kaynak olmadığı anlatılamadı veya insanlar ciddiye almadı. Maalesef hala da gerçek anlamda suyun önemini ve kuraklık tehlikesinin ciddiyetini vatandaşlar anlayamamaktadırlar. Atasözlerimizin en güzellerinden biri olan ve tüm insanların hayatına yön vermesi için aklından çıkarmayacağı ‘Damlaya damlaya göl olur’  atasözünü hafızalarımıza kazımak zorundayız. Nasıl ki damlaya damlaya göl oluyorsa; tasarruf edeceğimiz, ölçülü kullanacağımız, israf etmeyeceğimiz sularda kuraklıklarda bize zor anlar yaşatmayacaktır.

“ÇİÇEKLER VE ÇİMENLER VERDİĞİMİZ SUYU BİZE GERİ VERİP SIKINTIMIZI GİDERMEYECEK”                                        
Yaşanan kuraklıkları ne kadar büyük olursa olsun, daha büyük ve sıkıntılı kuraklıklar yaşayacağımızı unutmamalıyız. Barajlarımızdaki, kaynaklarımızdaki sularımızı düşündüğümüz kadar yeraltısularımızı da düşünmek zorundayız. Refüjlere diktiğimiz çimler çiçekler rengârenk güzellikler görüntü itibariyle gayet güzel. Ama kuraklık olduğu zaman bu çiçekler ve çimenler verdiğimiz suyu bize geri verip sıkıntımızı gidermeyecek.

HEM TÜRKİYE HEM KAHRAMANMARAŞ SU ZENGİNİ DEĞİL
Pandemi dolayısıyla dikkat etmemiz gereken hijyenin en önemli hammaddesi sudur. Hijyene aşırı derecede ihtiyaç duyduğumuz bir ortamda, daha kötü durumlarla karşılaşama ihtimali olduğunu düşünmek zorundayız. Sağlık, ekonomik ve sosyal şartları göz önüne aldığımızda suyu israf ederek sırf görsellik olsun diye suyumuzu heba etmek lüksümüz yoktur. Belediyeler çiçek sevdasından çim sevdasından kurtulmalıdır. Maalesef belediyelerin çalışıp çalışmadığının en önemli belirtisi insanların caddelerde gördükleri çim ve çiçeklerle ölçülmektedir. Keşke suyumuz çok olsa da çimsiz, çiçeksiz ağaçsız hiçbir toprak parçamız kalmasa. Ama hem Türkiye hem Kahramanmaraş su zengini değildir. Barajdan arıtarak kullandığımız içme suyunu veya kaynaklardan elde ettiğimiz suları önemseyip, çim ve çiçekleri ağaçları sulamak için refüjlere açtığımız kuyuların suyu önemsiz gibi görmemeliyiz.

“YERALTISUYUNU ÖLÇÜLÜ KULLANMAK ZORUNDAYIZ
Bu sularda yeraltısuyudur ve kaynakların, barajların sularından daha çok önem verilmesi gerekir. Yağış olmayıp barajlar dolmazsa, yüksek dağlara kar yağmayıp kaynakları beslemezse ne yapacağımızı düşünmek zorundayız. Böyle kritik bir durumda bizi kurtaracak olan yeraltısuyudur. Cadde refüjlerine, yazlık bağlarımıza kuyu açarak kullandığımız yeraltısuyunu ölçülü kullanmak zorundayız. Açtığımız kuyuların suları yüksek kotlara yağan, özellikle kar yağışlarının sularıdır ve ovayı beslemektedir. Biz ovaya giden bu suları yukarı kotlarda kuyu açarak ovaya gidip yeraltısuyunu beslemeden engelliyoruz.

KAYIP VE KAÇAKLARI MİNİMUMA İNDİRMEK ZORUNDAYIZ”
Alüvyonları besleyen akarsular üzerine barajlar yapıldığı için alüvyon akiferler eskisi gibi beslenmemektedir. Bütün bunları hesaplayarak olası bir kuraklıkta daha kötü bir kuraklıktan sıkıntısız kurtulmanın yollarını aramak ve araştırmak zorundayız. Belediyelerin kayıp ve kaçakları en az yüzde 40 civarındadır. Ülkemizin kıt kaynaklarıyla milyonlarca lira para harcayıp baraj yaparak, isale hatları yaparak elde ettiğimiz sular boşa harcayamayız. Bu kayıp ve kaçakları minimuma indirmek zorundayız.

“KARTALKAYA BARAJI OVALARI BESLEYEMİYOR”
Kartalkaya barajı tamamen dolarak dolu savaktan su atmadığı için akmamakta veya çok az akmaktadır. Dolayısıyla Aksu Çayı içinden geçtiği Narlı, Türkoğlu ve Kahramanmaraş Merkez ovalarını besleyememektedir. Erkenez Çayı ancak Ayvalı barajını bile her yıl dolduramamaktadır. Yani Erkenez çayı eskiden içme suyumuzun çoğunu elde ettiğimiz yeraltısuyu kuyularımızın bulunduğu alüvyon ovayı beslememektedir. Yani yaptığımız teknolojilerle kazandığımız ekonomik kazançlar, bazı değerlerimizin de eksilmesine neden olmaktadır. Dengeyi hesaplayarak tedbir almak zorundayız.

“MUSİBETLERDEN DERS ALMALIYIZ”
Dünyamız doğal dengesini sahip olduğu tüm doğal güzelliklerinin sürekli korunmasıyla muhafaza etmektedir. Doğanın tahribatıyla bozulan dengeler kuraklık, salgın hastalıklar, açlık gibi birçok ciddi sıkıntılara sebep olacaktır. Yaşadığımız kuraklıklardan daha büyük kuraklar yaşayarak çok daha ciddi sıkıntılar yaşayacağımızı unutmayalım. Musibetlerden ders almak zorundayız.”

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz