Kahramanmaraş’ın yetiştirdiği önemli iş adamlarından biri olan ve girişimci ruhu, yenilikçi karakteriyle bugüne kadar kentte ilkleri başaran iş adamı olarak 1980’den günümüze Kahramanmaraş ekonomisinin büyümesinde önemli bir rol oynayan Şahin Balcıoğlu, Manşet Gazetesi’nden Emre Akkış’ın sorularını cevapladı. Sorulan her bir soruya samimiyet ve içtenlikle cevap vererek, kendisi ile ilgili bilinen ve bilinmeyenleri anlatan Balcıoğlu, hayattaki en büyük başarı anahtarının sevgi olduğunu vurguladı.

İşte İş adamı Şahin Balcıoğlu ile yaptığımız özel röportajın ayrıntıları…

KAHRAMANMARAŞ’A AŞIĞIM”

İş hayatına nasıl ve ne zaman başladınız. Kısaca anlatabilir misiniz?
Kahramanmaraş’ı çok seven hatta şehre âşık olan birisiyim. Üniversite bittikten sonra Kahramanmaraş’a döndüm ve ailemle birlikte ticaret yapmaya devam ettim. 1984 yılında ailemin ortak olduğu Marmis adında bir şirket kuruluyordu. Özel bir zamandı çünkü 80 ihtilalinden sonra Kahramanmaraş’ta ilk defa ticari bir hayat başlıyordu. Sabit ve kurulu düzenin dışında bir oluşum olacaktı ve ortaklık bir iplik fabrikası Marmis ismiyle yapılacaktı. Tabii o zamanlar yani 10-15 yıl boyunca hiç anonim şirket kurulmamış bir kentte ilk anonim şirketin kuruluşunu yapmıştık. Kahramanmaraş’taki ilk hikâyede böylece başlamış oldu. Ama daha sonrasında Marmis kuruldu. Kuruluş aşamasında da rahmetli Turgut Özal’ın teşvik sistemi devreye girdi. Bunu da maalesef gören hiç kimse yoktu. Hemen arkamızdan gelen Kipaş, Arsan ve Kurteks fabrikaları kurulmaya başlandı ama biz onlardan daha önce başladığımız için her işi ben yapmak zorunda kalıyordum. Onlara da şöyle yapacaksınız, böyle yapacaksınız diye söylüyordum. Nitekim yasa çıktığında ilk teşvik belgesi çıktığında ne yapılacağını bilen yoktu. Danışmanlarla oturup, konuşup neler yapabileceğimizi beraberce konuştuk ve ilk teşvik belgesi müracaatımızı yaptık. Arkasından da diğer firmalarımız yapmaya başladı.

TEŞVİKLE BİRLİKTE MAKİNELERDE GELDİ”

Kentte ilk kez siz anonim şirketi kurdunuz. Bu süreç nasıl gerçekleşti?
1980’li yıllarda ortaklık kurulmamış, iş yeri açılmamış herkes eski düzen gidiyordu. Yıllardan beri kentte şirket kurulma ihtiyacı duyulmamış. Babadan kalan bir dükkân babadan kalan bir tarla çalıştırılmış ve böyle devam etmiş. Kahramanmaraş o dönemde yatırım yapılmamış bir kentti. O dönemler herkes pamuk ticareti yapardı. Bende pamukçu bir ailenin çocuğu ve pamuktan para kazanan biri olmama rağmen bundan rahatsız olurdum. Mesela sanayideki tornacı bir torna tezgâhı almak yerine pamuk alır, stoklardı. Kuyumcu vitrinine biraz daha altınlar, pırlantalar koymak yerine pamuk alırdı. Ticaret bu şekilde devam ediyordu. O zaman anonim şirket, şirketler arasında en üst seviyede olan şirket şekliydi. Bizim de anonim şirkete ihtiyacımız vardı. Çünkü 3 ailenin ortak yürüttüğü ve çok ciddi yatırımları olan bir şirketimiz vardı. Dolayısıyla anonim şirkete ihtiyaç duyduk ve ilk defa anonim şirket açma olayımız bu şekilde gerçekleşti. Teşvik müracaatına başvururken bir sürü yanlışlar yaptık, eksikler yaptık ama ilk müracaatımız yaptık. Bu yönüyle de Kahramanmaraş’a bir öncülüğümüz oldu. Daha sonra makinelerimiz gelmeye başladı. Ama makinelerimizi gümrüklememiz gerekiyordu çünkü makineler yurt dışından gelmişti. Gümrüklemek içinde akreditif açabileceğimiz bankaların Kambiyo şubeleri yoktu. Gaziantep’te de sadece 3 bankanın kambiyo servisi vardı. Diğer bankaların Kambiyo servisi yoktu. Biz bir makine almak istediğimizde Gaziantep’e gider akreditif açtırırdık.

İLK ÖRGÜ MAKİNESİ HİKÂYESİ

Tekstil sektörüne tamamen yönelme süreciniz nasıl oldu?
Öğrenciliğim yıllarında İstanbul’da bir Kahramanmaraşlı ağabeyimizle onun işi için gittiğimizde ilk örgü makinesini görmüştüm. Örgü makinesini gördükten sonra tekstilci bir ailenin çocuğu olduğum için önceliğim artık tekstil oldu. Bu makineye görünce bu Maraş için ideal bir makine diye düşündüm. Ben bu işi yapmaya karar vermiştim. O zamanlar İstanbul’da bir büyüğümüm vardı. Ona ben bir penye tesisi kurmak istiyorum ne dersin dedim. O da bana, “Fakir bir tişört alır ve yazı onunla geçirir. Ama zengin 2 tişört alıyor, değişikliği giyiyor” dedi. İşte o zaman bu iş benim kafama daha da yatkınlaşmıştı.

AYLIK YÜZDE 75 ÖRGÜ İHRACATI

Örgü kumaş üzerinden aylık ortalama ne kadar ihracat yapıyorsunuz?
Bugüne kadar yaptığım işlerde Kahramanmaraş’a olan vefa borcumu ödediğimi düşünüyorum. Odadaki rakamlara baktığımız zaman Kahramanmaraş’ın aylık ihracatının yüzde 70-75’i örgü kumaş üzerine. Benim adam çalacağım bir başka firma yoktu. Dolayısıyla ben bir taraftan penye üretirken bir taraftan da adam üretmeliydim. Çok şükür benim o gün yetiştirdiğim işini seven, işine bağlı olan arkadaşlarımız şimdi her birisi bir örgü işletmesinin başında ve bende bundan çok keyif alıyorum. Aylık yüzde 75 ihracat demek ciddi bir kalem demektir.

TÜRKİYE’DE İLK TAHTA PLAKA ÜRETİMİ

İş hayatında yaklaşık 35 yıllık bir geçmişiniz var. Bugüne kadar yaptıklarınızla ve başarılarınızla istediğiniz noktalara gelebildiniz mi?
Benim yapım hiçbir zaman istediğim noktada olamaz. Çünkü istediğim şeyin bir sınırı yok. Bu sınır çok para kazanmak değil. Buradaki en önemli nokta haz almak. Benim Kahramanmaraş için yapacağım çok şeyler var. Bunların bir kısmını yaptım. Bundan sonraki süreçte de yeni şeyler yapmak istiyorum. Mesela bir soğuk hava deposu kurdum. Bir toplantıdayken ürünlerin yaklaşık yüzde 25’i çöpe gittiğini öğrendim. Bunun akabinde de ben bir soğuk hava deposu kurdum. Kurduğum depo atmosfer kontrollü depo diye tarif edilen bir depo. Bu depo havanın içerisindeki oksijeni ayrıştırıyoruz. Oksijeni dışarıya atıyoruz. Oksijensiz havayı soğutup meyvenin üstüne veriyoruz. Dolayısıyla oradaki meyve uyuyor. Normal bir soğuk hava deposu elmayı 3-4 ay saklayabilirken ben elmayı 12 ay saklayabiliyorum. Bunların dışında yeni bir iş yapıyorum. Bir tahta plaka üretiyorum ve bu plakayı Türkiye’de başka üreten hiç kimse yok. Ürettiğimiz plaka özellikli bir plaka ve en büyük özelliği suya dayanaklı olmasıdır. Zaman zaman ülkeler değişse de biz bu Çabasan’da üretimimizin yüzde 85’ini ihraç ediyoruz. Yurt içinde kullanmıyoruz. Yurt içinde kullandığımız ürünleri de ihracatçılara veriyoruz. Onlarda tişört ya da başka şeyler yapıp yurt dışına öyle gidiyor. Bu bağlamda da üretimin yüzde 95’ine yakın kısmı dolaylı olarak yurt dışına gidiyor.

