Türkiye'de uzun süredir büyük etkinlikler ve şenliklerle kutlanan Kış mevsiminin bitip tabiatın adeta yeniden canlandığı, bahar ve yaz günlerinin başladığını müjdeleyen Hıdırellez, bugün kutlanıyor.

 

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahaddin Döğüş, 6 Mayıs’ta kutlanan Hıdırellez günü hakkında gazetemize özel açıklamalarda bulundu. Ruz-ı Hızır (Hızır Günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olduğu sayılarak kutlanmaktadır. Manşet Gazetesi olarak Hıdırellez gününü Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahaddin Döğüş’e sorduk. Hıdırellez günü, Gregoryen takvimi (Miladi takvimi) göre 6 Mayıs’ta kutlandığını belirten Prof. Dr. Selahaddin Döğüş, “Hıdırellez tüm Türk dünyasında kutlanan Bahar bayramlarından birisidir. Eskiden Ruz-i Hızır denilen bu güne Hızır-İlyas günü de denir. Hıdırellez ismi de Hızır ve İlyas kelimelerinin birleşiminin halk arasında değişime uğramış telaffuzundan oluşmuştur. Tabiatın mevsimsel döngüsüne bağlı olarak gelişen ritüeller tarım ve hayvancılığın temel geçim kaynağı olduğu ilk zamanlarından beri kutlana gelmiştir. Kıştan sonra canlanan tabiat şenliklerle kutlanmış ve pek çok ritüeli de beraberinde getirmiştir. Hıdırellez günü, kıştan bahara geçiş, doğanın yeniden canlanması ile evren dâhil tüm varlıkların yeniden doğuşu kutlanmaktadır. Hıdırellez ritüelinde doğa ve insan sevgisi çok önemlidir. Çünkü Hızır ve İlyas, insanları, doğayı, iyiliği ve cömertliği seven, bereketin simgesi olan kutsal varlıklardır” dedi.

 

‘6 MAYIS BİNLERCE YILDIR KUTLANMAKTADIR’

Eskiden Türkler arasında önemli yeri olan su ve ağaç kültü İslamiyet’le birlikte varlığını Hıdrellezle sürdürdüğünü belirten Döğüş, konuşmasına şöyle devam etti: “Orta Asya kültüründen getirilen motifler, Anadolu’da bolluk, bereket kültleri ve İslam’ın Hızır-İlyas inancıyla harmanlanarak hıdrellez baharın gelişi, doğayla beraber yeniden doğuş, bolluk ve bereket gelmesine yönelik inanç ve pratikleri günümüze kadar taşımıştır. Halk inancına göre iyileri mükâfatlandırıp, kötüleri cezalandıran, zorluklarda yardıma gelen, bolluk-bereket getirdiğine inanılan Hızır'ın İlyas peygamberle buluştuğu 6 Mayıs, bir bayram günü olarak binlerce yıldır kutlanıyor. 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi takvime göre 23 Nisana denk gelmekteydi ki bu gün yaz mevsiminin başlangıcı kabul edilmekteydi. Halk arasında kullanılan takvime göre eskiden yıl ikiye ayrılmaktadır: 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 6 Mayıs Günü kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelir ki, bu da kutlanıp bayram yapılacak olan bir gündür.”

 

 ‘HIDIRELLEZ ÇEŞİTLİ TÖRENLERLE KUTLANIYOR’

Döğüş, konuşmasına şöyle sürdürdü: “Kış mevsiminin bitip tabiatın adeta yeniden canlandığı, bahar ve yaz günlerinin başladığını müjdeleyen bu günde bolluk ve bereketin artması için dua niteliğinde yapılan etkinliklerde Hızır ve İlyas’ın her türlü dileği yerine getireceği inancı yaygın olarak kabul görülüyor. Hızır ve İlyas’ın su kaynaklarında, kırlarda buluştuğunun düşünülmesi nedeniyle kutlamalar genellikle yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılıyor. Bu gibi yerlere bu nedenle "Hıdırlık" da deniliyor. Halk arasında kabul edilen inanışa göre, Hızır karaların, İlyas ise suların hâkimidir. Hızır ve İlyas'ın kavuştuklarında yani birleştiğinde doğada var olan her şeye güç yetecek konuma geliyor. Bu nedenle çeşitli dilekler için çeşitli ritüeller gerçekleştiriliyor. Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulduğuna inanılıyor.”

 

‘HIZIR’IN ÖLÜMSÜZ OLDUĞUNA İNANILIR’

Her zaman en büyük pir (Mürşit) telakki eden Tasavvuf çevreleri ile Alevi-Bektaşi kesimlerine göre Hızır ölümsüz olduğunu belirten Döğüş, “Hızır'ın, Ab- ı Hayat (Hayat Suyu) içtiği için sonsuza kadar yaşayacağına inanılır. Hızır'ı bir veli olarak kabul edildiği gibi, onun bir peygamber olduğunu düşünenler de bulunuyor. Alevi-Bektaşi vatandaşlarımız arasında daha canlı olmak üzere Anadolu’da eve gelen misafirin Hızır olabileceği inancı misafire özel önem verilmesine sebep olmuştur. Tanrı Misafiri sözünün bu inançla ilgisi olmalıdır. Hızır inancını gösteren ve günlük hayatta kullandığımız: Kul kalmayınca darda, Hızır yetişmez imdada, Her vaktiniz hazır bil, her gördüğünü Hızır bil ve Ali kardeşin; Hızır yoldaşın olsun sözleri, mensubu bulunduğumuz kültür dünyasının menşeini göstermesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.

Haber: Meliha Şeyda Akçakale

Editör: Mahmut Beyaz