Türkiye’nin en eski tarihi mezarlıklarından biri olan Kahramanmaraş Şeyh Adil Mezarlığı’nda derin bir araştırma içerisine giren tarihçi İbrahim Kanadıkırık, kent tarihinde önemli yer tutan birçok ismin mezarına ulaşmıştı. Tarihçi Kanadıkırık’ın çalışmalarını anlattığı seri şeklindeki röportajımızın bu haftaki konusu ise, çalışma esnasında yaşadığı zorluklar, yeni neslin Osmanlıca Türkçesi’ni okuyamaması ve mezarına ulaştığı Şehit Eşbahzade Osman Nuri Efendi’nin şehadetini anlattı. Şeyh Adil Mezarlığı içerisinde bulunan tarihi mezar taşlarını inceleyen Kahramanmaraşlı tarihçi İbrahim Kanadıkırık, hummalı ve titiz bir araştırma sonrasında incelediği 60 bin mezar taşından kentin hafızasında önemli bir yer tutan şehitlerden, alim ve yerel yöneticilere kadar birçok kişinin mezarına ulaşarak, Bab-ı Ukba adlı kitabında topladı. Topladığı seri röportaj şeklinde gazetemiz aracılılığıyla okuyucularımızla paylaşan Kanadıkırık’ın çalışmalarını anlattığımız serinin ilk iki haftası yoğun ilgi gördü. Ropörtajımızın üçünü haftasında ise Antep savunması esnasında şehit düşen Eşbahzade Osman Nuri Efendi’nin hayat hikayesini anlatan Kanadıkırık, ayrıca çalışmasını yaparken yaşadığı zorluklara dikkat çekti.

BU ALANDA ÇALIŞMALAR YETERLİ DEĞİL”

Sözlerine ilk olarak çalışma esnasında yaşadıkları zorlukları anlatarak başlayan Kanadıkırık, Türkiye’de mezar taşları konusunda çok geniş bir çalışma yapılmadığını söyledi. Çalışma alanının mezarlık olması nedeniyle birçok zorlukla karşılaştıklarını dile getiren Kanadıkırık, “Türkiye’de mezar taşları konusunda çok geniş bir çalışma alanı yok, çalışan insan sayısı bir elin parmakları kadar. Tabi bunun çeşitli sebepleri var, birincisi bulunduğumuz mekan ya da çalışma yaptığınız mekan mezarlık, kabristan. Her insanın rahatça ve uzun soluklu çalışacağı bir alan değil. Doğal olarak insan psikolojik bir varlık olduğu için, etkilenmesi kaçınılmaz. Öncelikle bu sebeple, bu alanda çalışmalar halen yeterli değil. İkincisi Osmanlıca bilme zorunluluğu elzemdir. Yoksa bir sanat tarihi açısından fotoğraflarsınız, taşları sanatsal yönden belki inceler anlatırsınız, fakat yazıların okunması tamamen uzmanlık isteyen uzun yılların birikimini isteyen hususlar. Bu ayrı bir sıkıntı, ayrıca taşlarda kabartma olduğu için bunlar zaman içerisinde dökülmüş, bir kısmı okunamaz hale gelmiş, okumakta çok zorlandığımız taşlarda oldu. Dökülmelerden dolayı okuyamadığımız alanlarda oldu bu ayrı bir şey. Tek başıma çalıştığım için mezar taşlarının temizlenmesi, yıkanması, fırçalanması, meydana çıkartılması zaman alıyor, sabır istiyor ve yorucu. Zaman zaman mezarlıktan geçen insanların garip tavırlarıyla karşılaşıyorsunuz çünkü insanımız taşlar üzerinde çalışma yapmanın bilimsel boyutunu çok fazla herkes kabullenmiyor. Yine çalışma zamanları açısından zaman zaman akşama çok yakın vakitlere kadar çalıştığımız zamanlar oldu. Tabi ki akşam belli bir vakitten sonra güneş ışıklarının doğal olarak batıyor olması insanlarda psikolojik sıkıntılar yaşatıyor. Fakat Mevla Hazretleri yardım etti, o bizi çok etkilemedi” dedi.

ALLAH YARDIM ETTİ VE 60 BİN MEZARI İNCELEDİK”

40 günde 60 bin mezar taşını incelediğini dile getiren Kanadıkırık, “Taşların arasında yürümek çok zor, çok sık bir mezarlık zaman zaman düştüğümüz oldu, dizimizi çaktığımız oldu, malzemelerin otlar arasında kaybolduğu zamanlar oldu, veya çalışmaya çok dalmışsınız bir anda birden bir kedi, kuş fırlıyor sizi ürkütüyor. Çeşitli çalışma zorlukları var ama bu tip çalışmalar bir ekip halinde yapıldığı zaman çok daha faydalı olur. Benim çalışmamdaki en büyük zorluklardan bir tanesi bir ekiple çalışamıyor olmamdı, tek başımaydım. Çünkü fotoğraf çekiminden anlayan, profesyonel bir fotoğraf çekimi, ışık ayarı veya o taşların etrafını düzenleyecek mezarlık işçilerinin ihtiyacı gibi çeşitli şekillerde yardımcı destek elemanlarının olmayışı da çalışmalarımda ki ayrı bir zorluktu. Ama Allah yardım etti, yaklaşık 40 günde 60 binden fazla mezar taşı arasında çok titiz bir çalışma yaptık. Şunu da belirtmek istiyorum burada ki Osmanlıca mezar taşlarının tamamını tespit ettiğimi iddia etmiyorum. Doğal olarak gözümüzden kaçan, titiz çalışmamıza rağmen göremediğimiz mezar taşlarının da olduğu muhakkaktır. Belki bunlar bir elin parmaklarını bulur, belki de geçer ama veya toprağa karışmış halde olanları da vardır fakat ana ekseriyeti itibariyle hamdolsun çalışmalarımızı tamamlamış bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.

YENİ NESİL MAALESEF OSMANLICA TÜRKÇESİ OKUYAMIYOR”

Yeni neslin artık Osmanlı Türkçesi’ni okuyamaz hale geldiğine dikkat çeken Kanadıkırık, “Doğal olarak Osmanlı Türkçesi’ni yeni neslin artık okuyamaz hale gelmesi, zaman içerisinde ikinci nesilden sonra Osmanlıca eski mezar taşlarının unutulmasına ve ailelerinin bunları tanımlayamamasına yol açıyor. Bunlardan bir tanesi, meşhur geçenlerde haberini yaptığınız merhum Medineli Abdullah Çavuş’un mezarının yerini ailesi, kendi aile mezarlıklarının çok yakınında olmasına rağmen Osmanlıca okumayı bilmediği için maalesef okuyamıyor. Ondan dolayı aileler kendilerine ait, sadece Namlı ailesi değil birçok ailenin bir kısım fertlerine dedelerinin mezar taşlarını götürdüm gösterdim” şeklinde konuştu.

MARAŞ’TAN ANTEP SAVUNMASI GİTTİ VE ŞEHİT OLDU”

Çalışmaları esnasında mezarına ulaştığı şehit Eşbahzade Osman Nuri Efendi’nin hayatını anlatan İbrahim Kanadıkırık, “Eşbahzade Osman Nuri Efendi, merhum şehit Eşbahzade Mehmet Efendi’nin oğludur. Babasıyla yine ayak uçlu baş uçlu yatmaktadır. 1898 yılında Maraş’ta doğar, 1. Dünya Savaşı’nda ihtiyat zabiti olarak askere alınır. Mondros Mütarekesi’nde terhis olarak Maraş’a döner, döndüğünde Maraş Fransız işgalinden kurtulmuş, babası merhum Mehmet Efendi şehit olmuş, Divanlı’da ki evleri yanmış, yakılmış bir haldedir. Bu arada Antep savunması için Maraş’tan çeteler teşkil edilmektedir, kendisi Uzunoluk mıntıkasında Antep müdafaası için ahaliye yönelik yaptığı etkili konuşmasıyla Antep cephesine önemli miktarda yardım toplanmasına katkıda bulunmuştur. Kendisi de Antep savunmasına iştirak için Maraş’tan çeteleriyle Antep’e gider ve Antep’de yine Arslan Bey’in ifadesine göre Dülük Baba’da şehit düştüğü öğreniliyor, Merhum Cahit Zarifoğlu’na verdiği Edik Dergisi’nde yayınlanan röportajda. Antep’te şehit düşüyor ve cenazesi Maraş’a getirilerek babasının hemen baş ucuna defnediliyor. Eşbahzade Osman Nuri Efendi’nin mezar taşı babası gibi hem ayak taşı yazılıdır hem baş taşı yazılıdır. Muhtemelen o dönem aile bu konuda ehemmiyet kesbetmiş, ailenin verdiği ehemmiyete binaen ayrıntılı yazmış, nasıl şehit düştüğü kısaca özetlenmiş bu da bize o dönemki yaşananlarla alakalı çok ciddi ve güzel tarihi bilgiler vermektedir” açıklamalarında bulundu.

Osman Nuri Efendi’nin baş ve ayak taşı tercümesi:

(Baş Taşı) Hüve’l-hayy/İhtiyat zabitliğiyle müteaddid/cephelerde hain düşmanla dilirane/çarpışdıkdan sonra Mer’aş’a/gelerek Ayıntab Harbi’ne de bi’l-iştirak/Hacı Baba Taarruzu’nda* tabur kumandanlığını/deruhde idüp vatanın namusunu/fedakarene bir suretde ikmal ve müdafaa/itmekde iken leim düşmanın/

(Ayak Taşı) Kesif miralyöz ateşlerin/altında 27 teşrin-i sani 336/gecesi ruh-ı latifi bargah-ı kudsiyeye/pervaz iden fedakaran-ı şübban-ı/vatanın alemdarı Eşbahzade/ Osman Nuri Efendi bin şehid-i mağfur/Muhammed Efendi’nin merkad-ı gufranisidir/sene 1339*

*1339 tarihi Hicri’dir.

Türkçe Tercümesi:

İhtiyat Zabitliği vazifesiyle çeşitli cephelerde çarpıştıktan sonra Maraş’a gelip, Antep Harbi’ne de katılan ve burada ‘Hacı Baba Taarruzu’nda Tabur Kumandanlığı yaparken düşmanın makinalı tüfek ateşinin isabet etmesiyle 27 Kasım gecesi latif ruhu Allah (c.c.) katına kanat çırpan vatanın fekadar yiğitlerinin öncüsü Şehit Muhammed Efendi’nin oğlu Şehit Eşbahzade Osman Nuri Efendi’nin rahmet dolu kabridir.

Tarihçi İbrahim Kanadıkırık ile yaptığımız röportaj serisinin dördüncü kısmında ise haftaya Şehit Darendeli Nuri Ağa’nın şehadetini anlattı ve mezarının durumunu sizlerle paylaşacağız.

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz