Mehmet Bağlar, Kahramanmaraş’ın tarihini, kültürünü, değerlerini, insanlarını ve bugüne kadar gelmiş geçmiş sanatçılarını anlatan arşivini sadece Manşet Gazetesi ile paylaştı.

Bağlar, 7’den 70’e Maraş ile ilgili bilgiler olan bu özel arşivini gazetemiz okuyucuları ile buluşturarak, kültür ve sanat anlamında vatandaşların gönül dünyalarını aydınlatıyor. Kahramanmaraş’ın tarihi dokusunu ve kültürünü ele aldığımız bu özel arşivde, şehrin geçmişten bu güne gelen ozanlarını, bestekârlarını ve sanatçılarını ele alıp bu özel kişilikleri tek tek sayfa sütunlarımıza taşımaya devam ediyoruz. Her hafta Pazartesi günü gazetemizde siz değerli okuyucularımız için yazılar yazan ve arşivinde ki tarih kokan notları bizimle paylaşan Bağlar, bu hafta 1968 yılında yaptığı çalışmalar, gösterdiği emekle kent müziğinin emektar isimlerinden biri olan Nevzat Kırkpınar öncülüğünde kurulan ‘Edeler Orkestrası’nın maceralarını kaleme aldı.

Volkan Müzik Galerisi Yöneticisi, araştırmacı ve bağlama üstadı Mehmet Bağlar ’ın kaleminden ‘Edeler Orkestrası’nın maceraları;

1975 YAZI İÇİN İŞ GÖRÜŞMELERİNİ TAMAMLADIK
1975 Mayısında tezkere olduk. Elbette içinde bulunduğumuz bahar mevsiminin de etkisiyle içimiz içimize sığmıyordu. Hey özgürlük hey! … Kısa bir tatil amacı hem de müzik piyasasını koklamak için önce İstanbul’a gittik. Bir iki iş görüşmesi yaptık teknolojik yenilikleri gördük, yeni kayıtlar kasetler ve sahne kıyafetleri alıp büyük bir heyecanla Maraş’a döndük. Koca yürekli şehrin koca yürekli insanları; dostlar, arkadaşlar, abiler, bacılarla kucaklaştık. Altın kafesteki bülbül bile “ille vatanım” diyorsa varın anlayın artık. Biz de özlemiştik onları. Birlikte çok yaşanmışlık ve mücadelemiz vardı. En önemlisi Maraş’ın sosyal yapısındaki kimi olumsuz kronikleri algıları birlikte yıkmıştık. Elbette bu gelişim ve değişimi birlikte yapılmıştık. Maraş gençliği ve öngörülü işletmecilerimizle, idarecilerimizle. Yani “Edeler” in çorbada yadsınamaz varlığı ve tuzu vardı. 1975 yazı için iş görüşmelerini tamamladık. Hemen bütün işletmelerde olacaktık. Orduevi, Kale Gazinosu, Pınarbaşı Gazinosu ve düğün salonları. Bu arada bir yenilik daha uyguladık. İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile görüşerek; dileyen liseler, ortaokullar ve ilkokulların yılsonu etkinliklerine geliri okul aile birliklerine kalmak üzere ücretsiz gideceğimizi bildirdik. Düşüncemiz, Maraş gençliğine sunmak istediğimiz hizmet anlayışımız olumlu karşılandı ve kabul gördü. İlk olarak Kız Meslek Lisemizin defilesinde konser verdik, defile boyunca onlara müziğimizle eşlik ettik.

EĞİTİM ENSTİTÜMÜZÜN YILSONU ETKİNLİKLERİNE KATILDIK
Akabinde Eğitim Enstitümüzün yılsonu etkinliklerine katıldık. Güzel bir maya çalmıştık göle. Her yıl Mayıs ayında Maraş Eğitim kurumlarının yılsonları bir şenlik ve şölen içinde geçecek, gençlerimizin bu günlere ait ömür boyu saklayacakları bir anıları olacaktı. Ve elbette ki biz edeler, yıllar sonra olmayacaktık, sahneyi yeniler alacaktı ama bizler; bu geleneğin öncüleri olarak mutlu olacaktık. Ama maalesef sonraki yıllarda siyasetin hoşgörüsüz ve hoyrat eli bu tür yaklaşımlara hayat hakkı vermeyecekti. Yeri gelmişken, Maraş’ımızın hâlihazırdaki durumu, sosyal hayatı aradan çok uzun zamanlar geçmesine rağmen 1968 - 1975 li yılların çok gerisinde olduğunu söylemeliyim! … Evet, çok sık gidip gelmiyordum, ama bu aralıklar benim gözlemlerime geniş açıdan baktığımda sağlıklı doneler veriyor. Üniversite kentiyiz, İnanç ve Kültür Kentiyiz, Sağlık ve Spor Kentiyiz, Etnik Kültür kentiyiz, mutfağımızla Osmanlı-Türk sentezinin tam ortasındayız, El sanatlarında önemli bir kaynağa sahibiz, “Germenika”mız var, Endemik bitkilerimiz var, “Şiirin Başkenti” yiz, evet evet evet! Daha birçok özelliğimiz var da… Peki, bunların pratikte karşılıkları var mı?

İSMİYLE MÜSEMMA İŞLER ÇIKARDIK
1975 yılı bu minvalde geçti. Konserler, Orduevi, Kale ve Pınarbaşı Gazinosu arasında. İşte bunlarda üç enstantane… Kış yaklaşıyordu. Kış ayları Maraş bir kâbustu. Sosyal hayat kış’la birlikte donuyordu. Varsa yoksa resmi kutlamalar ve birkaç özel kurum günleri ve STK geceleri… Askerden önce bu durumu kabullenmiştik. Ama şimdi durum ve konjonktür farklıydı. Bu kez profesyonel (!) düşünmemiz gerekiyordu, sorumluluklarımız vardı. O yıllarda profesyonel menajerlik sistemi henüz oluşma içinde. Bazı işler kotarılıyordu ancak sonuçlarında hep sanatçı kısmı mağdur oluyordu. Böyle bir kişiye ve kuruma başvurma arifesinde iken hayat karşımıza Sivaslı Kemancı Özcan’ı çıkardı. Allah var teklifi güzeldi. O yıllarda Güneydoğu’nun ilk restoran-gece kulübünde sahne alacaktık. Tası tarağı toplayıp komşumuz Antep’e yerleştik. Kafamızda hep bu kışı Antep’te geçirmek vardı. Antep’in geleneksel köklü ailesinden sayılan Dai’lerin açtığı Restoran Gece Kulüp formatındaki TEK KULÜP ün büyük orkestrasıydık. Bakın buraya dikkat çekmek isterim. Büyük Orkestra kavramı batılı bir olgudur. Farklı oluşumlarda farklı anlamlar içerir. Türkiye’mizde o yıllarda bu kavram, her tür müziğe eşlik edebilme kabiliyeti olan gruplara verilen bir sıfat ve isimdi. Nitekim de öyle oldu. İsmiyle müsemma işler çıkardık. TRT kökenli klasik müzik, halk müziği sanatçılarına çaldık, sonra serbest piyasadan gelenler oldu. Arada yerel sanatçılar vardı. Evet, bu bir ilkti Güneydoğumuzda…

BU BEYEFENDİ SAYIN DEMİREL’İ ARAYACAK VE…
Profesyonelliğin gereğini bilmiyorduk henüz. İşler nasıl dönüyor, sanatçı hasılat ilişkisi, yenilenme aralığı vs. falan filan. Bir gün toplantıya çağırdı menajerimiz. Kilis’le anlaştığını söyledi. Attan eşeğe binme misali var ya bizim kültürümüzde. İçimize sinmese de yükü denkleyip vardık İbrahim Kunduracı’nın oteline. Kilis’teyiz. Kaldığımız otel Kilis’in en iyi, en popüler oteli. Çalışacağımız mekân da öyle (öyle diyorlar) Bütün bu yumuşatıcı söylem benim canımı sıkıyordu. Kilis’te yaşadığım ve şimdi yazacağım bu anım Türkiye’mizi yönetenlerin Güneydoğumuzda yürüttüğü yanlış politikalına çarpıcı bir örnektir. Dedim ya Kunduracı’nın otelinde kalıyoruz. Bu beyefendi Sayın Demirel’i arayacak ve aranacak derecede önemli bir zat. Beyefendinin aradığı durumlara bizzat şahit oldum. Kilis Çin Pavyonda çalışıyoruz. Tenha günlerde gelirdi bu muhterem zevatlar. Gazinonun sahneyi gören geniş cephesine uzun bir masa kurulurdu. Resmi zevat hiyararşi içinde yerlerine otururdu. Başta Kaymakam, Emniyet Müdürü, Jandarma Komutanı, Belediye Başkanı ve yerel iş adamları. İlkin bir anlam verememiştim, haftalık rutin bu toplantıya. Doğal karşılamıştım. Ama her hafta aynı gün buluşmalar ve her hafta saat gece 12.00 de elektrik kesilmesi normal değildi. Durum şu: Malum günde sınırdan kaçak sevkiyatlar yapılıyor. Resmi idareciler ve kaçak sahipleri aynı masada. Elektrik kesilmesi kaçağın başlaması, elektriğin gelmesi işin bittiği manasına geliyordu.

İSTİKAMET SOĞUKOLUK
İşletmede çalışan dostlardan edindiğimiz bilgiyle, işin altını biraz kurcalayınca karşımıza gizli ve karanlık ellerin Devletin içindeki bir takım hain işbirlikçilerinin yerel idarecilerle yaptığı menfaat dayalı planları çıkıyordu. Devleti satan Devlet Görevlileri ve yerel iş ortakları! Biz, genç yaşımızda farkına vardık bu ihanetin, Devlet şimdilerde uyandı meseleye… Menajerlerimiz beyimizle bir toplantı daha yaptık. İstikamet Soğukoluk Emin Turizm, marş marş…

Haber: Emre Akkış
 

Editör: Mahmut Beyaz