Son günlerde ülkemizde özellikle de ABD ile yaşanan başta Rahip Brunson kiriz ile birlikte Rusya’dan alınan S400 füzeleri ve Çin ile gelişen ikili ilişkilerin önüne geçmek için ilk önce Türkiye’ye karşı yaptırım uygulayan Amerika, şimdi de ülke üzerinde ekonomik oyunlar oynama çalışıyor. Yaşanan bu krizler sonrası Türkiye’ye karşı yeni bir döviz hamlesi başlatan Amerika, oyunlarına devam ediyor. Son günlerde döviz kurlarından özellikle de Amerikan Dolarının tarihi bir rekor kırarak dün akşam itibariyle 6,30 lirayı görmesi, ülkede yeni kriz yaşanacak mı sorusunu akıllara getirdi. Dolar ile birlikte Euro’nun ve gram altın fiyatının da rekor kırması üzerine vatandaş, dövizin daha ne kadar yükseleceğini beklerken, hükümetten herhangi bir açıklama gelmedi. Dün itibariyle Bakan Berat Albayrak’ın ekonomi modelini açıklaması üzerine, vatandaş tekrardan dövizle ilgili farklı düşünceler içerisine girdi. Yaşanan tüm bu olaylar üzerine ise Manşet Gazetesi olarak gündemdeki yerini koruyan döviz kurundaki dalgalanmaların getirisini ve götürüsünü, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan İktisatçı Enver Günay’a sorduk. Döviz konusunu geniş bir açıyla ele alarak önemli ifadelere yer veren Günay, ABD’nin Rahip Brunson’dan Avrupa devletlerinin Türkiye üzerindeki yapmak istediklerini açıkladı. Oynanan oyunların tamamen Türkiye’nin ekonomisini bozmaya yönelik olduğunu söyleyen Günay, vatandaşların ülkesinin yanında yer alması için ellerindeki dövizleri bozdurması gerektiğini söyledi.
İşte Dr. Öğr. Üyesi Enver Günay’ın konuşmasından satır başları;

“EKONOMİK OYUNLAR, RAHİP BRUNSON KRİZİ, FAİZ KONULARI VE DÖVİZ KURLARI…”
ABD ile Avrupa devletlerinin Türkiye’ye yönelik yapmak istediği kurguların arasında bir fark olmadığını belirten Günay, şu ifadelere yer verdi: “Öncelikle kamuoyunda çok yanlış bir inanış var; özellikle ve bilerek te bu inanmaya zorlanıyor olabilir. Yani kamuoyundaki algını bu yönünde de oluşturulması da mümkün. Bir kere bir ekonominin performansını sadece dövizi esas alarak ölçemezsiniz. Ekonomik performans sadece dövize bağlı bir şey değil. Bunu belirleyen pek çok unsur var. Bu unsurlardan tabi ki bir tanesi de döviz. Fakat sağlıklı bir ekonomide dövizin istikrarlı olması gerekir. Ancak bugün günümüzdeki yaşadığımız şuan ki kurlarda, çok aşırı bir hareketlenme var. Bu hareketlenme çok aşırı bir hareketlenme oldu. Bu aslında normal bir durum değil. Yani ekonomik bozulmalar, bir olumsuz etki olarak dövizi bozar. Fakat bu döviz fiyatlarındaki değişim ekonominin bozulmasıyla ilgili değil. Bugün, batılı devletlerin özellikle de ABD’nin siyasal talepleriyle sömürgeci sermayenin emperyalistlerin talepleri bugün örtüşmüş durumda. Batılı devletlerin ve ABD’nin talebi, tutuklu Rahip Brunson’un serbest bırakılması, Rusya ile ilişkiler, S400 anlaşması, Çin ile yakınlaşmalarımız gibi olayların sona erdirilmesi talebi olduğu gibi, batılı sermayenin talebi ise karlarını güncellemek. Yani uzun vadede faiz gelirlerini garanti altına almak. Dolayısıyla bugün, siyasal taleplerle bu sömürgeci sermayenin, batılı sermayenin taleplerinin örtüştüğünü görüyoruz. ABD, o taleplerin yerine getirilmesi istenmediğinde Türkiye’ye karşı yeni bir müeyye de uyguladığında sermaye bu müeyyedeye uyum sağlıyor. Onlarda Türkiye’nin zarar görmesini sağlayacak adımlar atıyorlar. Yani sonuç olarak bugün, dövizdeki hareketliliğin sebebi, tamamen spekülasyondur. ABD, Türkiye’nin batı blok içinde kalmasını ve Türkiye ile ilgili konuşulacak bir şey varsa kendisinin Türkiye adına konuşmasını istiyor. Ama Türkiye bu blok dışında bağımsız hareket ediyor. Rusya ve Çin ile doğrudan ilişki kuruyor. Bu da ABD’yi rahatsız ediyor. Bu rahip meselesi de bahane. Batılı sermaye ise faizden gelen karlarının güncellenmesini istiyor. Dolayısıyla ABD, Türkiye’ye rest çektiğinde batılı sermaye de dövizi kışkırtarak, Türkiye’yi faiz artışına zorluyor. Yarın papaz iade edilse, dövizdeki ateş bir miktar iner. Fakat döviz asla düşmez. Türkiye’yi döviz ile dize getirmek istiyorlar. Fakat bu siyasi talebi yerine getirsen dahi, hiçbir biçimde dövizde bir iyileşme olacağını zannetmiyorum. Eğer bununla birlikte faizler de yüzde 50’ye çıkarsa, işte o zaman dövizin ateşi söner ve Türkiye’yi rahat bırakırlar. Neden? Çünkü yüzde 40-50 ile satın aldıkları senetlerin ya da gelirlerin ödenebilmesi için Türkiye’yi rahat bırakırlar. Demek ki şunu söyleyebiliriz; Dövizin sebeplerinden bir tanesi de siyasaldır. ABD’nin siyasal talepleri karşılanamadığı için , Türkiye’ye diz çöktüremediği için kurla oynuyorlar. İkincisi de ekonomiktir. Bugün, batılı sermayenin karlarını güncellemek istiyorlar. Bir ekonomide kurlar arttığı zaman o kurun ateşini söndürebilecek olan çözüm faizdir. Faiz mekanizmasını devreye sokmak lazım. Bunu bildikleri için kuru yüksek tutuyorlar. Gezi olaylarında 4,5 olan faiz şimdi yüzde 17,5 oldu. Neredeyse 13 puanlık bir artış söz konusu. Dolayısıyla böyle bir ortam da faiz gelirleri sermayenin faiz kazançları artıyor. Fakat bu yetmiyor ve daha da fazlasını istiyorlar. 2000’li yıllarda nominal faizler yüzde 60’lar düzeyinde reel faizler yüzde 30 civarındaydı. Dolayısıyla yüzde 50 bandına faiz gelirse bu kavga tamamen biter ve ondan sonra Türkiye’yi tamamen rahat bırakırlar. Çalışsın ve faiz borcunu ödesin diye. Bu nedenle bu bir saldırıdır. 15 Temmuz bir saldırıdır. 17-15 Aralık bir saldırıdır. Terör devleti bir saldırıdır. Ha kurşunla saldırır diz çöktürür, ha da kurla saldırır diz çöktürür. Buna karşı direnmek gerekir. Hükümetin bu ekonomik dalga da hiçbir kabahati yok. Ekonomik sebeplerle kurdaki artışlar ön görülebilir. Ekonomik sebeplerle kurların artabilmesi için iki şey yeterlidir. Birincisi borç yükü, ikincisi bütçe açığı. Burada Maastrihct kriterleri dediğimiz kriterler var. Avrupa birliği diyor ki serbest ortamda sağlıklı bir ekonominin borç yükü gayri safinin, milli hasılaya yüzde 60’ı ulaşamaz. Sağlıklı bir ekonomi de bütçe açığı da gayri safi milli hasılanın yüzde 3’ünü aşamaz. Bizim bu göstergeler bakımından AB ülkelerinden daha iyiyiz. Mesela gayri safi hasıla bizim yüzde 27’lerde. Bütçe açığı da yüzde 1’lerde. Dolayısıyla borç ve bütçe açığı bu noktadayken dövizin artması gibi bir sebep olamaz. Hele de bir gün içerisinde 1 lira gibi hareket hiç anlaşılabilir bir şey değil. Bunun yanı sıra Türkiye siyasal bakımdan istikrarlı bir ülke. Bu bakımdan da hiçbir sebep yok. Bu nedenle bu saldırının sebebi siyasal ve ekonomiktir. Fakat bu ekonomik sebep, spekülatif kazanç elde etmek isteyenlerin saldırıları ile oluşan bir sebeptir. Buna karşı yapılacak önlem sağlam durmaktır. Nasıl ki halk fiili silahlı saldırıya karşı koyduysa da, bu ekonomik saldırıya karşı da karşı koymak durumundadır. Bunun hiçbir biçimde açıklaması yoktur. Fakat bütün bunları söylerken, dövizin sadece bir ülkenin ekonomik performansını gösterdiği şeklindeki algıyı da ret ederek söylüyorum. Döviz bu noktaya da gelse, 7’de olsa kamu ekonomisi bundan etkilenir fakat ölmez. Çünkü devletin borcu düşük. Bu kur artışı kuşkusuz özel sektörü etkiler. Fakat orda da bir yanılgı var, kur artışı özel sektöre bir taraftan alır bir taraftan da verir. Mesela ihracatta avantaj sağlar, ithalatta dezavantaj sağlar. Ayrıca özel sektörün borcu kadarda alacağı olur. Dolayısıyla Türkiye’nin çok güçlü bir bankacılık yapısı var, çok güçlü bir mali altyapısı var. Kamu ekonomisi çok istikrarlı. Kur artışı ile bir takım olumsuzluklara neden olabilir ama etkisi açısından bizim de ölümümüze sebep olmaz. Ama büyümenin yavaşlaması her bakımdan bizim için sorundur. Büyüme yavaşladığında enflasyon olur, işsizlik olur. Büyümenin en önemli maliyeti de faizdir.”

