Merkez üssü Elazığ’ın Sivrice ilçesi olan 6.8 büyüklüğündeki deprem, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde pek çok şehirde hissedilirken, Elazığ ve Malatya’da büyük hasarlara neden oldu. Onlarca kişinin hayatını kaybettiği ve binlerce kişinin yaralandığı depremin ardından çok sayıda bina da kullanılamaz hale geldi. Sivrice depremiyle birlikte deprem bilimciler gözlerini ise uzun yıllardır suskun olan Kahramanmaraş Türkoğlu-Gölbaşı segmentine çevirdi. Uzmanlar, Sivrice depremiyle Doğu Anadolu fay hattının uyandığına dikkat çekerek, 500 yılı aşkın süredir deprem olmaması sebebiyle de riskin büyük olduğu noktasında uyarılarda bulunuyor. Yaşanan depremler sonucunda aktif fay hattında yer alan Kahramanmaraş’ta meydana gelebilecek olası deprem ile ilgili önlemler ve yapılabilecekler konusunda, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde akademisyenlere ve üniversitedeki görevlilere yönelik bilgilendirme toplantısı düzenledi. Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği öğretim üyelerinden Deprem Araştırma ve Risk Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Alican Kop’un konuşmacı olduğu programda Kahramanmaraş’ın depremselliği konuşuldu. Birbirinden önemli açıklamalarda bulunan Kop, Kahramanmaraş’ta deprem açısından çok büyük risk olduğunu söyledi. Toplantıya Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Niyazi Can, rektör yardımcıları ve çok sayıda akademisyen katıldı.

DOĞU ANADOLU FAYI ENERJİ BİRİKTİRİYOR”

Doğu Anadolu fayının enerji biriktirdiğine dikkat çeken Kop, yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı, “Doğu Anadolu fay hattı üzerinde küçük depremler var ama hiç 7 civarında deprem yok. Sadece 1445 Lice depremi var o da Doğu Anadolu fay hattı üzerinde değil. 5 ve üzeri depremlere baktığımız zaman 1900 ile 1999 yılları arasında Kuzey Anadolu fayının 7’den büyük depremler ürettiğini görüyoruz. Bu sürede Doğu Anadolu fayının suskun kaldığını ve enerjiyi biriktirdiğini görüyoruz. Bu Sivrice depreminden önce de hep şunu söyledik, Kuzey Anadolu fayı deprem üretiyor, bu dönemde Doğu Anadolu fayı enerji biriktiriyor. Kuzey Anadolu fayı geçmişte tarihsel dönemlerde de olduğu gibi aktifken, Doğu Anadolu fayı enerji biriktiriyor, bu aktivitesini bitirdikten bir süre sonra bu hareketlenmeden bir süre sonra da Doğu Anadolu fayı civarında depremlerin olduğunu görüyoruz. Buna ilişkin Kuzey Anadolu fayı 1939’da Erzincan depremiyle kırılmaya başlıyor ki bu Türkiye’deki bilinen en büyük depremdir, 8 şiddetin. Daha sonra Niksar’da ve Tosya’daki depremlerle batıya doğru ilerliyor kırılma. Sonra 1944’de Bolu Gerede, 1954’de Çankırı Kurşunlu’da, 1957’de Bolu Abant, 1967’de Mudurnu ve en son 1999’da Marmara Denizi’ne kadar uzanacak şekilde Kuzey Anadolu fayı tamamen aktivitesini bitirmiş oluyor.”

ENERJİ ARTIK DEPREM ÜRETECEK NOKTAYA ULAŞTI”

Sivrice depreminin Doğu Anadolu fayında biriken enerjinin deprem üretmeye başlanacak boyuta ulaştığını gösterdiğini ifade eden Kop, “Bu faaliyet zaten günümüzde bundan sonraki periyotta Doğu Anadolu fay hattı üzerinde ciddi anlamda bir enerji birikimi olduğunu ve bundan sonraki depremlerin Doğu Anadolu fayı üzerinde beklenmesi gerektiğini bize gösteriyordu. Son Sivrice depremi ise buna ekstra olarak Doğu Anadolu fayında biriken enerjinin deprem üretmeye başlanacak boyuta ulaştığını göstermiş oluyor. Yoksa Kahramanmaraş’ın deprem riskini artırdığı ve azalttığı şeklinde bir yorum yapmak çok doğru değil. Doğu Anadolu fay hattı üzerinde biriken enerjinin artık deprem üretmeye başlayabilecek noktaya ulaştığını bize gösteriyor. Türkiye’nin en büyük depremi, 8 büyüklüğündeki Erzincan depremi sonrasında 116 bin 720 bina çökmüş, 32 bin 962 kişi hayatını yitirmiş ve 100 binden fazla kişi yaralanmış” dedi.

