Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın 3 Semavi dinin de kutsal merkezi olarak kabul edilen Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması sonrası tepkiler çığ gibi büyüyor. Zaten karışık olan Ortadoğu iyice karışıyor. İşler içinden çıkılmaz bir hale bürünüyor. Alınan bu karara başta Türkiye olmak üzere birçok dünya devleti karşı çıkıyor. Peki, Kudüs neden bu kadar önemli? Trump aldığı bu kararla neyi amaçlıyor? Türkiye’nin Kudüs konusunda tavrı ne olacak ve bundan sonraki süreçte Ortadoğu’yu nasıl bir gelecek bekliyor? İşte tüm bu sorunların cevabını Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman Ağır verdi.

Trump’un seçim kampanyalarının ABD’ deki Yahudi lobileri tarafından büyük maddi kaynaklar aktarılarak desteklenmesi sonucu Trump’ın seçim esnasında vermiş olduğu sözü yerine getirmek için böyle bir hamle yaptığını; ancak Uluslararası hukuka göre İsrail’in Kudüs’ü başkent olarak ilan edemeyeceğini anlatan Ağır, ilerleyen süreçlerde İsrail’in bu konudan dolayı sıkıntılarla karşı karşıya kalabileceğini söyledi. Şu anda Ortadoğu’da realist politikaların yürütüldüğünü ifade eden Ağır, ABD ve İsrail’in bölgede bu kadar rahat hareket edebilmesinin en büyük nedeni olarak Müslüman ülkeleri arasındaki bölünmüşlüğü gösterdi. “İslam coğrafyası olarak Birleşmiş Milletler’de Filistin’in devlet olarak tanınması yönünde bir karar aldırabilirsek bu süreç olumluya çevrilebilir” diyen Ağır, Türkiye’nin İslam ülkelerine öncülük edip, İsrail’e karşı ciddi yaptırımlar uygulanabilmesine yönelik uluslararası toplum ve özellikle de İslam ülkeleri nezdinde girişimlerde bulunması gerektiğini vurguladı.

İşte Yrd. Doç. Dr. Osman Ağır ile Kudüs meselesi hakkında yaptığımız röportajın ayrıntıları…

HRİSTİYANLARDA KARŞI ÇIKIYOR”

ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etmesinin altında yatan sebep nedir? Trump, böyle bir kararı neden aldı?
Kudüs, tarihi çok eskilere dayanan kadim bir yerdir. 3 semavi din açısından da çok önem arz ediyor. Yani hem Müslümanlar hem Hristiyanlar hem de Yahudiler açısından kutsal kabul edilmektedir. Müslümanlar açısından şöyle bir önemi var; Kudüs bizim ilk kıblemiz. Daha sonra peygamber efendimizin Mescid-i Haram’dan, Mescid-i Aksa’ya oradan da miraca yükseldiği bir yer. Dolaysıyla Kudüs Müslümanlar açısından gidip görülmesi gereken yerler bakımından 3’üncü kutsal şehir olarak kabul edilmektedir. Bunun yanında Kudüs’ün jeopolitik öneminden de bahsetmek gerekiyor. Hıristiyanlar açısından neden önemli? Hristiyanlar’da Hz. İsa’nın Kudüs’te çarmıha gerildiğini düşünüyorlar. Bunun içinde Hristiyanlar’da Kudüs’e gidilip hac etmek gerektiğini düşünüyorlar. Yahudiler açısından ise Hz. Davut’un burayı aldığını ve dolayısıyla kendilerine vat edilmiş topraklar olduğuna inanıyorlar. Şimdi İsrail’in şöyle bir özelliği var; İsrail Kudüs’ü 1967 yılında 6 gün savaşlarıyla ele geçirdi. İsrail açısından dini öneminin yanında stratejik önemi de var. İsrail’in Kudüs’ü başkent yapmak istemesi bugün ortaya çıkmış bir olay değil. Bunu aslında bizlerde biliyoruz. Aslına baktığımız zaman Hristiyanlar’da bu işe karşı çıkıyorlar.Trump’ın bu kararına yönelik Rusya ve AB ülkeleri başta olmak üzere tüm dünya tepki gösterirken ABD’nin ısrarcı olması düşündürücü…

TRUMP, İSRAİL’E SEÇİMİ KAZANMANIN MÜKÂFATINI VERDİ”

Trump’ın almış olduğu bu kararın Uluslararası hukuk açısından geçerliliği var mıdır?

.Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1980 yılında almış olduğu 478 sayılı bir kararı var. Bu karara göre İsrail Kudüs’ü başkent olarak ilan edemez. Peki, nasıl yapıyor? Dünyada maalesef artık hiçbir eylemin uluslararası hukuka uygun olup olmadığı tartışılmıyor. Tamamen gücü esas alan realist politikalar uygulanıyor. BM sisteminin sorunların çözümüne bir katkı sağlayamadığı, yeniden düzenlenmesi gerektiği söyleniyor; ancak bu minvalde atılmış bir somut adım ne yazık ki yok. Peki, burada Trump ne elde etmek istiyor? Trump, “Ben Tel Aviv’de olan büyükelçiliğimi, Kudüs’e taşıyacağım” dediği zaman gerçekten Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapmış oluyor mu? Şu an için yasal başkenti yapmış olmasa da önünü açmış oluyor tabii ki. Şimdi bir ülkenin diplomasisi başkentinde bulunur. Dolayısıyla bu sembolikte olsa bir tanımadır. Amerika bugün dünyanın en büyük ülkelerinden bir tanesi. Tüm dünya ekonomisinin yüzde 35’ini kontrol edebilen bir ülke. Dolayısıyla Amerika’nın yarattığı etki fazla oluyor. Peki, Trump neden böyle bir şeye gerek duydu? Yahudiler biliyorsunuz Filistin topraklarını satın alarak 1948’de devletleştiler. Yahudi lobisi Amerika’da parasal olarak çok güçlü bir durumda. İsrail’de 8,5 milyon Yahudi var ama Amerika’da da 8,5 milyon Yahudi var. Aslında tüm dünyada yaklaşık 16 milyon Yahudi var. Yahudi lobileri dünyada en etkin lobicilik faaliyetlerini yürüten kuruluşlar olarak kabul edilmektedirler. Bu lobilerin para ile İsrail devletinin politikalarının kabul görmesini sağlamaları yeni olan bir şey değil. Dolayısıyla seçim sürecinde İsrail lobisi tarafından Trump’a büyük bir parasal destek verilmesi sonucu Trump bu kararıyla bir nevi borcunu ödüyor. Amerika’daki seçim süreçlerinde yarışan adaylar lobilerden ve işadamlarından destek alabiliyorlar. Bu olayın birinci boyutu ve ben Trup’ın işadamı mantığıyla ABD politikalarına yön vermeye çalıştığına inanıyorum.

İSLAM ÜLKELERİ UYUYOR”

Amerika ve İsrail’in bölgede bu kadar rahat kararlar alması ve uygulamasının sebebi nedir?
Trump dış politikada yetkin bir devlet adamı değil, ABD bürokrasisini de zaman zaman dinlememe özelliğine sahip bir başkan. Trump sonrası dünyada çok ciddi bir Amerikan karşıtlığı oluştu. Bu karşıtlıkta Trump üzerinden yürüyor. İç politikada da Trump’ın çok rahat olduğunu söyleyemeyiz. ABD kamuoyu Suriye sorununda Rusya’ya kaptırılan lider ülke olma rolünün faturasını hiç kuşkusuz Başkana kesiyor. Daha geniş bir perspektiften bakarsak Amerika Ortadoğu’yu kontrol edebilmek için burada bir Kürt devleti kurmak istiyor. Bir de İsrail’i Akdeniz’in kıyısında kendi güdümünde tutmak istiyor. Dolayısıyla bu çok boyutlu düşünülmesi gereken bir olay. Bu sürecin iyiye de evrilebileceğini düşünüyorum. Eğer bunu fırsat bilip Filistin devletini Birleşmiş Milletler nezdinde bütün İslam Ülkeleri ortak karar alıp tanıttırabilirlerse bu süreç olumlu sonuçlanabilir. Peki, İslam ülkeleri bunu yapabilirler mi? Açıkçası bundan çok emin değilim. İslam ülkeleri arasında ciddi fay hatları mevcut. Bunun çeşitli sebepleri var tabi. Bugün Mısır, İran, Türkiye, Suudi Arabistan ortak hareket ederek İsrail’ karşı yaptırım uygulayabilecek durumda olabilseler idi, Müslümanların yaşamış oldukları coğrafyalarda bu adar gözyaşı akmayabilirdi. Ancak maalesef askeri darbe sonucu Mısır tamamen ABD kontrolüne girdi. İran mezhepsel önceliklerine göre hareket etmekte. Suud Kralları ise ABD güdümünden hiç kurtulamadılar. Sadece Türkiye’nin karşı duruşu ise tek başına etkili sonuçlar alınabilmesine yetmeyebiliyor. Amerika ve İsrail’in bu bölgede politikalarını bu kadar rahat bir şekilde uygulamaya geçirebilmelerinin altında yatan temel neden İslam ülkelerinin bir araya gelememeleridir.

ORTADOĞU’DA TAMAMEN REALİST BİR POLİTİKA İZLENİYOR”

Ortadoğu’daki İsrail ve Amerika hükümdarlığı nasıl tersine çevrilebilir?
Baktığınız zaman İsrail’i çevreleyebilecek olan Mısır’da meşru hükümetin Batı destekli askeri darbe sonucu düşürülmesi tamamen İsrail’in güvenliği içindir. Çünkü bugün eğer Mısır’da hükümet devrilmemiş olsaydı İsrail burada bu kadar rahat hareket edemezdi. Dolayısıyla bölünmüş bir İslam coğrafyası hem Amerika’nın hem de İsrail’in bu bölgede işine geliyor ve politikalarını çok rahat kabul ettirebiliyorlar. Suriye, Katar, Mısır gibi ülkelerin Arap Baharı sürecinde güçsüzleştirilmesi İsrail’i bölgede çok güçlü bir konuma getirdi. Şu anda Ortadoğu’da tamamen realist bir politika izleniyor. Amerika Ortadoğu’yu kontrolü altında tutabilmesi için bir Kürt devleti kurup İsrail ile birlikte kendi ekseni etrafında tutmak istiyor. Amerika’nın Türkiye’deki 15 Temmuz kalkışmasına açık destek vermesi, darbecileri koruması ve Türkiye’nin hemen güneyinde terörist unsurları desteklemesiyle Türkiye’nin hassas noktalarını hiçe sayan politikalar yürüttü. Bu durum Türkiye ABD ilişkilerinde ciddi sarsıntıya neden oldu.

İSRAİL BÖLGEDE RAHAT BİR ŞEKİLDE YAŞAYAMAYACAK”

Bundan sonraki süreçte Ortadoğu’da nasıl bir yol haritası izlenecek. Kısaca bahseder misiniz?
Ortadoğu’da terör örgütleri faaliyetlerini arttıracaklardır. Bu olay İsrail’in de zararına olacaktır. İsrail bu bölgede kısmen kendisine bir yer edinebilmişken bundan sonra artık İsrail’de rahat olamayacaktır. Umarız ki bu olay İslam ülkelerinin hiç olmazsa bazı temel meselelerde ortak hareket edebilmelerine vesile olur. Ama İslam ülkeleri arasındaki bu birleşmenin çok yakın bir gelecekte sağlanabileceğini düşünmüyorum. İslam coğrafyasındaki sorunlar Müslüman ülkeler arasında konsensüs sağlanmadan çözüme kavuşturulamayacaktır. Sorunların çözümü noktasında başka odaklardan medet umulması aciziyetin ifadesidir. Müslümanlar olarak bizim en büyük yanlışımız batıdan merhamet beklememizdir.


 

İSLAM COĞRAFYASINA ÖNCÜLÜK ETMELİYİZ”

Türkiye’nin Kudüs meselesindeki rolü ne olabilir?
Türkiye bu bölgede tarihsel sorumluluğa sahip bir ülkedir ve kimsenin güdümünde olmayıp bağımsız hareket edebilen tek bölge ülkesidir. Osmanlı Devleti’nin mirasçısıdır. Dolayısıyla farklı bir misyonla hareket edecektir. Belki İsrail’e ekonomik ambargo uygulayacaktır. Ama Türkiye’nin tek başına İsrail’e ekonomik ambargo uygulaması bir şeyi çözmüyor. Bunu ancak tüm Müslüman devletlerle birlikte yapabilirse başarı sağlayabilir. Özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı’nın aktif çalıştırılması gerekiyor. Bu örgüt birilerine koltuk verilen bir yapı olmaktan kurtarılarak aktif hale getirilmelidir. Türkiye’nin öncülüğünde bölge ülkelerinin ortaklaşa uygulayacakları bir ekonomik yaptırım sonucu “İsrail nefes bile alamaz”.

HABER: EMRE AKKIŞ

Editör: Mahmut Beyaz