Bu kentin havasını soluyan, suyunu için, ekmeğini yiyen herkes bilir, Trabzon Bulvarı için, “Mecburiyete caddesi” denildiğini unutmayacak. Ne bizler, ne çocuklarımız, ne torunlarımız. Çünkü bu şehirde başka yaşam alanı yok sanki.

Ve Maraş dediğin Ulu Cami ile Müftülük Meydanı arası. Git gel Konya 6 saat misali.

Caddeler vardır, sokaklar vardır. Başında ve sonunda bazen ok işaretli levhalar görürsünüz, “Mecburi istikamet” diye. Siz de mecburen o kurala uyarsınız sürücü olarak. Yok eğer uymam, kafama göre hareket ederim, canımın çektiği yerden giderim, diyorsanız, yandığınızın resmidir. Ya bir kazaya kurban gidersiniz, ya aracınız hasar görür, en büyük ihtimalle de ters yöne daldığınız için şikâyet eden olursa ceza yersiniz.

Kısmetinizde hangisi varsa artık!

*

Büyükşehir, küçük şehir fark etmez, herkes bilsin ki, biz bir kamu görevi yürütüyoruz. Haberlerimizi, yorumlarımızı sipariş üzerine servis etmeyiz size! Toplumun haber hakkı var. Okuyacak, seyredecek, gözlemleyecek, notunu verecek. Kurumlar,  sorumluları hakkında kanaat edinecek, seçimlerde tercihini ona göre kullanacak.

Başkanları değerlendirecek, not verecek. Notu kırık olanı elinin tersi ile kenara itecek, karnesi iyi olana ‘gel buraya, sen bize lazımsın!’ diyecek.

Yani istikameti, güzergahı toplum belirleyecek. Vatandaş yani. Hani şu milletvekillerini meclise gönderen, başkanlarını seçen insanoğlu yani.

*

Başkanlar olsun, sanayiciler olsun, sivil toplum kuruluş kanaat önderleri yada toplumun geneli olsun, bizden istikamet belirlememizi beklerler. Biat  kültürünü özümsememizi açıkçası.

Hatırlatmakta yarar var, gazeteci kimsenin mecburi istikameti değildir.

Basın özgürlüğü, etik kurallar çerçevesinde işimizi yaparız. Kimsenin ne arka bahçesi oluruz, ne mecburi istikameti. Haa, bunu bizden isteyen, bekleyenler de olursa, kendi adıma konuşuyorum, ben bu dayatmada yokum!

Sonra, kimse de benim çıkmaz sokağım değil. Bizimle olan, bize zaman ayıran, gönül koymayan, bizi unutmayan, bizim önemimizi ve gücümüzü idrak edenlere bizimle kalırlar.

*

Biz ne dersek onu yazalar, biz ne dersek ona göre hareket ederler diye düşünen çıkabilir aranızda!

Bu memlekette aklıevvel çok!

Bu memlekette kendini vazgeçilmez, bulunmaz Hind kumaşı yerine koyanlar var.

Bu memlekette bizim çıkmaz sokağımız bile olamayacak kadar çapsız, kültürsüz, görgüsüz ve haddini bilen insana kılığındaki kimseler de var.

Mercedes görünümlü Şahin gibi mesela…

Uzatmayacağım, kendi adıma yazıyorum, ben kimsenin mecburi istikameti değilim. Ve kimse de benim çıkmaz sokağım değil.

Olmam ve olmayacaklar!