1822’DE BU FAYIN SEGMENTLERİ DEPREM ÜRETMEYE BAŞLIYOR”

Kahramanmaraş ve civarının depremselliğini anlatan Kop, sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı, “Kahramanmaraş ve civarına ilişkin baktığımızda Doğu Anadolu fayı Bingöl Karlıova’dan itibaren geliyor, burada Cenkel civarında iki kola ayrılıyor, kuzeydekine Doğu Anadolu fayının kuzey kolu deniliyor, Sürgün, Nurhak ve Elbistan fayları, daha sonra Göksun’a doğru uzanan bir fayla Adana’ya doğru uzanan kuzey kol olarak adlandırılıyor. Bir de bu fayın güneye doğru devam eden, daha önceden beri çok iyi bilinen bir kolu var, bu da güney kolu olarak adlandırılıyor. Doğu Anadolu fayı Karlıova’dan itibaren Antakya’ya doğru 6 parça şeklinde geliyor. Bunlardan ilki Karlıova-Palu segmenti, sonra Palu-Hazar Gölü, Hazar Gölü-Sincik, Çelikan-Erkenek, Gölbaşı-Türkoğlu ve Türkoğlu-Antakya segmentleri. Bu fayın deprem riskine ilişkin olarak geçmiş dönemdeki 1999’dan sonra üretmemiş bu segment ama geçmiş dönem depremselliğine baktığımız zaman 1822’de bu fayın segmentleri deprem üretmeye başlıyor, 1822’de Türkoğlu civarında deprem oluşuyor. Bu söylediğimiz depremler 7’den büyük depremler. 1882’de kırılmış, daha sonra 1866’da Palu- Karlıova arasındaki bölge büyük deprem üretmiş, sonra 1872’de Türkoğlu-Antakla segmentinin güney bölümü 7’den büyük deprem üretmiş, sonra 1874’de Palu-Hazar segmenti 7’den büyük deprem üretmiş. Ardından bugün Sivrice depreminin olduğu Hazar Gölü-Sincik segmenti 7’den büyük deprem üretmiş, devamında 1893’de Erçelik segmenti üzerinde büyük deprem olmuş.”

EN ÖNEMLİ SİSMİK BOŞLUKLARIN BAŞINDA GÖLBAŞI-TÜRKOĞLU GELİYOR”

90 kilometre uzunluğundaki Gölbaşı-Türkoğlu segmentinin deprem üretmediğine dikkat çeken Kop, “Kuzey Anadolu fayına benzer şekilde bu segment üzerinde o dönemde depremler olmuş ama sadece çok çok önemli olan ve Kahramanmaraş açısından büyük önem taşıyan bir fark var. Bu dönemde Gölbaşı ile Türkoğlu arasında uzanan ve uzunluğu 90 kilometre olan Gölbaşı-Türkoğlu segmenti deprem üretmemiş. Bu çok önemli, tabi segmentin üzerinde oluşan son depremlere baktığımız zaman da 1114’de 7,8, 1513’de 7,4 büyüklüğünde iki tane deprem olduğunu görüyoruz. Hemen hemen 400 yılda bir 7’den büyük deprem üretirken bu segment, 507 yıldır deprem üretmemiş. Bu da 107 yıl gecikmiş bir deprem beklentisi demek. Bu da daha fazla enerji birikimi demek. Bu açından ciddi riskimiz var. Yani Doğu Anadolu fayı üzerindeki hiçbir alanda bu kadar ciddi bir suskunluk dönemi yok, bu nedenle Türkiye’deki tüm yer bilimciler veya depremle uğraşan herkes Türkiye’deki en önemli sismik boşlukların başında Gölbaşı-Türkoğlu segmentinin geldiğini söylerler” şeklinde konuştu.

KAHRAMANMARAŞ’IN TAMAMI CİDDİ ORANDA RİSK ALTINDA”

Kahramanmaraş’ın ciddi risk altında olduğuna dikkat çeken Kop, “Bu nedenle yenilenen Türkiye Deprem Haritası’nda bu riskten dolayı Kahramanmaraş kent merkezinin tamamı kırmızıya boyanmış şekildedir. Bu segment üzerinde yani 7 ve üzeri dediğimiz gibi tarihte önceden yarattığı gibi depremler ürettiği zaman Kahramanmaraş’ın şu ya da bu mahallesi değil tamamı ciddi oranda risk altında ve ciddi oranda etkilenecek demektir. Her türlü bina, her türlü zemin bu büyüklükteki depremden etkilenmiş olacaktır. Kahramanmaraş’ın en önemli deprem kaynağı bu ama bir diğer deprem kaynağı daha var, Doğu Anadolu fayının Gölbaşı-Türkoğlu segmenti ve bir de Türkiye’nin diri fay hattı haritası 2012’de güncellendi, daha önce bilinmeyen, Kahramanmaraş fay zonu denilen bir fay haritalandı. Bu da çok önemli çünkü bu fay batıda Kılavuzlu’dan başlıyor, üniversite yerleşkesinin olduğu alan ve güneyinde bir kol, kuzeyinde bir kol daha geliyor, Kayseri yolu civarında birkaç kol şeklinde tam kent merkezinden geçiyor. Stadyum’dan Doğukent’e ve Ayvalı Barajı’na doğru uzanan ve toplam uzunluğu 28 kilometre olan bir fay. Bu fay üzerinde şuan da hiçbir çalışma yok, sadece diri fay haritasına konulmuş. Bu segmentin de bilimsel çalışmalara göre üretebileceği maksimum deprem büyüklüğü 6,7. Bu fayın herhangi bir kolu eğer tek parça şeklinde kırılırsa 6,7 büyüklüğüne ulaşabilecek deprem üretebiliyor. Sivrice depreminin benzeri bir deprem yaşanması demek. Aynı zamanda burada yaşanabilecek büyük bir deprem, buradaki riski de artıracaktır veya tetiklemesine sebep olacaktır. Dolayısıyla art arda iki deprem yaşama riskimiz de var. Yani Kahramanmaraş’ta gerçekten deprem açısından çok büyük risk var” ifadelerini kullandı.

KAHRAMANMARAŞ TAMAMEN SIVILAŞMA RİSKİ ALTINDA”

Kahramanmaraş’ta fayların aktif olmasının yanı sıra toprağın da sıvılaşma riski altında olduğuna değinen Kop, sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı, “Kahramanmaraş’ta kent merkezinin hemen güneyindeki alüvyonal zeminler tutturulmamış, tamamen sıvılaşma riski altında. Türkoğlu ilçesinin tamamı sıvılaşma riski altında. Göksun ilçesinde ovalık yerleşim yerinin tamamı sıvılaşma riski altında. Elbistan-Afşin’in tamamı yine sıvılaşma riskinde. Yani hem deprem beklentimiz büyük hem de deprem sırasındaki zeminlerimizdeki sıvılaşmayla sağlam sandığımız binaların da belkide sağlam olmadığını, zeminde hasar gördüğünü görebileceğiz. Buna göre baktığımızda 6,7 ile 7,8 arasında değişebilecek büyüklükteki bir deprem her an her saniye olabilir. Bu dediğimiz gibi 107 yıldır gecikmiş bir deprem. 107 yıl önce olması beklenirken 107 yıldır deprem olmamış. 5 büyüklüğündeki depremin yıkıcılığı 1 olarak kabul ediliyor, 6 büyüklüğündeki depremin on katı. 6 büyüklüğündeki deprem, 5 büyüklüğündeki depremin 10 katı yıkıma sebep oluyor. Ya da 5 büyüklüğündeki depremde 100 tane olursa, anca bir tane 7 büyüklüğündeki deprem yapıyor. Örneğin 5 büyüklüğündeki depremde 199 ton patlayıcının bir noktaya konulup patlatılmasıyla ortaya çıkan enerji çıkıyor. 6 büyüklüğündeki depremde 6 bin 270 ton, 7 büyüklüğündeki depremde 100 bin ton, 8 büyüklüğündeki depremde ise 6 milyon 270 bin ton patlayıcının bir yere konulup bir anda patlatılmasıyla ortaya enerji çıkıyor. Bu depremdeki enerjiyi siz düşünün.”

SIVILAŞMA RİSKİ OLAN OVALARDAN UZAK DURMALIYIZ”

Sözlerine, “Depreme karşı en güvenilir olan şey sağlam zeminlerde sağlam yapılar yapmamız gerekiyor” ifadeleriyle dile getiren Kop, “Günümüze gelen tarihi yapılara bakın hepsi kayalık zeminlerdedir. Günümüzdeki mühendislik çalışmalarıyla yapılmış olmamalarına rağmen, kayalık zeminlerdeki binaların günümüze geldiğini görüyoruz. Örneğin Germanicia kenti bir buçuk metre toprağın altında, kötü zemine yapılmış ve depremlerle yıkılmış. Bu nedenle sıvılaşma riski olan ovalardan uzak durmalıyız. Hemen binaları ve bulunduğu zeminleri kontrol etmemiz gerekiyor. Kötü zeminler için iyileştirme, binalar için ise güçlendirme çalışmaları, eğer bunlar yapılmıyorsa kentsel dönüşüm çalışmalarıyla hasar alınabilecek binaları daha iyi hale getirmemiz gerekiyor” dedi.

BU KADAR BÜYÜK RİSKİMİZ VARKEN...”

Kahramanmaraş’ın büyük risk altında olmasına rağmen, yüksek katlı binaların inşa edildiğine tepki gösteren Kop, “Bu kadar risk varken Kahramanmaraş’ta neler yapılıyor? Bu kadar büyük riskimiz varken, fay zonu kente merkezinden geçiyor, üniversitemizin karşısındaki yeni imara açılan bir alanda fay geçiyor dediğimiz gibi ama burada 10-12 veya daha yüksek katlı binalar yapılıyor. Burada zemini Kahramanmaraşlılar daha iyi biliyorlar, yağmur yazdığı zaman bile buralar gölleniyor, bataklık ve sıvılaşma riski olan bir zemin. Bu zeminde bu tür binaların yapılması tabi ki çok büyük risk demek. Açılan bina temellerinde fayların güncel toprak biliminin hemen altına kadar uzandığını görebiliyorsunuz. Günümüzde çok yakın bir dönem öncesinde bu fay deprem üretmiş. Bu alanlara bina yapılıyor. Bu yerler için zemin etüdü yapılmış, imar izinleri alınmış, bina yapılırken yapı denetim gelip kontrol edecek ama fayın üzerinde ve burayı yapan firma farkında değil. Bu binaların fiyatlarını da biliyorsunuz, en az 300 binden başlayıp 500-600 bin TL’ye kadar da gidebiliyor. Depremdeki fayın geçtiği yerler çok önemli ama depremden sonra oluşacak riskler var. Örneğin Boğaziçi Konutları’nın olduğu alanda heyelanlı yavaş yavaş hareket eden kütleler var, bunu da şuradan anlıyoruz, buradaki fabrikaların duvarları sürekli olarak göçüyor. Bu tür alanlarda kesinlikle yapılmaması gereken iki şey var. Birincisi yukarı bölümüne yük bindirmemek, tam tersi buraya daha çok binalar yapılıyor, yük artırılıyor. İkincisi topuk bölümüyle hiç uğraşmamak gerekiyor, burada da kanal yapıldı ve onun devamında İMKB Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesi, 6 yıl önce yapılan yeni bir binaya sahipti, ancak burası heyelanlı bir kütle ve buradan kanal geçtiğinde topuğu alınmış oluyor ve şuan da okulun taban bölümünde 30 santimetrelik açıklık var. 6 yıllık bir okul tahliye edildi, heyelanın farkına varılmadığı için. Deprem sırasında bu heyelan çok daha hızlı hareket edecektir ve yıkımlar olacaktır” şeklinde konuştu.

Kop’un konuşmasının ardından AFAD’dan eğitim uzmanı Mehmet Arık da depremin öncesinde ve sonrasında yapılması gerekenleri anlattı

Program, soru-cevap şeklinde devam etti.

(Haber: Ahmet Güneçıkan-Alihan Kürşat)

Editör: Mahmut Beyaz