2 DEFA ÖLDÜM, BU 3’ÜNCÜ HAYATIM”

15 Temmuz’da iş adamlarımız ekonomi alanında çok önemli bir rol oynayarak, üretimini 2 katına çıkarttı. Peki, siz bu süreçte nasıl bir politika izlediniz?
Benim için 15 Temmuzun anlamın herkesten biraz daha farklı olabilir çünkü ben 1980 öncesi Türkiye’de bizim tabirimizle can pazarı olan bir Türkiye’de öğrenciydim. Ben 2 defa öldüm. Bu benim 3’üncü hayatım. Bunun için keyifle yaşıyorum. O olaylarda başımıza gelen şeylerden normalde ölmem gerekiyordu ama Allah’ın yardımıyla öyle bir şey olmadı. Dolayısıyla bunları yaşamış birisi olarak o gecenin anlamı bende daha farklı. Biz sabah evden çıkarken evden erken çıkan arkadaşımız “Allahaısmarladık” derdi ve içerideki de “Güle güle” derdi. Ama bu sözün söylenenin dışında bir anlamı vardı. “Akşam kim kimin cenazesini alıp memlekete gidecek belli değil, onun için hakkını helal et” anlamında bir söylemdi. Allah böyle bir günü böyle bir olayı inşallah bir kez daha yaşatmaz. Biz 1980’den sonra bunun hep duasını ediyorduk ama bir kere daha yaşadık. Bunun yanında 15 Temmuz sürecinde biz işimizi durdurmadık. Üretimimize devam ettik. Tabii gönül isterdi ki Kahramanmaraş bu süreçte keşke 6. Bölgeye girebilseydi.

KAHRAMANNMARAŞ HER ŞEYE LAYIK”

Yerli otomobil ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Bazı şeyleri yapmakla söylemek farklıdır. Bunu ‘İstemiyorum’ diyen kimse olmaz. Ama bunun bir mesneti olmalı. Türkiye’de İstanbul artık sanayi ve ticaret kenti olmaktan çıkıyor. Kongre ve finans merkezi olma yolunda gidiyor. Sanayi nerede? Sanayi İzmit, Eskişehir, Bursa arasındaki üçgende. Oradaki sanayi ne âlemde? Sıkışmış durumda. Bölgenin bir hacmi kapasitesi var. Oraya fabrikaları yaptığınızda elektrik lazım. İşçiyi getirdiğinizde konut lazım. Konut yetmiyor, çarşı lazım. O yetmiyor, okul lazım. Dolayısıyla bu döngüde her şey sıkışıyor. Biz bir hareket başlattık. Bizim ikinci bir sanayi ve ticaret merkezi yaratmamız gerekiyordu ve Şanlıurfa’dan Mersin’e kadar bu bölgenin bunun için biçilmiş kaftan olduğunu ve bizim buna ön ayak olmamız gerektiğini düşündük. Bununla ilgili Adana’da Ticaret Odasında ortak bir meclis toplantısı yaptık. Ama maalesef bu işte yürümedi. Yerli otomobil konusuna gelince Kahramanmaraş her şeye layık ama bunu toparlayacak birileri lazım.

HABER: EMRE AKKIŞ

Editör: Mahmut Beyaz