Resmi Gazete'de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nden ayrıldı. İstanbul Sözleşmesi'nde, Türkiye de dâhil 46 ülkenin imzası yer alıyordu. Türkiye, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye ilişkin Avrupa Sözleşmesi’ni yürürlüğe koyan ilk ülkeler arasında bulunuyordu. Konuyla ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulunan Avukat Ayfer Çerçi, İstanbul Sözleşmesi’nin esas itibariyle 2011 yılında kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi amacıyla yürürlüğe girdiğini ancak sözleşme içeriğindeki neredeyse her maddenin toplumsal cinsiyet eşitliğine vurgu yaptığını söyledi. Sözleşmenin toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemesiyle birlikte kültürümüze aykırı oluşan bireylerin sayısının arttığını ve bu durumun aile yapısına zarar verdiğini anlatan Çerçi, “İstanbul Sözleşmesi toplumda slogan haline geldi. İnsanlar İstanbul Sözleşmesi’ni sloganlaşınca öğrendi aslında. Çok ta bilinen bir sözleşme değildi. Kadınların birçoğu bilmiyordu. Zaten bizim kendi kanunlarımız birçok hakkı kadınlara sunmakta” diye konuştu.  

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ KABUL ETMEYEN 11 ÜLKE VAR”
Çerçi, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “İstanbul Sözleşmesi, 2011 yılında kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesinden yola çıkarak hazırlandı. Öncelikli hedefi kadınlara yönelikti ama sözleşme içeriğindeki neredeyse her maddesinde toplumsal cinsiyete vurgu yapıyordu. Toplumsal cinsiyet eşitliği demek; toplumda dezavantajlı bulunan cinsiyetlerin toplumsal hizmet ve kaynaklardan yararlanma hakkını ifade eder. Yani burada dezavantajlı konumda bulunan kesim kültürümüze aykırı oluşan bireyler oluyor. Bu bireyler bundan yola çıkarak ‘Biz İstanbul Sözleşmesi’nde geçen her türlü maddeden yararlanma hakkına sahibiz’ diyor. İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülkeler arasında Türkiye var. Ama kabul etmeyen 11 ülke var. 11 ülkeden bir tanesi de İngiltere. İngiltere sözleşmenin toplum yapısına uymadığı gerekçesiyle imzalamayı reddetti. Ermenistan, Bulgaristan, Litvanya ve Moldova sözleşmeye muhalif olan ülkeler. Muhalif olmalarının sebebi ise aile yapısını bozduğu gerekçesi. Aile yapısını bozma noktası da toplumsal cinsiyet eşitliğinden kaynaklanıyor.

“BAZI KESİMLER İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN GÜÇ ALIYORDU”
İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla güzel bir sözleşmeydi. Fakat son zamanlarda kültürümüze aykırı oluşan bireylerin sayısı arttı ve bu kesim de bu tür sözleşmelerden güç alıyor. Bizim hiçbir kanunumuzda toplumsal cinsiyet eşitliğinden bahsetmiyor. Bireyleri tanımlarken kadın-erkek diye tanımlıyor. Bireylerin toplum içinde çeşitli istekleri, ihtiyaçları ve beklentileri hızla çoğaldığı için bu sözleşmelerde destekliyor. İstanbul Sözleşmesi’nin 59, 60 ve 61’inci maddelerinde mülteci, iltica tanımlamaları var. Yurt dışında kültürümüze aykırı oluşan bir birey, ‘Ben şiddet görüyorum’ diyerek, Türkiye’den korunma isteyip vatandaşlık hakkına sahip olabiliyor.

“SÖZLEŞMEYLE İLGİLİ TARTIŞMALAR 2019 YILINDA BAŞLADI”
İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında yürürlüğe girdi. Bu tartışmalar ise 2019 yılında çıktı. Bir grup sözleşmeyi reddederken karşı grup sözleşmeyi savundu. Neden? Kadın cinayetlerinden dolayı. Ama baktığımızda 2011 yılından bu yana kadın cinayetlerinde azalma söz konusu değil. Demek ki İstanbul Sözleşmesi çok ta yeterli değil. İstanbul Sözleşmesi toplumda da slogan haline geldi. İnsanlar İstanbul Sözleşmesi’ni sloganlaşınca öğrendi aslında. Çok ta bilinen bir sözleşme değildi. Kadınların birçoğu bilmiyordu. Zaten bizim kendi kanunlarımız birçok hakkı kadınlara sunmakta.”

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz