Kahramanmaraş Barosu Av. Mehmet Ali Kısakürek Konferans Salonunda gerçekleştirilen seminerde Av. Abdulhalim Yılmaz, İnsan Hakları ve Avukatlık konusunda, Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Öğrt. Üy. Dr. Ahmet Bozdağ ise Evrensel Değerler Açısından İnsan Hakları konusunda bilgilendirmelerde bulundu. Oldukça faydalı bilgilerin yer aldığı seminerde insan haklarının önemine vurgu yapıldı. Seminerde konuşma yapan Baro Başkanı Av. Burak Gül, “İnsan Hakları özü itibariyle tüm insanları sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerdir. Bu kapsamda insan hakları örf, ulus, etkin köken, dil, din ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği haklardır. Bu hakları kullanmakta herkes eşittir” dedi.

İNSANLAR ÖZGÜR ONUR VE HAKLAR BAKIMINDAN EŞİT DOĞARLAR”
Gül, sözlerinin devamında şöyle konuştu: “İnsan Hakları evrensel beyannamesi 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 217 sayılı kararla ilan edilmiştir. İşte bugün o günden sonra tam 70 yıl önce bu beyannamenin kabul edilmesiyle birlikte Dünya İnsan Hakları günü olarak kutlanmaktadır. Beyannamenin 1. maddesi bütün insanlar özgür onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar hükmünü içermektedir. Bizler Avukat olarak her avukat insan haklarının birer savunucusudur. Adil yargılanma ve işkenceye maruz kalmama en temel insan haklarındandır. Bizlerde görevlerimizi ifa ederken insan haklarının tesisine azami şekilde uymalı ve bu konuda gerekli çalışmaları her birimiz kendi faaliyetlerimizi yürütürken de bu çalışmaların içerisinde olmalıyız. Türkiye Barolar Birliği'nce, yönetim kurulunca bu yıl insan haklarını onur ödülünü merhum Diyarbakır Barosu eski başkanı Tahir Elçi'ye verilmesi kararı alınmıştır. Bu vesileyle Tahir Elçi'yi buradan bir kez daha rahmetle anıyoruz. Suikaste uğradığı terör saldırısının da faillerinin de bir an önce bulunmasını buradan temenni ediyoruz. İnsan Hakları günü münasebetiyle insan hak ve özgürlüklerinin gözetildiği ayrımcılıkların ortadan kalktığı hukukun üstünlüğüne herkesin riayet ettiği barış ve huzur dolu insan haklarının daha fazla önem kazandığı ve herkesin kendisini güvende hissettiği tüm insanların onurlu, eşit, özgür ve kardeşçe yaşadığı bir diliyor ve temenni ediyoruz. Tüm meslektaşlarımın ve sizlerin 10 Aralık İnsan Hakları gününü kutluyorum.”

HAK KAVRAMINA ÖZEN GÖSTERMELİYİZ”
İnsan Hakları ve Avukatlık konusunda konuşan Av. Abdulhalim Yılmaz, “O zamanki siyasal rejimlere karşı insanlar daha zayıflardı. Bu nedenle bireysel haklar ya da krala karşı haklar egemene karşı haklar ister istemez ön plana çıkıyordu. Ön plana çıkınca da doğal olarak haklar zamanla ilerlemeye devam ediyordu. Bu işin tabi avukatlık ile ilgili boyutu da var. Özetle belirtmek gerekirse aslında bizim okuduğumuz tarih bir asıl insan hakları mücadelesi tarihi olduğunu düşünüyorum. Bu kavramın bir araç ya da çıkar olarak kullanılması bizim bu kavramdan uzaklaşmamız gerekiyor. Bu kavrama kim sahip çıkarsa kim iyi bir şekilde kullanırsa o kavramın sahibi olur. Eğer biz ondan uzaklaşırsak eğer bu doğru bir şey olmaz. Bu kavramın içini doldurduğumuz zaman gerçekten iyi bir şekilde doldurmamız lazım. Eğer adil yargılama istiyorsak sadece kendimiz için karşımızda ki içinde aynı hakları ve özgürlüğü talep etmemiz gerekir. Bu aynı zamanda hem toplum içerisinde toplumsal barışı sağlar. Gerçeği sadece tek görüş olmadığını birden fazla olabileceğini bizimde yanılgıya düşebileceğimizi ve daha ileri gidebileceğimizi yönünden insan haklarının gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

İNSAN HAKLARI KAVRAMININ EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ DİNAMİK OLMA ÖZELLİĞİDİR”
İnsan hakları kavramının en önemli özelliğinin dinamik olma özelliği olduğunu belirten Yılmaz, sözlerinin devamında şunları kaydetti: “Temel hak ve özgürlüklerden bahsettiğimizde yaşama hakkı, inanç özgürlüğü adil yargılama hakkından bahsediyoruz. Eskiden belki bu kavram daha çok zulüm kavramı olarak ifade ediliyordu. Bir yerde bir insana eziyet ediliyor haksızlık yapılıyorsa o daha genel bir kavram olarak zulüm ve zalim kavramı olarak ifade ediliyordu. Bugün daha teknik olarak bu tür kavramlar kanunlara geçtiği için hukuk sistemi içerisinde yer alma olayı bunu daha teknik bir biçimde ifade etme şansına sahip olabiliyoruz. İnsan hakları kavramı biraz daha bireyseldir. Eğer Çin, İslam Medeniyeti ya da Ortadoğu bunlarda biraz daha katkıları olmaya devam ediyor. Ama biraz daha farklı siyasal ve ekonomik sebeplerden dolayı etkileri çok daha az. Ulusal sözleşmelerde Afrika'ya baktığımız zaman çok daha pozitif, toplumsal sadece batılıların bakış açısını değil genel olarak daha geniş perspektiften Afrikalıların ağırlığını ortaya koyan kavramlar görüyoruz. Afrikalıların yaptığı sözleşmelerde, bildirgelerde onlar toplumsal olarak bir karışıklık bir çatışma bunları da karşı gelmiştir. Bu haklar düzenlendiği zaman toplumu da içine dâhil ederek daha kolektif bir biçimde bu işin içine girmesi lazım. İnsan hakları kavramının en önemli özelliği dinamik olma özelliğidir. Yani insanların ihtiyaçlarına göre bu kavramın sürekli değişmesi özelliğidir. Nerede ihtiyaç olursa insanlar oraya ilişkin insan hakları mücadelesi yürütürler ve ona göre yeni hakları elde ederler.”

AVUKATLIĞIN TEMEL PRENSİBİ ADALETE YARDIMCI OLMAK”
Avukatlığın temel prensibinin adalete yardımcı olmak olduğunu dile getiren Yılmaz, “İnsan hakları mücadelesi güç odaklı iktidara karşı güç kullanımlara karşı bu nedenle kamuyu kullanan devlet gücünü kullanan insanların daha adil olması daha insan olmaya yakışır davranabilmesi için insan hakları kavramını kullanırız ve mücadelesini veririz. Mücadelesini verdiğimiz zaman sivil toplum kuruluşu olarak veririz bireysel olarak veririz ve bazen de bu şekilde avukatlık olarak veririz. BARO da bir insan hakları kuruluşudur. Bazı insan haklarıyla ilgili kuruluşlarda olabilir. Bir insan hakkı konusunda yapılan bir bireysel mücadelede çok daha etkin adeta bayraklaşmış bir mücadele haline gelebiliyor. İnsanlar bu mücadeleler sonucu elde ettikleri büyük başarılar kazanıyorlar. Avukatlığında bu konuda önemli olduğunu düşünüyorum. Bu mesleğin temel özelliklerden bir tanesi de adalete yardımcı olmak. Biz normal de insan hakları mücadelesi yürüten hak talep eden vekillerimizin temsilcisi olarak bu işi yapıyoruz. İşkence mağduru olduysa, işyerinden haksız atıldıysa, kötü muameleye maruz kaldıysa, bir yerde inanç özgürlüğü irade edilmişse, haksız olarak bir suç ispat edildiyse savunması alınmamışsa bunların hepsi bir insan hakları ihlali mağdurudur. Biz avukatlar olarak bizim elimizden gelen her gün içinde hukuki meşru yolları kullanarak bu insanları savunmak. Bu insanları haklarına kavuşmasını sağlamaktır. Burada insanların aklına şu gelebilir. Hırsızın, Camiinin, tecavüzcünün tebliğsi avukat olur mu? Evet olur. Ama onu savunmak demek hırsızlık yapmak demek tecavüz edeni savunmak demek değildir. Unutmamız gereken en baştaki husus masumiyete inanmamalıyız. Adil yargılanma hakkı bütün hakların en önde haklarından bir tanesidir. Bir insanın eğer hakkında bir suç ispatı varsa, bir davası varsa savunmasının alınması, kendisine atılan suçun düzgün bir biçimde anlaşılır bir dille anlatılması, bir profesyonel kişiden yardım alması, kendini ifade edebilmesi, kendi lehine olan delilleri ortaya koyabilmesi temel unsurlardan bir tanesidir” diye konuştu.

MASUMİYET KARİNESİ ÖNEMLİ BİR HAK”
Masumiyet karinesinin en önemli haklardan biri olduğuna vurgu yapan Yılmaz, “Masumiyet karinesine örnek veriyorum mesela gazetede manşet. Filanca fetöcü tutuklandı. Bir kere şunu unutmamız lazım. Eğer böyle bir manşet henüz bir mahkûmiyet kararı yoksa suçluluğu sabit olmadıkça buna mesafeyle yaklaşmamız gerekiyor. Gazeteciler haber dili olarak bunu kullanabilirler. Kullanırken dahi bunlara dikkat etmesi gerekir. Çünkü gazeteciler birden çok meslek ile iştigal eden kişilere benzerler. Kullandıkları bütün kavramlara hak ihlaline sebebiyet vermeden ve kendi meslek etikleri içerisinden hareket etmeleri gerekir. Eğer buna dikkat edilmemişse vatandaş olarak veya birey olarak buna karşı mesafeli olmamız gerekir. Bir kere bu kişi bu işin şüphelisidir veya hakkında soruşturma açılan kişidir. Somut örneklerde çoğu zaman görüyoruz ki bir kişi hakkında herhangi cinayetten veya tecavüzden dava açılır. Maalesef bu tür örneklerin bir kısmında gazete manşetten çıkıp sonra beraat eden ama yine de intihar eden ya da cezaevinden henüz yargılaması alınmadan intihar eden insanlar olabiliyor. Çünkü insanların onuru bazen bunu kaldıramayabiliyor. Henüz hakkınızda olup olmadığı belli değil soruşturma devam ediyor ve suçlu ilan ediliyorsunuz. Bu şekilde suçlu ilan edilmek bazı insanlar için onur kırıcı ve bunu kaldıramadıkları için intiharda edebiliyorlar. Bizim bilmemiz gereken bir kişi gerçekten suçlu bile olsa suçüstü bile yakalanmış olsa bizim o insanın en azından kendisini savununcaya kadar mahkemeye çıkıncaya kadar onu suçlu olarak ilan edemeyiz. Bundaki maksat o insan kendi savunma haklarını kullanacak, derdini anlatacak, delilleri anlatacak. Suçüstü dediğimiz kamera görüntüsüyle tespit edildiğini iddia eden bazı olaylarda bile bakarsınız ki ona benzer başka bir şahıstır. Bazen bir kişi derki filanca kişi bana bu suçu işledi. Delilleri ortaya koyar, uzun uzun anlatır ama sonra bakarsınız ki iftira atmaktan ya babasından korktuğu için ya da ailesinden çevresinden korktuğu için iftira atmıştır. O insanları kendine temize çıkarması çok uzun zaman alır. Onun için masumiyet karinesini bence özellikle hem adil yargılanma hakkı kapsamında hem de insan hakları kapsamında en önemli haklardan birisidir. Çünkü her birimizin başına gelebilecek bir şeydir” şeklinde konuştu.

BİRÇOK HAK İÇİN KUTSAL DİYEMEYİZ”
Yılmaz, “Gözaltına almak, suçlanmak, birisi hakkında bir iftiraya maruz kalmak buna rağmen işlediğiniz suçun hangi şartlarda işlendiğini acaba biz sadece orada mı bulunduk, o suça mı karıştık, silah zoruyla mı yaptırıldı bunun hepsinin ortaya için adil yargılanmanın yapılması lazım ve ondan sonra mahkeme delilleriyle birlikte gerekçeyle birlikte o şahsın suçlu olduğunu ilan eder ve ondan sonra o kişinin cezasını verir. Ancak bir kişi hakkında bir mahkûmiyet kararı olmadıkça suçluluğu mahkemeye sabit olmadıkça buna dikkat etmemiz gerekiyor. Maalesef çoğu zaman özelikle popüler davalar için insanlar peşin olarak suçlu ilan edilir. Doğru düzgün bir yargılanma yapılmaz. Ve maalesef iş en sonunda hepsinin beraatıyla sonuçlanır. Bunun kötü tarafı bir kişi belki de o suçlu olarak ilan edilen kişiler belki içinde gerçekten suçu işleyenlerde vardı. Ancak masumiyet karidesini, insanların yargılanması, savunma hakkının alınması masumiyet karidesini ihlal etmesi, savunma hakkının düzgün bir biçimde verilmemesi suçlu olan kişi ye beraat edecek duruma getirir. Yani siz eğer usulü düzgün bir biçimde işletmezseniz, insanları adil bir şekilde yargılamazsanız suç işlemiş olan kişileri cezalandıramayacak duruma bile gelebilirsiniz. Yani insanlar adil bir biçimde yargılanmazsa, tarafların eşit haklara sahip olmasını sağlanmazsa bunların esasına ilişkin hususlardır. Savunma hakkı kutsaldır deriz. Bu kutsallıkta herkes bir şüpheyle suçlanabilir ama savunma hakkını kullanamazsa artık insan olmanın bir özelliği kalmamış demektir. Bu nedenle birçok hak için kutsal diyemeyiz. Ama savunma hakkı hakikaten kutsaldır. Kutsallık kelimesine şüphesi veya itirazı olanlar olabilir. Burada söylemek istediğim şu en başta gelen savunma hakkıdır ve masumiyet karidesi de bunun içinde yer alır” dedi.

ÇOK BÜYÜK İNSAN HAKLARI İHLALLERİ VAR”
“Dünyada etrafımızda çok büyük insan hakları ihlalleri var” diyen Yılmaz, son olarak sözlerine şunları ekledi: “Günümüzde maalesef insan haklarına ilişkin çok ciddi sorunlar var ve buna ilişkin sorunları dikkate aldığımız zaman gazeteleri incelediğimiz zaman çok büyük acılar var. En başımızda ki Suriye'deki savaş. Irakta, Somali de, Afganistan da işgallerden, dış güçlerin müdahalesinden, terör örgütlerinden, devletlerin müdahalesinden, cehaletten kaynaklanan ciddi anlamda sorunlar var. Bundan bahsederken dışa ilişkin konuşmak kolaydır. İğneyi dışarıya batıralım ama arada kendimize batırmamamız lazım. Adalet sistemimiz var ama çok ciddi anlamda sorunlarla uğraşıyoruz bunu da unutmamamız lazım. Adalete yardımcı olmak hepimizin görevidir. Hem birey olarak hem avukatlar hem hâkimler hem savcılar veya kim olursa olsun yardımcı olmalıdır. Özellikle olağanüstü hal etkisiyle masumiyet karidesi ciddi anlamda zarar gördü. Olağanüstü halin etkisiyle maalesef yargı düzenimizde ciddi travma geçirdi. Bu nedenle bu toparlamamız zaman alacak. Biz avukatlar olarak bu konu hakkında çok daha fazla çalışmamız gerekiyor. Olağanüstü hal etkisini gidermemiz gerekiyor. Normal bir hale dönüştürmemiz gerekiyor. Çünkü bugün itibariyle insan haklarına çok daha fazla ihtiyacımız var. Bahsettiğimiz şekilde eğer insanların mensup olduğu düşünceye, fikre, dini inancına göre, dünya görüşüne göre ya da mensup olduğu örgüte göre haber ya da yorum yapmak asla doğru şeyler değil. Bunlar sadece bize zarar vermeyip o insana çok daha fazla mağdur üretir. Çok daha fazla mağdur üretmek aynı zamanda toplumsal barışı bozmak, hakkı ve adaleti üstün tutmamak demektir. Bizim bunlardan kaçınmamız gerekiyor.”

Düzenlenen programa, Onikişubat Belediye Başkanı Hanefi Mahçiçek, İl Milli Eğitim Müdürü Cemal Yılmaz ve Kahramanmaraş Barosu’na kayıtlı çok sayıda avukat katıldı.

Haber: Mehmet Can Tekdöş


 

Editör: Mahmut Beyaz