Dün olduğu gibi yine bugünde İslam coğrafyasına yönelik herhangi bir tehdit unsuru oluştuğu zaman ilk tepkiyi veren ve bölgesine liderlik yaparak, gelen tehditlere karşı adeta tek yürek olan Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bölgesinde aktif rol oynamaya devam ediyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması sonrası en sert ve güçlü tepkiyi gösteren Türkiye, geçtiğimiz haftalarda dönem başkanlığını yaptığı İslam İşbirliği Teşkilatı’nı toplayarak, Kudüs’ün statüsünün değiştirilemeyeceğinin mesajı vermişti. Gerçekleşen zirvede Amerika ve İsrail’in oyunları bozulurken, İslam ülkeleri adeta tek yumruk olmuştu. Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak ilan edildiği zirvede Türkiye, üstüne düşen görevi bir kez daha yerine getirmiş. Bu toplantının ardından geçtiğimiz gün ise yine Türkiye’nin girişimleri sonucunda hazırlanan ve ABD Başkanı Trump'ın Kudüs kararını eleştiren karar tasarısı BM Genel Kurulunda ezici bir çoğunlukla kabul edildi. ABD'nin tehditlerine rağmen, Trump'ın Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıyan kararın BM Genel Kurulunda 9'a karşı 128 oyla kabul edilmesinin ardından Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Halil Aygan oluşan durum hakkında değerlendirmelerde bulundu.

FİLİSTİNLİLERE AMAN TOPRAKLARINIZI SATMAYIN DEDİK”

Kudüs’ün statüsünü geçmişten bugüne değerlendiren Halil Aygan, “Biz Kudüs’ü 9 Aralık 1917’de kaybettik. İngiliz generali Allenby geldi, Kudüs’ü elimizden aldı. Kudüs’ü terk ettik biz daha doğrusu. Kudüs’ü terk ederken İngiliz generallerden biri “artık bunlar hiç geri gelemeyecek” dedi. Kastettiği şey şuydu, Selahaddin Eyyübi’den beri adamların bir hıncı vardı Kudüs konusunda. Kudüs şimdi elimizden çıktı, Osmanlı orduları Şam’a çekildi, Şam’da barınımadı, Halep’e çekildi. Şam halkı Osmanlı ordularına sahip çıkmazken Halep halkı sahip çıktı. Osmanlı ordusu zaten kendi ordusu, henüz oralar daha Osmanlı idi. Daha sonra Mondros Ateşkes anlaşması yapılınca orayı da terk ettik, ardından Türkiye’de cumhuriyekt kuruldu. O yıllarda Kudüs, 1948’e kadar İngilizler’in elindeydi. Balfour Deklarasyonu’la Kudüs’te bir Yahudi Devleti’nin kurulmasını kararlaştırdılar. 1897’den itibaren münferit olarak Avrupa’nın çeşitli yerlerinden Kudüs’e Yahudi muhaceratı başladı. Tabi oradaki ahalinin toprağını satması sonrası buradan Osmanlı’dan Teşkilat-ı Mahsusa mensupları gittiler Kudüs’e, Filistinlilere ‘Aman topraklarını satmayın’ çağrısında bul undular. Diyelim ki toprağın dönümü yüz liraysa, Yahudiler bin lira verdiler, sonucunda da sattılar. 1948’de meşhur Arap-İsrail savaşı oldu ve orada Yahudi Devleti kuruldu. Önce nüfus ile, sonra da 1967’de Arap dünyasından bir Cemal Abdul Nasır çıktı. Cemal Abdul Nasır’ın 500 uçağı, 2 bin tankı vardı. Hatta bu Suriye Devleti’nde 1958’li yıllarda Cemal Abdul Nasır çok popüler bir adamdı ki adeta İslam dünyasının kurtarıcısı olarak görülüyordu. Arap milliyetçisiydi Cemal Abdul Nasır, Suriye kendi kendini fesh etti ve Mısır’a katıldı. Araplar Suriyelileri sevmezler, çünkü onları Arap olarak kabul etmezler. Sonra Suriyelileri adeta adam yerine koymayınca 1961’de tekrar Mısır’dan ayrıldılar. 1967 savaşında hiç umulmadık bir şekilde Kahire Havaalanı’nı bir gecede Yahudiler bombaardımanla 500 uçak ve 2 bin tankı yerle bir ettiler. Sonra ise meşhur sınırlara ulaştılar, daha sonda ise Filistin meselesi yer altına indi. Yaser Arafat çıktı, dünyadaki tüm yasadışı örgütler oraya gitti, orada zamanımıza kadar gelen süreç oluştu” şeklinde konuştu.

FİLİSTİN İSRAİL’DEN DAHA FAZLA TANINIYOR”

Filistin Devleti’nin dünyada 130’dan fazla ülke tarafından tanındığına dikkat çeken Aygan, “Şuan dünyada Filistin Devleti mi çok tanınıyor, İsrail mi daha çok tanınıyor dersen, dünyada Filistin’i 130’dan fazla devlet tanıdı. İsrail’i tanıyan o kadar devlet yoktur söyleyeyim. Neticede orada ki sorun birde şu dur, Filistin haritasına baktığınız zaman orada bir birlik yok. Bir tarafta Mahmut Abbas, diğer tarafta da İsmail Heniye var. Bunlar birbirleri ile geçinemiyorlar. Kudüs’ün başkent olabilmesi için ilk önce bu ikisinin bir araya gelip anlaşması lazım. Yapılacak tek şey, bunun ikisinin birleşmesidir. Kudüs’te bu iki ayrı grubun tek hale gelip birleşitirilmesi gerekir. Kudüs’le bunu birleştirdikten sonra dünyanın da mükemmel bir desteği var şu anda” dedi.

