Ülkemizde ilköğretim ve liselerde eğitim-öğretim dönemi kısa süre önce (08.06.2018) tamamlandı. Birçok evde karne sevinci yaşandı. Bu cuma günü (15 Haziran 2018) Ramazan Bayramı başlayacak. Böylece bir hafta içerisinde iki sevinci (bayram) birlikte yaşamış olacağız. Bu iki sevinçli hadise ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Karne…

Karnelerini alan öğrencilerimize ve velilerine hayırlı olmasını dilerim. Öğrenciler yoğun bir eğitim yılı geçirdiler. Öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve diğer tüm eğitim çalışanları yoruldular. Karnelere bakanların büyük çoğunluğu karnenin iç sayfasının sol kısmındaki akademik değerlendirmeleri kapsayan kısma bakmaktadır. Ama sağ bölümde yer alan “davranış notları” ihmal edilmemelidir…

Davranış notları

Birkaç öğrencinin davranış puanlarına baktığımda “çok iyi” yazdığını gördüm. Buna sevinmekle birlikte bana biraz ilginç geldi. Şöyle ki aynı kişide bile bu davranışların hepsinin çok iyi olması ilginç değil mi? Yine bir akademisyen olarak üniversite öğrencileri arasında ve yaşadığım yerlerde ki bireylerdeki gözlemlerimde “çok iyi” davranış puanının çok iyi oranda bir kişide toplandığını gözlemleyemedim…

Karnede değerlendirilen davranışlar ise şunlardı: Okul kültürüne uyum, öz bakım, kendini tanıma, iletişim ve sosyal etkileşim, ortak değerlere uyma, çözüm odaklı olma, sosyal faaliyetlere katılım, takım çalışması ve sorumluluk, verimli çalışma, çevreye duyarlılık…

Belki de temenni niyetiyle mi bu puanlamalar yapılmakta tam olarak bilemiyorum. Bildiğim davranış değerlendirmelerine en az akademik değerlendirmeler kadar önem verilmesi gerektiğidir.

Tatil

Tabi ki tatil yapmak çocukların da hakkındır. İmkânlar ölçüsünde tatil yapılmalıdır. Bizde “uzun yıllardır izin kullanmadım” şeklinde övünmelere sıkça rastlanır. Bu da doğru değildir. Çalışırken de tatildeyken de bunları hissederek yapmak gerekir. “Mış” gibi yapmakla başarılı olamayız. Hele hele bayramlar bayrammış gibi yapılarak hiç kutlanılmamalıdır…

Ramazan Bayramı

Ramazan Ayı’nı tamamlayarak bu hafta bayramı idrak edeceğiz. Bayramda kırgınlıklara son vererek bir sevgi ve barış iklimi oluşturmak gerekir.

Bayramlaşma ile ilgili “Bilge İnsan” şunları anlatmıştı:

“İlk kez bayram geçireceğim bu şehrin kültürünü bilmiyordum… Bende bayramda apartmanda komşularımızı ziyaret etmek istedim. Kapıyı açanlara isimleri ile hitap ederek, ellerini sıkıp, ‘Bayramınız mübarek olsun’ dedim. Evde olmayan veya kapısı açılmayanlara ise not bıraktım… Aynı işlemi çalışma ortamında da yaptım…

Bayramdan sonraki bir gündü. Kıdemli bir üstadımız ile çay içiyorduk. Üstat şunları söyledi: ‘Aynı binada oturulan veya görev yapılan insanların önemli günlerini, bayramlarını telefon ve not bırakarak kutlamak doğru bir davranış değildir…’

O konuşurken yere baktım, bunu hiç unutmadım…”

Bu hatıra aslında temel bir görgü kuralını hatırlatıyor insana. Ama şimdilerde isminize yazılmış kâğıttan mesajlar bile özlenir oldu. Çünkü teknolojinin gelişmesi iyi olmakla birlikte bayramları teknolojiye kurban etmeye başladık. Grup mesajları ile bayramları kutlama aldı başını gitti…

“Gününüzü kutlarım…” şeklinde her halinde hazır bir kart veya genel bir mesaj olduğu belli iletilerle bayramlar/özel günleri geçiştirme kültürü yaygınlaşıyor… Akıllı (!) telefonlardan gelen kime hitaben, hangi gün için yazıldığı bile belli olmayan bu tür kutlama mesajlar ile bayramları kutlamış mı oluyoruz?

Bu mesajlarda “Değerli Babacığım, Saygıdeğer İbrahim Amcacığım, Huriye Teyze hitabı ile başlayan el yazısı mektupların, kartların sıcaklığı var mıdır?

Bu mesajlarda bir büyüğün yanında içilen bir çayın kokusu var mıdır?

Bazıları “modern zamanlar, kafa takma diyebilir…”

Ama davranışlarımıza ve özel günleri kutlamaya kafa takmalıyız… Kültürümüz, inançlarımız, değerlerimiz bizi biz yapan unsurlardır…

Bu vesile ile öğrencileri tebrik eder; idrak edeceğimiz Ramazan Bayramınızı kutlar insanlığa hayırlar getirmesini dilerim…

Son söz: Usul esastan önce gelir ama esas ihmal edilemez…