Anadolu’da çok eski devirlerde kurulmuş şehirlerden biri olan Maraş, çeşitli tarihî hâdiselere sahne olmuştur. M.Ö. 2000 senesinde Batıdan gelen Hititler bu bölgeye hâkim olmuşlardır. Hititli General “Maraj” bugünkü Maraş’ın yakınında kurduğu şehre kendi ismini vermiştir. Maraş bir ara “Gurgun” isimli genç Hitit Devletine başkentlik de yapmıştır. Hititlerin en faal olduğu yerlerden biri olan bu bölgede Hititlere ait çok sayıda esere rastlanmaktadır. 

ESKİ BABİL İMPARATORLUĞUNUN NÜFÛZU BURAYA KADAR UZANMIŞTIR. 

Asurlular bu bölgeye hâkim olunca, şehre “Markasi” ismini verdiler. Asurluların yerine geçen Yeni Babil İmparatorluğu bu bölgeye hâkim olamadı. Babil İmparatorluğunu ortadan kaldıran Medler, bölgeye girdiler. M.Ö. 6. asırda Medlerin yerine geçen Persler, Anadolu’nun birçok yeri gibi bu şehri de hâkimiyetleri altına aldılar. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, Persleri yenerek bütün İran ve Anadolu’ya hâkim oldu. İskender’in ölümü ile imparatorluk parçalandı. Bu bölge, Selevkos (Asya)İmparatorluğunun payına düştü. Bir müddet sonra Kapadokya Krallığının eline geçti. 
M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu bütün Anadolu gibi bu bölgeye de hâkim oldu. Romalılar, İmparator Caligula’ya izafeten Maraş şehrine “Germanikya” (Germanikea) ismini verdiler. M.S. 395 senesinde Roma İmparatorluğu parçalanınca Anadolu ile birlikte Maraş da Doğu Roma (Bizans)nın payına düştü. Bizanslılar devrinde Maraş mühim bir merkezdi. Bizans İmparatoru Üçüncü Leon Maraşlıdır. 

637 YILINDA İSLAM ORDUSU TARAFINDAN FETHEDİLDİ

Hazret-i Ömer’in halîfeliği zamanında 637 senesinde Maraş Hâlid İbnu’l-Velîd emrindeki İslâm ordusu tarafından fethedilerek İslâm topraklarına katıldı. 746’da Bizanslılar Maraş’ı işgal ettilerse de, ertesi yıl Emeviler Maraş’ı geri aldılar. Abbasîler devrinde Bizanslılar, 754’te Maraş’ı kısa bir müddet işgal ve tahrip ettiler. Yine 778’de Maraş Kalesini muhasara ettiler. Halife Harun Reşîd, Maraş yakınlarında Haruniye Kalesi’ni inşâ ettirdi. Bu bölgenin savunmasına büyük önem verdi. 877 senesinde İmparator Birinci Basileios şehri muhâsara etti, fakat alamadı. 916’da Bizanslıların eline geçerek feci şekilde yağma edildi. Kısa bir müddet sonra Maraş, Müslüman Hamdânî emirlerinin eline geçti. Bizanslılar, 949’da Maraş’ı Hamdânîlerden aldılar. 952’de yine Müslümanların eline geçti. 962’de Bizans İmparatoru Nikeforos Fokas, Maraş’ı işgal etti. 992’de Türk kumandanı Bengü Tigin, Bizanslılara büyük zarar verdiyse de Maraş’ı geri alamadı.
1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra, Anadolu Fatihi ve Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu birinci Süleymân Şah başkumandanlığındaki Selçuklu Ordusu, Maraş’ı fethetti. Birinci Haçlı Seferinde Maraş ve civarı tekrar elden çıktı. 1097’de Gedefroy de Bovillon kumandasındaki Haçlı ordusu bölgeyi işgal ettikten sonra Maraş’ı piskoposluk merkezi yaptılar. 1100 Haziranın’da Antakya Prensi Bohemond Malatya’yı işgal için yürürken Maraş Ovasında Danişmendoğlu Gümüş Tigin’e yenildi ve esir düştü. Gümüş Tigin’in bu zaferinden sonra Maraş, Türklerin eline geçti.

MARAŞ’TA ŞİDDETLİ BİR ZELZELE OLDU

Bizans İmparatoru Alexios Komnenos General Butimedes’i göndererek Maraş’ı yeniden işgal ettirdi. Haçlılar devrinde Maraş küçük bir Lâtin Senyörlüğü idi. Zengi HânedânındanTürk Atabeylerine vergi vererek varlığını devam ettiriyordu. 27 Kasım 1114’te Maraş’ta şiddetli bir zelzele oldu. 40.000 kişi öldü. 1136’da Danişmendoğulları bölgeye geldiler. Fakat Maraş’ı Haçlılardan alamadılar. 1138’de Türkiye Selçukluları Sultanı Birinci Mes’ud, Maraş önlerine gelerek Lâtin Senyörlüğü’nü vergiye bağladı. 1149’da İkinci Kılıç Arslan, Maraş’ı yeniden fethederek Türkiye Selçukluları sınırları içine kattı.
1151’de Halep Atabeylerinin eline geçen şehir, Kılıç Arslan tarafından geri alındı. 1156’da Ermeniler Maraş’ı basıp yağma ettiler. 1173’te Sultan İkinci Kılıç Arslan, Maraş’ı yeniden aldı. Bir müddet Zengîler ve Eyyûbîlerin kontrolünde kalan şehir 1248’de Selçuklu Sultanı Gıyaseddîn Keyhüsrev zamanında yeniden Selçuklulara geçti. Gıyaseddîn Keyhüsrev, Emir Hüsameddin Hasan’ı Maraş Valisi tayin etti. Bu zatın oğlu ve iki torunu 50 sene Maraş’ı idare ederek, şehri imar ettiler. 

İlhanlıların Anadolu’yu istilasından faydalanan Ermeniler tarafından 1253’te işgal ve tahrip edilen Maraş, İlhanlılara (İran Moğollarına)tâbi olmak şartıyla Kilikya Hıristiyanlarının elinde kaldı. O tarihte en güçlü İslâm devleti olan Mısır-Suriye Türk Memlûk imparatorluğu ordusu, Maraş’ı almak için geldi. 1292’de Maraş’ı geri aldılarsa da, az sonra Hıristiyanlar yeniden Maraş’ı işgal ettiler. 1297’de Maraş tekrar Memlûklerin eline geçti. Böylece Maraş’ta Hıristiyan hâkimiyeti kesin olarak sona erdi. Moğol istilası sebebiyle Anadolu’ya göç eden Türk boyları, bilhassa Türkmen oymakları Maraş ve civarına iskân edildiler. Bunlardan en kuvvetli boy olan Dulkadiroğluları burada iki asır süren bir beylik kurdu. 10 bey hüküm sürdü (1337-1522). Önceleri Memlûk Türk İmparatorluğuna tabi oldular, 1381-1384 arasında Maraş, Memlûklerin elinde kaldı. Daha sonra Osmanlı Devletinin yüksek hâkimiyetini tanıdılar. Osmanlı Hanedanı ile akraba oldular. 1449’da şehzade Sultan Mehmet (Fâtih), Dulkadiroğlularından Sitti Hatunla evlendi. Sultan İkinci Murad Han’ın annesi de Dulkadiroğlularındandı. Yavuz Sultan Selim Hanın annesi Ayşe Hatun da, Dulkadiroğlularındandır. 

Dulkadir Beyi Bozkurt Beyin kızı çok güzeldi. Şah İsmail isteyince inancı bozuk olduğu için ona vermedi. Şah İsmail Maraş’a geldi. Dulkadiroğlularının cesetlerini çıkarıp kemiklerini yaktı. Bozkurt Beyin 1 oğlu ve 3 torununu diri diri kızartıp askerlerine yedirtti. İran Şahı İsmail Saf Evi’nin Maraş’a yaptığı bu kanlı seferi üzerine Yavuz Sultan Selim Han, ana tarafından dedesinin saltanat sürdüğü Maraş’ı (Dulkadir Beyliğini)Osmanlı Devletine bağladı ve Maraş, beylerbeylik (eyalet) merkezi oldu. Şam, Halep, Gaziantep, Hatay, Urfa, Maraş’a bağlıydı. 
Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa isyanında oğlu İbrahim Paşanın 19 ay işgali altında kalan Maraş’ı 1840’ta İbrahim Paşa boşalttı. Tanzimat’tan sonra Maraş eyalet merkezi durumunu kaybederek sancak merkezi oldu. Bir ara yine eyalet merkezi olduysa da bir müddet sonra Halep vilayetinin üç sancağından biri oldu. Beş kazası vardı. On dokuzuncu asır sonlarında asırlardır devam eden dokumacılık ve dericilik sektörü çöktü. Birinci Dünya Harbi öncesinde Maraş’ın nüfusu 75 binden 33 bine düştü ve bunun çok az miktarı Ermeni idi. 
Birinci Dünya Harbinden sonra İngilizler Maraş’ı işgal ettiler ve Fransızlara verdiler. Fransızlar Maraş’taki Ermenileri ve Türkiye dışından, Avrupa’dan getirdikleri Ermenileri silahlandırarak Türklere büyük zulüm yaptılar. Çocuk ve kadınlara kadar silahlanan Maraşlılar, Fransız ve Ermenilere karşı kahramanca savaş vererek son derece üstün silâhlara sahip olan düşmanı, Türk vatanından kovdular. 11 Şubat 1920’de Maraş düşman işgalinden kurtuldu. 
İstiklâl Harbinde Kahramanmaraş’ın kahramanca mücadelesi: Anadolu Fâtihi Süleyman Şahın 1071 Malazgirt Zaferinden kısa bir müddet sonra fethettiği Maraş’a Birinci Dünya Harbini müteakip Fransız Yüzbaşı Juli kumandasındaki Fransız işgal birlikleri ve beraberinde getirdikleri silahlı Ermeni çeteleri girdiler. Ermeniler aşırı derecede taşkınlıklar yaptılar. Bu işgal hayalî Ermeni devletinin kuruluş hamlesi idi. Söylenenlere göre; Ermeni ileri gelenlerinden Hırlakyan Agop’un konağında Guvernör Andre, bu Ermeninin torunu Helana’ya dans teklif edince, bu Ermeni kız, “Kalede Türk bayrağı dalgalandıkça teklifini kabul etmem.” der. Ertesi sabah Türk Bayrağı indirilince halk galeyana gelerek kaleye hücum eder. Fransız askerleri korkup kaçar. Halk Türk Bayrağını yerine asar. İşgalden iki gün sonra işgalci askerler, Uzunoluk semtinde hamamdan çıkan Türk kadınlarına sarkıntılık ederek; “Burası artık Türklerin değil. Fransız müstemlekesinde örtülü gezilmez!” diyerek kadınların örtülerini almaya çalıştılar. Olayı gören Sütçü İmâm; “Durun bre dinsizler, durun bre köpek soyları, bugün namus günüdür.” deyip düşmana ilk kurşunu (tabancası ile) sıkarak mücadeleyi başlattı. Bir Fransız Ermenisi öldü, diğerleri kaçtılar. Doktor Mustafa Bey, Avukat Kısakürek Mehmed Ali Bey, Şehit Evliya Muallim Hayrullah Efendi, Türkoğlu Mustafa ve Yusuf Çavuş, Sütçü İmam’a katıldılar. 

“KALESİNDE BAYRAĞI DALGALANMAYAN ESİR ÜLKEDE CUMA NAMAZI KILMAK CÂİZ DEĞİL”

Cuma namazını kılmaya gelenlere Ulu Câmi İmamı Rıdvan Hoca, “Kalesinde bayrağı dalgalanmayan esir bir ülkede Cuma namazı kılmak câiz değil. Sizin damarlarınızdaki asil Türk kanı o bayrağı yerine dikmeye haizdir.” diyerek direnişi başlattı. Böylece 21 Ocak 1920 Çarşamba günü başlayan direniş, 11 Şubat 1920’ye kadar devam etti. 22 gün geceli gündüzlü can vererek, kan dökerek kazanılan 11 Şubat Zaferi, tarihte rastlanan şehir savaşlarından apayrı bir özellik ve değer taşır. Kurtuluş Savaşında ilk destanı Kahramanmaraşlılar yazmıştır. 
Tarihte “Aslanlar Şehri” olarak bahsedilen Kahramanmaraş, dışardan hiçbir askerî yardım almadan düşman işgaline direnip kurtulduğu için 5 Nisan 1925’te TBMM, Kahramanmaraş’a “Kırmızı Şeritli İstiklâl Madalyası” vermiştir. 
Kahramanmaraş destanı ile ilgili olarak Gustov le Bon; “Müslümanların bu harpte göstermiş oldukları şecaat ve cesaret, bir filozof için ibret alınacak bir derstir. Çünkü şimdiye kadar dünyayı idare etmiş olan din kuvvetinin, bugün dahi idare etmekte olduğunun bir delilidir.” demektedir.

Haber: Aziz Çevlik



 

Editör: Mahmut Beyaz