Hakkari’nin Çukurca ilçesinde bulunan Ormanlı Karakolu’nda görev yapan piyade sözleşmeli er Hulusi Demirci, yaklaşık 2 yıl önce kemik ezilmesi sonucunda yakalandığı kanser hastalığına yenik düşerek yaşamını yitirdi. Demirci’nin cenazesi, 27 Kasım 2018 Salı günü memleketi Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde askeri törenle toprağa verildi. Ailesini ve sevenlerini yasa boğan ölümünün ardından Demirci’nin annesi Sultan Demirci’ye veda mektubu verdiği ortaya çıktı. 7 çocuklu ailenin ortanca oğlu olan Demirci’nin kansere yakalandıktan yaklaşık 1 sene sonra Elbistan Devlet Hastanesi’nde tedavi görürken küçük bir not kağıdına yazdığı cümleler yürekleri dağladı.

Çok sevdiği mesleğine devam etmek istediğini yazan merhum sözleşmeli er Hulusi Demirci, “Yavaş yavaş ölüme yürüyorum” ifadesini kullandı.

Yaşama olasılığının yüzde 78 olduğunu kaydeden Demirci, mektubunda, “Hayatımın ya başındayım ya da sonundayım. Hastayım; kanser oldum. Bacağıma protez takıldı. Oysa ben çok çalışmak ve hedeflerime ulaşmak istiyorum. Ve bunu nasıl becereceğimi ve nasıl yapacağımı bilmiyorum. Askerdeki arkadaşlarım ve akrabalarım sayesinde iyileştim. Oysa ben askeriyede kalıp olabildiğince yükselmek istiyordum. Askerliği çok seviyordum ve bu yüzden sevdiğim işi yapmak istiyordum. Belki bundan sonra hayatımın sonunu yaşıyorum kim bilir. Ama doktorlar sevdiğim işi yapmama izin vermiyor. Çünkü ben diğer insanlardan çok farklıyım. Sizin yaşama olasılığınız yüzde 100 olurken benimki ise yüzde 78. Siz anlayın artık; yavaş yavaş ölüyorum” yazdı.

Mektubun ikinci bölümünde ailesine seslenen Demirci, ölümünün ardından ailesinin daha rahat ve mutlu yaşam sürmesini istedi.

Yaşamında çektiği zorluklarla ailesinin karşılaşmamasını dile getiren merhum piyade sözleşmeli er Hulusi Demirci, ağabeyi Yusuf için, “Üzmeyin abimi” derken küçük kardeşi Betül’le ilgili de, “Betül, her ne olursa olsun okusun” şeklinde cümle kurdu.

Demirci’nin kaleminden şu cümleler döküldü:

“Bilmiyorum ama ben çok zorluk çektim. Belki ben ölürsem ailem benim ölümünden gelecek parayla belki mutlu olur. İstediklerini alabilirler. Benim de kafam rahat olacak. Ne de olsa ben ölmüşüm. Arabayla gezmeyi, müzik dinlemeyi çok seviyorum. Belki de bundan sonra ailem arabayla gezer ve müzik dinler. Bunu okuyorsanız sizden bir dileğim var. Betül okusun. Her ne olursa olsun okusun. Kardeşim Cuma’ya sahip çıkın. Abim Yusuf, dünyanın en saf ve en şefkatli kalbine sahip. Ben ne dersem yapıyor. Üzmeyin abimi. Bana sahip çıkan Veysel Kabak’a teşekkürler.”

Oğlunun, annesi Sultan Demirci’ye verdiği mektubu gözyaşlarına boğularak okuyan baba Mevlüt Demirci, genç yaşta toprağa verdiği çocuğunun her zaman asker olmanın hayalini kurduğunu söyledi.

Oğlu Hulusi’nin, mektupta bahsettiği en küçük kardeşi Betül’le çok iyi anlaştıklarını kaydeden baba Demirci’nin ağzından ise, “Oğlum, küçüklükten beri asker olmayı istiyordu. Her zaman ben asker olacağım derdi. Yavruma nasip olmadı. Olaydan sonra 2,5 yıl hastanelere gittik geldik. 4 ameliyat geçirdi. Bacağı kesildi ve protez takıldı. Şehit olmayı isterdi. Annesine ve bana hep ‘ben şehit olacağım’ derdi. Bu mektubu da annesine vermiş. Mektup olduğunu bilmedik önce. Eşyalarının arasından bulmuş annesi. Yavrum, o günlerde bile kardeşlerini ve bizleri düşünmüş” cümleleri döküldü.

Editör: Mahmut Beyaz