Dün, köşe yazımı siteye henüz koymuştum ki, sürekli takipçilerimden olan bir dost, “Abi, listeyi beğendin mi?” demiş, karşılık olarak ‘evet’ cevabını verince, bu kez beni şaşırtan bir yorum getirdi; “Bu liste zenginler kulübünün dik alası, içlerinde bir tane köyden, fabrikadan, gariban-küçük esnaftan kimse yok! Hepsi de zengin takımının as oyuncuları gibi…”

Ne diyeceğimi bilemedim. Gerçi bilinen bir gerçekti, listeler hazırlanırken, her daim hali vakti yerinde olanlar girerdi. Para harcasın diye. Züğürt adamın, işsiz güçsüz adamın, asgari ücretle çalışan birinin listelerde ne işi olabilirdi.

Kural bu, sistem böyle. Kimse sistemin dışına çıkamaz ve sisteme rağmen siyaset de yapamaz. Adama yaptırmazlar da zaten!

*

Partilerin de kendilerine göre masrafları olur. Genel merkezden gelen para ile bu değirmen, bu çark dönmez! Bir seçim zamanı para gelir, o da gezilerin, siyasi çalışmaların mazot parasına yeter ancak. İl veya ilçe başkanları da sürekli cebinden harcayacak değiller nihayetinde.

Siyasetin kaymağını yiyenler, havasını atanlar, güç zehirlenmesi yaşayanlar, tabi ki listede olmanın bedelini ödeyecekler. Şişim-şişim övüneceklerine, hindi gibi kabaracaklarına göre, eh, bu bedeli de ödesinler bir zahmet!

Her nimetin bir külfeti tabi ki olacak.

Eşeğini seven osuruğuna katlanacak! Belki gülü seven dikene katlanır desem daha şık düşerdi ama olsun, biz Maraşlıyız ede…

*

Tabi partilerin listesinde yer alan isimlerin hepsi para harcayacak değiller. İlk 11’e girenler, yani yürütmede görev alanlar tabi ki ellerini ceplerine atacaklar! Başka zaman olsa, bir gariban gelse, kapılarını çalsa, ‘açım, bir ölmüş tavuk dürümü parası ver!’ dese, başka kapıyı adres gösterenler, siyasi parti ve ikbali uğruna ceplerinden harcamayı kutsal görev sayarlar.

Harcadığı kadar, cebinden çıkan kadar, ki daha fazlasıyla geri dönüşü olacağını bildiği için, (yol, su, elektrik olarak geri dönecek) gözünü kırpmadan seyahat, otel, yemek gibi rutin masrafları karşılamaktan keyif alırlar.

“Siyaset gönül işi, biz bu işi Allah rızası için yapıyoruz!” diyenlere, martaval sıkanlara da çok inanmayın öyle. Saf tutun ama saf da olmayın yani…

Safınızı belli edin, fakat saf ayaklarına yatıp da bizi keriz yerine koymayın, aklımızla dalga geçmeyin!

*

Özellikle ‘yürütme’ye giren, yani ilk 11’de görev alan, yani icracı ekibin, (AK Partide bu hafta belli olacak) arkadaşların harcamalarını normal karşılarım. Hepsi il veya ilçe başkanına yük olacak değiller ya! Nihayetinde il – ilçe başkanının da geçindirdiği bir evi var. Masraflar bölüşülecek, yeri geldiğinde Alaman usulü harcama kendini gösterecek, paylaşıldıkça her şeyin, siyasetin de daha lezzetli bir sofra olduğu hatırlardan çıkmayacak!

*

Dikkat edin şu veya bu parti demedim.

Genel… O bakımdan kimse öküz altında buzağı aramaya kalkışmasın! Kalkışanlar da olursa, kendi bilecekleri iş. Üzerine alınan varsa, buyursun alsın.

Beleş…

Son cümlelerimi yazıyorum, artık dava, ideoloji dönemi bitti. Şimdi senin adamın, benim adamım devri moda, geçerli olan!

Eski çamlar bardak olduğuna göre, fırsat ele bir geçer, yiğit bin yaşar devri daha revaçta, daha cazip!

Ye kürküm ye devri…

*

Ve sevgili başkan, beyefendi kişilik Fırat Görgel’e son sözüm, neler gördün, neler yaşadın!  Gördün, geldin!

Şehir sana emanet, sen de Allah’a emanet.

Emanete sahip çık, yeter!