DÜNYANIN AMERİKA NEFRETİNİN SONUCU”

Kudüs tasarısının BM'de ezici bir farkla kabul edilmesinin bütün dünya devletlerinin Amerika’ya karşı ağır bir nefretinin sonucu olduğunu dile getiren Aygan, “Şuan tüm dünyada Amerika’ya ağır bir nefret var. İslam ülkelerinde değil, Hristiyan ülkelerinde var, dünyanın yarısını oluşturan Budist memleketlerinde var. Geçtiğimiz gün yapılan oylamaya karşı halkların, idarecilerin değil, aşağıdan halktan gelen bir nefretin sonucudur. Bunda da öncülük yapan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Önce Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla İslam Konferansı Örgütü toplantıya çağrıldı, ilk olarak orada çağrıda bulunuldu. Hatta bu tepkinin bu kadar da olacağı tahmin bile edilmiyordu. İnsanlar ve devletler bazen korkar yada çekinirler, artık nasıl olduysa dünyada ilk defa böyle bir oylama oldu. Tüm dünya getirip Amerika’ya karşı oy kullandı. Bu çok önemli bir durumdur. Bu oluşan durumun gelecekte de daha gelişmiş bir şekilde sürdürülmesi gerekir. Bugünden yarına bir şey olmaz ama İsmail Heniye yani Hamas’la bir araya getirip bu gündemi muhafaza ederek durumu olumlu onlamda ilerletebiliriz. Kudüs ikiye bölünsün, bir taraf Filistin’in başkenti, diğer tarafta İsrail’in başkenti olsun. Fakat mübarek, kutsal topraklar, oralar bizim Peygamber Efendimizin miraca çıktığı yerlerdir. Yahudiler için de Hristiyanlar için de buraların kutsallığı vardır. Sanıyorum 10 dönümlük alanın Osmanlı’da nasıl idare ediliyorsa o şekilde idare edilmesi gerekir. Osmanlı’da nasıldı, tüm Müslümanlara, Hristiyanlara, Yahudileri serbestti. O kutsal mekanlar aynı şekilde bütün insanların ibadetine ayrılmalıdır. Tabi bu da İsrail’in işine gelmez, İsrail’in amacı orada barışı sağlamak değil, İsrail’in amacı orada toprağını genişletmek. Bunun üzerine Türkiye güzel bir duruş gösteriyor, Türkiye’nin bu politikayı devam ettirip, sadece İslam ülkeleri ile değil, dünyanın diğer tüm ülkeleri ile bunu beraber yapması lazım. Şuan bir beraberlik sağlandı. Bugünden yarına Filistin sorunu halledilmez, ama ileriye doğru bu birlik devam ederse güzel bir sonuç alabiliriz.

BİTİMİZ KANLANDI”

Türkiye’nin son zamanlarda güçlenmesiyle birlikte sesinin daha gür çıktığını belirten Aygan, 20 yıl sonra Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin üstünde bir güce kavuşacağına inandığını söyledi. Aygan, sözlerini şu şekilde tamamladı; “Bizim Anadolu’da bir atasözü vardır, bitimiz kanlandı diye. Şuan biraz bitimiz kanlandı ve sesimiz gür çıkmaya başladı, sesimiz gür çıkınca da bize baskı kurmaya başladılar. Bizim şuan ki devletimizin en büyük yanlışı Suriye konusunda biz biraz gaza geldik. Niye gaza geldik? Çünkü güçlendik, bunu karşıda ki düşmanda biliyor. Sonra hepsi bir oldu bizde sustuk. Bizim çok iyi hareket etmemiz lazım. Bizim önümüzdeki 20 yıl sıcak bir çatışmaya girmememiz lazım. Ne olursa olsun, hangi hükümet gelirse gelsin böyle bir çatışmaya girmek doğru olmaz. Zaten Suriye konusunda ki bu yanlış politika ve hatalar görüldü, bizde geri çekildik. Bizim bunu devam ettirmemiz lazım ki, geleceğimize bakalım. Nüfusumuz 80 milyon, 80 milyon nüfusun hepsi okuryazar. Bu nüfusunun içerisinde Almanlardan, İtalyanlardan, Fransalılardan çok mühendisimiz var. Türkiye Allah korusun yerle bir olsa bile 20 yıl sonra aynı şekilde süper güç olur. Çünkü yetişmiş elemanımız var. Tarihimizde hiç bu kadar yetişmiş eleman olmadı ama şuan rakiplerimiz çok güçlü. Bir Osmanlı’nın karşısında Almanya bu kadar güçlü değildi. Osmanlı’nın o dönemler de rahatlığı vardı. Şuan güçsüz değiliz ama rakiplerimizde çok güçlü. Fakat şuan tarih terse döndü batı medeniyeti çöküyor, doğu İslam medeniyeti yükseliyor. Bu yükselişte, Osmanlı’da olduğu gibi Türkiye’nin de öncülüğünde olacaktır. Memleketimizin geleceği konusunda hiçbir şüphemiz yok. 20 yıl sonra Türkiye sanırım Avrupa Birliği’nin üstünde bir güç olacaktır.”

Haber: Mesut Benli

Editör: Mahmut Beyaz