FAİZ KONUSU
Günay, “Türkiye, gezi olaylarından bu yana sürekli faiz arttırarak; mesela bir vücutta ateş çıktığında bu hastalığın sebebine bağlı olarak antibiyotik verirsiniz, tıpkı döviz artışı da öyledir. Dövizin antibiyotiği faiz artışıdır. Bunu kullanarak Türkiye’yi faiz artışına zorladıklarında Türkiye’yi zora sokacaktır. Türkiye’nin büyümesi zora girecektir işte o zaman yanarız. Bu yüksek faiz ortamında devam edemeyiz. Bakın merkez bankası sürekli faiz arttırdı. Cumhuriyet tarihindeki en büyük hızlı döviz artışıyla karşı karşıyayız. Demek ki bu, buna çözüm olmuyor. Bu nedenle bu politika terk edilmeli. Restlere, şantajlara ve merkez bankasının döviz artışına ikna etmeye çalışanları dinlememek gerekir. Bunlar iyi niyetle söylenen şeyler değildir. Bugün, Kredi Derecelendirme Kurumu diyor ki, Merkez Bankası acilen döviz artışını frenlemek için acilen faizleri arttırmalıdır diyor. Eğer faizler 50 ya da 60 seviyesine gelse bu kavga biter ve papaz sorunu da arada kaynar. Ama papazı da versen bu kur artışı durmayacak. Kamuoyunda muhalefet diye tanımlayacağımız grup içinde inanılmaz bir biçimde kendi ülkesine saldıranları haklı görenler var. Papaz suç işlememiş diyenler var. Türkiye yargısı bağımsızdır ve suç işlememişse o orda tutulmaz. Ayrıca doğrudan darbeye karışarak ya da darbeyi bizzat planlayıp uygulayarak suç işlemiş FETÖ terör örgütünü orada koruyorlar. Ayrıca Türkiye’nin 1984’den bu yana savaştığı PKK’ya, ABD yardım ediyor. Devlet kurmaya çalışmaları için 5 bin tır silah yardımı veriyor. Yani burada saldırgan olan ABD’dir. Dolayısıyla ver kurtul anlayışı artık terk edilecek bir anlayıştır. Versen dahi kurtulamazsın. Onu da vereceksin faizi de arttıracaksın. Batılı sermayeye hizmet edeceksin ve batılı bloku içinde kalıp verilenle yetineceksin. Bunu kırmak gerekir. Aynı 15 Temmuz’daki gibi bu döviz savaşına devlet yanında katılmak gerekir. Bu nedenle evinizde bir döviz varsa onu bozdurmak bir vatanseverliktir. Bu kadar basit. Böyle bir ortamda gidip döviz almakta bozgunculuktan başka bir şey değildir. Şu ortamda dövizin bu kadar inip çıkması hiç anlamlı bir şey değil. Biz Almanya’dan, Fransa’dan, İngiltere’den daha iyiyiz. Tekrar söylüyorum; Bugün Amerikan bize siyasal talepleriyle Avrupa’nın siyasal talepleri bir biriyle örtüşüyor. ABD, Türkiye’nin elindeki papazdan rahatsız. Bu nedenle ABD, Türkiye’de rahatsızlık yaratacak hamlelerde bulunmaya çalışıyor, fakat sermaye izliyor. Niye izliyor? Bu sermayeyi arttırarak karlarını güncelleyebilirler. Ve faizler bu kur artışından dolayı arttığında 10 yıllık karlar güncellenmiş olacak ve müthiş bir getirisi olacak. Bugün papazı versen dahi bu kur düşmez ama faizi yüzde 50’ye getir, papazda unutulur. Nihai amaç, sermaye bakımından faizin yukarı çıkmasıdır” diye konuştu.
Haber: Hakan Aydın

Editör: Mahmut Beyaz