Kahramanmaraş’ta gazetecilik mesleğinde 20 yılı geride bırakarak süresiz sarı basın kartı sahibi olmayı başaran ilk bayan gazeteci Fatma Ulusan, meslek hayatını, tecrübelerini ve Kahramanmaraş’ın 20 yılını Manşet Gazetesine değerlendirdi.

Meslek hayatı boyunca birçok olay ve duruma tanıklık eden gazeteci Fatma Ulusan, gazeteciliğin bir bayanın gözünde nasıl bir meslek olduğunu açıkladı. Ulusan, bir bayan gazeteci olarak diğer meslektaşlarından geri durmadığını ve erkek meslektaşlarıyla aktif bir şekilde çalıştığını söyledi. Ulusan, muhabirimiz Emre Akkış’ın sorularına çarpıcı cevaplar verdi:

İlk gazeteciliğe ne zaman ve nerede başladınız?
İlk basın camiasına girişim radyo programıyla oldu. 1993 yılında Mardin’de bir radyo kanalında amatörce çalışmaya başlayarak oldu. O zamanlar yerelde özel radyo ve televizyonların açıldığı bir furya vardı. O zamandan bu zamana kadar bir fiil radyo, gazete ve televizyonda çalışıyorum.

Teknik ve çalışma ortamı açısından mesleğe ilk başladığınız günle bugünkü konjonktür arasında ne gibi değişiklikler oldu?
Maalesef o günkü heyecanı bugün yaşayamıyoruz. Basının kamuoyu üzerinde ki etkisi mi azaldı? Yoksa halka gerçekten tarafsız ve doğru bir şekilde ulaşmayı mı beceremiyoruz. Bundan kaynaklanıyor düşünüyorum. Yazılı basın olarak baktığımız zaman bundan 15 yıl önce yazdığımızı bugün yazamıyoruz. Bunun sebebi de kamuoyu tarafından gayet net ve açık. Müthiş bir baskı var. Bugün gazeteciler hapishanedeyse basın suçundan yatan gazetecilerin sayısı binleri aşıyorsa sıkıntı hat safhada demektir.

Hem bir bayan hem de bir anne olarak gazetecilik zor oluyor mu?
Ben mesleğimi icra ederken hiçbir zaman bayan olduğumu ön plana çıkarmadım. Benim arkadaşlarım nasıl koşturup mücadele ettiyse bende onlarla birlikte koşturup mücadele ettim. Hiçbir zaman da ben bayanım deyip bir ayrıcalık aramadım. Ama bayan olarak zaten bu ülkede yaşamak çok zor. Çünkü toplumumuzun bayanlara bakış açısı biraz daha farklı erkek hegemonyası daha ön planda. Yani toplumumuzun genel yapısı olarak bayan her zaman erkekten bir adım daha geri planda durmuştur. Bundan kaynaklandığını düşünüyorum.

Meslekte 20 yılınızı geride bıraktınız, meslek tecrübe olarak size ne kattı?
Gazetecilik bana çok şey kazandırdı. En azından hayata ve insanlara bakış açım değişti. Evrensel bakış açısıyla insan odaklı düşünmeye başladım. Ben bu mesleğe çocuk yaşta başladım. Acaba ben bu işi yapmamış olsaydım. Nasıl olurdum ve nasıl birisi olurdum kestiremiyorum. Acaba sadece bir bayanın bakış açısıyla mı yaşar giderdim. Yani bu meslekte çok şey yaşayıp, çok şey görüyorsunuz. Sadece yaşadığınız şehri değil ülkeyi ve dünyayı analiz etmeniz gerekiyor.

Bir gazeteci memleketine hizmet anlamında ne katmalı?
Ben bölgeciliğe karşıyım. Bir gazeteci insanlığa hizmet etmelidir. Çünkü gazeteci gücünü halktan alır. Halkın haber alma gücünü kullanıyorsak objektif, tarafsız ve basın mesleğinin ilkelerine bağlı olmalı. Ama bunun eksikliğini son yıllarda çok yaşadık. Bunu yapan insanların topluma nasıl zararlar verdiğini gördük. Bu bakış açısıyla haberi tarafsız ve yorum katmadan halka ulaştırmalı. Aktif sahada görev yaptığımız dönemde ben tatil nedir hatırlamıyorum. Çünkü gazetecinin tatili olmaz. Bundan dolayı bu duyarlılıkla çalışılırsa gerçek anlamda halka doğru bilgiyi verebiliriz.

Herkesin meslekte yaşadığı hüzün dolu bir anısı vardır. Sizin de etkilendiğiniz bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
En çok etkilendiğim olay beraber yıllarca basın camiasında çalıştığımız, nasihat aldığımız ve örneklerinden dinlediğimiz insan olan rahmetli Osman Sayın’ın vefatı olmuştur. Öyle değerli bir insanı kaybetmek gerçekten çok acıydı benim için.

Son olarak okuyuculara bir mesajınız var mı?
Bu mesleğe yeni başlayanlara veya yeni başlayacak olanlara ve benim oğlumda şu an gazetecilik okuyor. Ona da diyorum halka ulaşmanın ucuz, pratik ve hızlı yolunu bulmak zorundasınız. Bugün ulusal medyanın hali ortada, Anadolu basınının hali ortada. Türkiye’de basın namına bir şey kalmayacak gibi geliyor bana ve ben bunun endişesini yaşıyorum.
Röportaj: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz