Özellikle son birkaç yıldan bu yana kadın ve küçük yaştaki kız çocuklarına yönelik artan cinsel istismar, taciz olayları toplumun tüm kesimlerinde derin bir rahatsızlık oluşturmaya devam ediyor. Ülke genelinde yaşanan istismar ve taciz olaylarında deyim yerindeyse hayatları kararan yâda hayata veda eden onlarca mağdur, toplumdan kopmak zorunda kalıyor. Bu bağlamda cinsel istismar olayına bir örnekte geçtiğimiz günlerde yaşandı. Ankara’nın Polatlı İlçesi’nde vahşice öldürülen 8 yaşındaki minik Eylül, tüm Türkiye’yi derinden sarstı. Eylül’ün öldürülmesi bardağı taşıran son damla olurken, toplumdan idam sesleri iyiden iyiye yükselmeye başladı.

Kahramanmaraş Kadın Platformu’da yaşanan cinsel istismar olaylarını protesto etmek adına basın açıklaması düzenledi. Özel İdare İş Merkezi önünde bir araya gelen platform üyeleri ve çeşitli sicil toplum kuruluşu temsilcileri, çocuklara yönelik yapılan bu seviyesiz hareketleri kınadı. Grup adına açıklama yapan Kahramanmaraş Kadın Platformu Başkanı Kibar Özdemir, “Türkiye Cumhuriyeti ve milleti olarak birliğimizi, dirliğimizi, huzur ve varlığımızı ve bunların sürekliliğini, toplumsal ve hukuki değerlerimizi korumaya borçluyuz.

Küçüklerimi sevmek, büyüklerimi saymak anlayışı ile büyütülmüş bireyler olarak, toplumsal varlığımızın en değerli öğesi olan sevginin yerini sevgisizlik kaynaklı kin, nefret intikam içeren olumsuz davranışların aldığını görüyoruz. Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek düsturu ile açıklayabileceğimiz en önemli değerimiz olan sevgi ve empati sözcüğünün özellikle son yıllarda anlamsızlaştığım görüyoruz. Oysa insanları hatta tüm canlıları bir araya getiren ve bir arada tutan, sevgi sözcüğü değil midir? Çocuklarımız, Allah’ın bize emaneti, geleceğimizin teminatı, sevgi sembolleridir. Neden taciz, tecavüz, şiddet mağduru oluyor, neden öldürüyorlar?” ifadelerini kullandı.

NEDEN BU OLAYLARIN ARDI ARKASI KESİLMİYOR?”

Özdemir, sözlerinin devamında şöyle konuştu: “Çocuklara uygulanan her türlü şiddetin yarattığı travma, çocukların ailenin toplumun yani milletin psikolojisini bozar. Bu psikolojinin yarattığı kin, nefret, intikam gibi olumsuz duyguların attığı tohumlar, toplumun geleceğini tehlikeye sokar. Taciz, tecavüze uğramış çocukların kuracağı aile, bu ailelerin oluşturduğu toplumlar ve böyle toplumların oluşturduğu millet ve devlet helak olmaya mahkûmdur. Varlığımızı sağlayan en temel unsur olan çocuklarımızı neden koruyamıyoruz. 1400 yıl önce Yüce Yaradanın Peygamber efendimizi vazifelendirerek kadınlara, çocuklara ve özelikle de kız çocuklarına insan olarak verdiği hakları tahrif etmeye, tecavüz, taciz, istismar ve hatta öldürerek bu hakları yok etmeye kimse cesaret etmemelidir. Asr-ı saadet evvel kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü cahiliye devrinden acaba kızımı diri dirimi toprağa gömdü diyen Eylül’ün babasına karşı, toplum olarak bu bale geldiğimizin izahını nasıl yapacağız? Yaşanılan ölümler karşısında cennete gitti diyerek vicdanları dindirmeye çalışanlar bilmeliler ki; çocukların cennete gitmeleri için taciz ve tecavüz edilerek öldürülmesine gerek yoktur. Neden bu olayların ardı arkası kesilmiyor? Kadın cinayetlerine uygulanan iyi hal indirimi, tecavüz mağdurlarını tecavüzcüyle ile evlenmeye zorlama, kadının giyim ve davranışlarından etkilenme iddiası ile kadını suçlama, kadına yönelik hakaret yakıştırmalar canileri, kadın cinayetleri için cesaretlendirmektedir.”

SORUN EĞİTİM SİSTEMİNDE ARANMALIDIR”

Sorunun kaynağı olarak eğitim sistemini gösteren Özdemir, “3-4 yaşındaki kız çocuklarının kapanması gerektiği söylemleri, ilkokul 1. Sınıf ders kitaplarında uygunsuz ve olumsuz resimler ve bilgiler, 7 yaşındaki kız çocuğuna nikâh kıyılabilir şeklindeki fetvalar veren kifayetsiz, liyakatsiz, çeşitli açıklamalar yapanlar çocuk taciz ve tecavüzüne zemin hazırlamaktadır. 2016’da Adli tıpa gelen çocuk istismar vaka sayısının 40 bin civarında olduğu belirtilmiş, bunların sadece 13 binine cezai işlem uygulanmış ve geri kalan beraat etmiştir. Sonuçta kalan 27 bin vakanın hiç bir şey olmamış gibi silinmesi adalet ve vicdanların ölümü olarak nitelendirilebilmektedir. Bu sorunun kaynağının, son yıllarda uygulanan eğitim sisteminde aranması gerektiğini düşünüyoruz. Eğitimin kazandırması gereken düşünme ve muhakeme yetisini geliştirecek Felsefe dersinin her eğitim seviyesinde okutulması; sosyal yaşamın gereklerini verecek sosyoloji dersinin işlenmesi; demokrasi ve adalet duygusunu geliştirecek anlayışın, çocukların bilinçaltına yerleştirmesini sağlayacak bir eğitim sistemi uygulanmalıdır. Bunların yanı sıra, varlığımıza muhtaç olmayan ama kesinlikle varlığına muhtaç olduğumuz doğa ve içinde yaşayan dilsiz canlıları, hayatımızın anlamı olan su kaynakları ve ormanlarımız kıyıma uğratılıp hoyratça yok edilmektedir. Doğanın isyanı afetler; bu vakaların artması da toplum ahlâkının çöküşünün göstergesidir.

Son yıllarda eğitim sisteminde var olan aksaklıkların giderilmesi ve adaletsiz hukuk uygulamalarının düzeltilmesi halinde; artan tecavüz ve cinayetlerin zamanla azaldığı ve yok olacağı kanaatindeyiz. Yetkililerin bu şekilde uygulamaları acilen hayata geçirmelerini bekliyoruz” şeklinde konuştu.


Haber: Emre Akkış


 

Editör: Mahmut Beyaz