Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) yoğun bir şekilde kültürel faaliyetlerini sürdüyor. Neredeyse her gün en az iki programın yapıldığı KSÜ, bu kez ise yaptığı açıklamalarla dikkatleri üzerine çeken İstanbul Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Karataş’ı ağırladı. KSÜ tarafından düzenlenen 'Sünnetin Doğru Anlaşılması ve Hayata Doğru Yansıması’ konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Cahit Zarifoğlu Konferans Salonu'nda gerçekleşen programın açılış konuşmasını yapan KSÜ Rektörü Prof. Dr. Niyazi Can, Karataş'a teşekkür etti.

“SÜNNET, KUR'AN-I KERİM'İN DEVAMIDIR”

Daha sonra kürsüye Mustafa Karataş geldi. Sünnet ve hadisin her ne kadar birbirine eş anlamlı ve paralel görünse de birbirinden ayrı olduğunu belirten Karataş, fıkıhçıların ve fıkıh üzerine çalışan alimlerin, usulcülerin sünnet tanımıyla hadisçilerin sünnet tanımının da farklı olduğunu söyledi. Allah'ın Ahzap Suresi'nde, 'Allah'a inanan, ahirete kavuşmayı ümit eden, Allah'ı çokça ananlar için şüphesiz Allah'ın elçisinde en güzel örnek vardır' dediğini ifade eden Karataş, "Bu örneklik, modellik bizi sünnete yönlendiriyor. Peygambere itaat Kur'an-ı Kerim'de onlarca geçiyor. Bu itaat kavramı peygamber efendimizin örnek alınmasını ve onun  her sözünün, her yaptığının bir değer biçilmesine bizi götürüyor. Bu bakımdan sünnet, Kur'an-ı Kerim'in devamıdır, bir parçasıdır. Hatta Kur'an'dan da ayrı değildir. Hz. Muhammed'in ahlakını Hz. Ayşe annemize sordular, o da 'Onun ahlakı Kur'an'dır' dedi" diye konuştu.

"ÜÇ AYLARLA İLGİLİ GÖNDERİLEN MESAJLAR ÇOK TEHLİKELİ"

Tahir el-Cezairi'nin Tevcihü'n Nazar adlı eserin 'Hadis, ehlinin elinde olursa, çok kıymetlidir. Ama hadisler ehil olmayan kişilerin elinde olursa fitne sebebidir' dediğini belirten Karataş, şunları söyledi:

"Belki de bunun için Osmanlı uleması halka hadis değil de daha çok fıkıh öğretmiştir. Çünkü halka hadis diye paylaşırsanız halkın kafası karışır. Ama bugün sosyal medyada biz ibadet aşkıyla hadis paylaşıyoruz ve gülünç durumlar ortaya çıkıyor. Bugün Recep'in 1'i. Hayırlı olsun üç aylar, Allah mübarek eylesin fakat sosyal medyada üç aylarla ilgili dün akşamdan beri bana da gelmeye başladı neler var neler. Bu gecenin namazlarından, oruçlarından, 3 yıllık sevabı elde etmekten, 30 yıllık oruç tutmaktan başladı gidiyor bakalım. ben de mani olamıyorum, bana da gönderiyorlar. Bu boyut tehlikeli. 'Ne var hocam insanları ibadete teşvik ediyoruz', Allah'ın demediğini benim deme hakkım yok ki, yeni bir din ilave edemem. Dine ilave bid'attır, çıkarmak da ihanettir."

"SÜNNETİN GÜNCELLENMESİ GEREKİYOR"

Birçok hadiste mecaz anlam olduğunu ifade eden Mustafa Karataş, şöyle devam etti:

"Hadislerdeki şeytan kavramlarının çoğunda da mecaz vardır. 'Akşam olduğunda kaplarınızın ağzını bir çubukla da olsa örtün zira şeytan girer. Komik bir sünnet algılanmasına örnek Endonezya'da akşamları kapların üstünü bir çubukla örterlermiş bu hadis gereği. Halbuki hadiste diyor ki, 'Bir çubukla da olsa örtün zira şeytan girer, yani mikrop girer' bugünkü anlamda. Oradaki maksat 'Kapları kapatın açık bırakmayın' demektir ama bizimkiler olduğu gibi çubuk örtüyorlar. Hacamat da bugün haddinden fazla bir makama oturtuluyor sanki her şey dinin gereğiymiş gibi. Hacamat var oruçluyken bile hacamat yaptırmıştır peygamber efendimiz fakat öyle şeyler türettiler ki şimdi 'Hacamatın altın günü.' Geçenlerde oldu, kaçırdınız onu, o gün yaptıramadıysanız büyük bir sevabı kaçırdınız. Şimdi bu hallere getirdiler her derde deva haline getirdiler. Burada güncelleme sorunumuz var. Hadislerin sünnetin doğru anlaşılmasında biz güncellemeyi de yapamıyoruz. Mesela misvak kullanmak diş temizliği. Misvak kullanmak sünnettir. Peki diş temizliği sünnet değil midir? Diş temizliği daha kuvvetli sünnettir. 'Bunu misvakla da yaparsınız, zeytin dalıyla da yaparsınız hatta hiçbir şey bulamazsanız parmağınızla yaparsınız, hanımlar sakızlarıyla da yapabilir' demişler misvak yerine geçer, sevabını alır iye. Demek ki asıl olan diş temizliğidir. Sakal bırakmak sünnettir, ama sakal bakımı da sünnettir. Hacamat sünnettir, ama kan vermek de sünnettir. Siz kan vermeye sünnet demez hacamatta kalırsanız baston taşıyan aczmendi durumuna düşeriz. Sünnetin güncellenmesi gerekiyor."

"SÜNNET DEĞİŞMEZ, GÜNCELLENECEK OLAN BİZİM ZİHNİMİZ"

Konferansın sonunda KSÜ Rektörü Prof. Dr. Niyazi Can, Prof. Dr. Mustafa Karataş'a Maraş el oyması rahle hediye etti. Öğrencilerle hatıra fotoğrafı da çektiren Karataş, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Konferansta sünnetin güncellenmesi gerektiğini söylediği hatırlatılması üzerine Karataş, "Aslında biz 'Güncelleme' derken sünneti değiştirme anlamında kullanmamız lazım. Sünnet değişmez, güncellenecek olan bizim zihnimiz. Zihnimizi, görüşlerimizi güncellemeliyiz. Yani biz oradan ne anlamalıyız, yorumlarımızı gözden geçirmeliyiz yoksa sünnet bize kalıcı bir çözüm veriyor onun değişmeye ihtiyacı yok ama bugüne biz onu nasıl uyarlayabilmeliyiz. Mesela hacamat örneğini verdim, Kan vermek de bu sünneti yerine getirebiliyorsa. Misvak kullanmak doğrudur, sünnettir ama diş temizliği de bu sünneti yerine getirebiliyorsa bunları da sünnet olarak söylemeliyiz, aksi halde eskileri tekrarlamış oluruz, bugün insanın anlamayacağı bir tarzda konuşmuş oluruz. Bugünün bakış açısı, bugünün ihtiyaçları, bugün yeni çıkan problemlere elbette sünnet de çözüm vardır, o çözümleri bugüne taşırsak güncellemiş oluruz diye düşünüyorum" dedi.

"TABİAT OLAYLARI İNSANLARA BİR CEZA DEĞİLDİR"

Son zamanlarda peş peşe gele deprem, çığ gibi afetlerin dindeki yerinin sorulması üzerine ise Karataş şöyle cevap verdi:

"Afet, tabiat olayları insanlara bir ceza değildir. Mesela şöyle bir söz var, sünnette de onun .ok doğru bir işgal ettiğini biliyoruz 'Deprem öldürmez, bina öldürür' diye. Şimdi binanızı çürük  yaparsanız o deprem olduğunda yıkılacaktır başınıza Şunu biliyor musunuz peygamberimiz Uhud Dağı'ndayken deprem olmuştur. Eğer bir deprem ceza olsaydı peygamber üzerinde varken deprem olmazdı. Resulullah efendimiz hastalanmıştır, hastalık bir ceza mıdır? Eyüp peygamber yıllarca hastalık çekmiştir eğer hastalık ceza olsaydı, afetler ceza olsaydı peygamberlere gelirdi. Eski kavimlere, eski toplulara toplu ölüm, toplu bela musibeti Kur'an anlatıyor Lut Kavmi'ne geldiği gibi 'Dağı üzerlerine geçirdik' diyor. Ama ümmeti Muhammed'e Hz. Peygamber efendimizden kıyamete kadar toplu bir cezalandırma yoktur ve bu afetleri insanlar kendileri kusurlarında neyse eksikleri ona göre korumak zorundadır, tedbir almak zorundadır. Yoksa kıyamet yakın mıdır? Kıyamet her aman yakındır tabi Allah bilir ne zaman kopacağını. Hocaya sormuşlar 'Hanım ölürse küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet koptu' demiş."

"4.5 MİLYAR YAŞINDAKİ DÜNYADA ŞİMDİYE KADAR BİNLERCE HASTALIK ÇIKMIŞ"

Çin'de ortaya çıkan ve birçok ülkede de görülmeye başlanan Koronavirüsün kıyametin habercisi olduğu söylentileri üzerine de Mustafa Karataş, "Biz bir Müslüman olarak kendimizi kıyamete hazırlamalıyız, onun ne zaman kopacağını Allah bilir. Peygamber efendimize ahiretten sorana 'Sen kendin ne hazırladın?' diyor. Biz kendimize bakacağız, işimizi güzel yaparsak tedbirimizi alırsak mesuliyetten kurtuluruz ama kıyamet kopsa da kopmasa da işimizi, binamızı çürük yaparsak, hastalıklara karşı tedbir almazsak 'Biz Türk'üz, biz Müslüman'ız bize bulaşmaz' dersek tedbir almadan kusurlu olmuş oluruz yani tedbir ne gerekiyorsa onlar yapmak lazım. Koronavirüsü kıyamet habercisi midir? Hayır. Yüzlerce, binlerce hastalık çıkmış dünyada şimdiye kadar. 4.5 milyar yaşı var dünyanın, ne zaman kopacağını Allah bilir ama insanoğlu kendi bölgesine olanları büyütüyor. Rabbim inşallah acil çaresini bulmayı nasip eylesin, şifa versin kardeşlerimize" diye konuştu.

Konferansın ardından Rektör Can tarafından Karataş’a, Kahramanmaraş’a özgü el sanatlarından ürünler takdim edildi.

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz