Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleşen ve 3 saat 45 dakika süren Kabine Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu. Erdoğan, "Vatandaşımızın ekmeğine ve aşına göz dikenlere eyvallah etmeyeceğimiz gibi bu dönemde sergilenen fedakarlıkları da asla unutmayacağız. Bu vesileyle her kesimden insanımıza verdiğimiz tüm sözlerin takipçisi olduğumuzu tekrar hatırlatmak isterim. Milletimize verdiğimiz ‘çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirememe’ ‘refah kayıplarını telafi etme’ sözümüzü yerine getirmek için de bugüne kadar çok düzenleme yaptık. Enflasyonun hala yüksek oranlarda seyretmesinin bizim bu çabalarımızı sekteye uğrattığının elbette farkındayız. Bilhassa emeklilerimizin yaşadığı sıkıntıları çok iyi biliyorum. Bunun için bakanlarımıza yeni hazırlıklar yapmaları noktasında gerekli talimatları vermiştim. Kabine toplantımızda yaptığımız kapsamlı değerlendirmelerin ardından emeklilerimizi rahatlatacak yeni bir karar aldık. Emeklilerimize bir defaya mahsus olmak üzere 5 bin Türk Lirası ödeme yapmayı kararlaştırdık. Hem emekli olup hem de fiilen çalışmaya devam eden emeklilerimizi bu düzenlemenin dışında bırakıyoruz. Bütçemize toplam maliyeti 61 milyar lirayı geçen bu ödemeler kasım ayının ilk yarısı itibari ile emeklilerimizin hesabına yatırılmış olacaktır" dedi.

'İNŞALLAH O ZAMAN DA HER TÜRLÜ FEDAKARLIĞI SERGİLEYECEĞİZ'

Erdoğan, konuşmasının devamında, "Yılbaşında emeklilerimizin durumunu tekrar gözden geçirecek inşallah o zaman da her türlü fedakârlığı sergileyeceğiz. 12,2 milyon emeklimizi doğrudan etkileyen aldığımız bu kararın hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye büyüdükçe, güçlendikçe, zenginleştikçe ortaya çıkacak kaynağı milletimizin her kesimi ile paylaşma ilkemizi, doğalgazdan çalışan ve emekli maaşlarına kadar her alanda hayata geçirmeyi sürdüreceğiz. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sarıldıkça Allah’ın izniyle üstesinden gelemeyeceğimiz mesele çözemeyeceğimiz sorun alt edemeyeceğimiz tehdit yoktur. Şehir merkezlerimizdeki örnek olarak söylüyorum; deprem yıkıntılarını büyük ölçüde temizledik temizlemeye devam ediyoruz. Dünyada 11 şehirdeki 14 milyon insanı etkileyen 50 bini aşkın can kaybına ve 850 bin bağımsız bölümün yıkımına yol açan bir felaketle böylesine etkili ve hızlı mücadele eden başka ülke örneği yoktur. Şehir merkezlerimizdeki deprem yıkıntılarını büyük ölçüde temizledik. Geçici barınma alanlarında 600 bin vatandaşımıza hizmet veriyor, ayrıca kira yardımı ve diğer desteklerle 1,3 milyon insanımızın yanında yer alıyoruz" ifadelerini kullandı.

'OPERASYONUMUZUN İLK SAFHASI BAŞARIYLA SONUÇLANDI'

Erdoğan, Türkiye'nin 40 yıllık terörle mücadelesini sadece fiziki standartları itibariyle değil aynı zamanda insani ve ahlaki olarak da alnının akıyla yürüterek başarıya ulaştırmış bir ülke olduğunu vurgulayarak, "Medeniyetimizden, tarihimizden ve kültürümüzden tevarüs ettiğimiz mirasın ışığında aynı ilkeli duruşla mücadelemizi sürdürüyoruz. Son dönemde ‘terörü kaynağında kurutma’ stratejimiz çerçevesinde bu mücadeleyi önemli ölçüde sınırlarımız dışına taşıdık. Binlerce yıllık devlet geleneğimizden aldığımız ilhamla sınırlarımız dışındaki mücadeleyi de uluslararası hukuka riayet ederek insani ve ahlaki çizgileri asla ihlal etmeden yürütüyoruz. Bizim terörle mücadele tarihimizin sayfalarında bilinçli olarak burnu kanamış tek bir masumun ne kanı dökülmüş tek bir çocuğun ne de onuru zedelenmiş tek bir mazlumun kaydı vardır. Kuzey Irak ve Suriye’nin kuzeyinde geçtiğimiz hafta yaptığımız son harekatları da aynı hassasiyetle icra ettik. Sadece terör örgütü mensuplarını, teröristlerce kullanılan tesislerini, terörün gelir kaynaklarını ve yeteneklerini hedef aldığımız operasyonumuzun ilk safhası başarıyla sonuçlandı" diye konuştu.

'VAKTİ GELDİĞİNDE GEREĞİ MUHAKKAK YAPILACAKTIR'

Erdoğan, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyi ve Suriye'nin kuzeyine yaptığı operasyonlara ilişkin bilgi vererek konuşmasında şunları söyledi:

"1 Ekim'den bugüne hava kuvvetlerimizin harekatleri ve ateşle taarruz neticesinde teröristlere ait toplam 194 hedef imha edildi. Operasyonlarımız sonucunda 162 terörist etkisiz hale getirildi. Her operasyonumuzda olduğu gibi son harekatta da en büyük sorunu DEAŞ bahanesiyle terör örgütüne destek veren müttefikimiz ile yaşadık. Bilindiği gibi yıllardır bölgedeki terör örgütleri ile yakın ilişki içinde olan diğer güçlere bir çağrı yapıyoruz. Bu ülkelerden yapacağımız harekatlarda zarar görmemeleri için bölgedeki askeri ve istihbari unsurlarını teröristlerden uzak tutmalarını istiyoruz. Son harekattan önce de hem Dışişleri hem Milli Savunma Bakanlıklarımız hem de MİT Başkanlığımız seviyesinde aynı ikazlarda bulunduk. Adeta ak sütün içindeki ak kılı ayırt etme hassasiyetiyle teröristler dışında kimseye zarar vermeden bu operasyonu yürüttük. Buna rağmen tatsız ve muhataplarımızın ifadesiyle üzüntü verici bir hadise yaşanmasını engelleyemedik. Hiç şüphe yok ki bu olay milli hafızamıza kayıt edilmiştir ve vakti, saati geldiğinde gereği muhakkak yapılacaktır. Terör örgütüne ve kontrolündeki yerlere daha bir kararlılıkla, daha bir şiddetle, daha etkili bir şekilde harekatlar düzenlemeye devam edeceğiz."

'KANLI HADİSELERİN SORUMLULARINA ARKA ÇIKANLAR DA EN AZ ONLAR KADAR SUÇLUDUR'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Kuzey Irak ve Suriye'nin Kuzeyi'nde gerçekleştirdiği operasyonlarında haklı olduğunu söyledi. Erdoğan, "Sınırlarımızda ne tek bir teröristin barınmasına ne de bir terör koridoru kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Esasen müttefiklerimiz bunun sözünü bize verdiler. Ancak bu sözlerini tutmadılar. Terör örgütünün ismini değiştirmeleri sadece kendilerini kandırmaları anlamına gelmiyor, başkalarını da kandırıyorlar. PKK’ya SDG demekle Amerika’ya Birleşik Devletler, Büyük Britanya’ya ‘Birleşik Krallık’ demekle burada herhangi bir şey değişmiyor. Dolayısıyla PKK’yı terör örgütü olarak tanıyan her ülkenin, bu örgütün farklı isimlerle faaliyet gösteren yapılarını da aynı kapsama alması hem hukuki hem ahlaki bir yükümlülüktür. PKK’nın siyasi uzantısı HDP‘nin şu anda cezaevinde bulunan eski genel başkanının ve yönetiminin çağrısıyla bundan tam 9 yıl önce yaşanan hadiseler bile tek başına böyle bir tavrı gerekli kılar. Güvenlik görevlilerimizin yanı sıra aralarında Yasin Börü’nün de olduğu onlarca sivil vatandaşımızın vahşice katledildiği bu kanlı hadiselerin sorumlularına arka çıkanlar da en az onlar kadar suçludur" dedi.

'BU KONSEPT ÜLKEMİZİ HEDEF ALAN TÜM TERÖR ÖRGÜTLERİNİ KAPSAMAKTADIR'

Erdoğan, Türkiye’nin terör örgütü PKK’ya karşı mücadelesi ve operasyonlarının durmadan devam edeceğini bildirerek şunları söyledi:

"Tüm isimleri ve uzantılarıyla PKK’yı tamamen ortadan kaldırana kadar sınır ötesi harekatlarını devam ettirme, küresel düzeyde istihbari faaliyetler yürütme, Türkiye’nin meşru hakkıdır. Bir gece ansızın gelebiliriz’ sözünü sürdüreceğiz. Bu konsept sadece PKK’yla sınırlı değildir. Onunla birlikte FETÖ’den DEAŞ’a ülkemizi hedef alan terör örgütlerinin hepsini kapsamaktadır. Diğer yandan Kuzey Irak sınırlarımızda oluşturmaya başladığımız güvenlik koridorunu her geçen ay biraz daha yaygınlaştırıyor, tahkim ediyoruz. Irak Merkezi Hükümeti ve Kuzey Irak bölgesel Yönetimi ile işbirliği içinde yürüttüğümüz bu çalışmaları tamamlayarak çemberi kapattığımızda terörle mücadelede yeni bir safhaya geçeceğiz. Türkiye’nin buradaki operasyonlarıyla terör örgütünü çökertmesi Irak’ın toprak bütünlüğüne ve Kuzey Irak bölgesel Yönetimi’nin huzuruna da katkı verecektir. Irak ile geliştirdiğimiz siyasi ve ekonomik ilişkilerin geleceği bakımından da bu sürecin bir başarıyla sonuçlanmasını hayırlı bir adım olarak görüyoruz."

'ERMENİSTAN VERDİĞİ SÖZLERİ TUTARSA İLİŞKİLERİ GELİŞTİRMEYE HAZIRIZ'

Erdoğan, Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşananlara da değinerek, "Bölgemizdeki bir başka kriz alanı olan Karabağ‘da Azerbaycanlı kardeşlerimizin kararlı ve cesur mücadelesi ile elde edilen zaferi bir kez daha tebrik ediyoruz. Bu tecrübeler ışığında Ermenistan yönetiminden beklentimiz önümüzdeki dönemde aklında ve hakkaniyetin ışığında; barış, güvenlik ve refah odaklı bir politika izlemesidir. Şayet bu şekilde hareket eder Zengezur Koridoru‘nun açılması başta olmak üzere verdiği sözleri tutarsa Ermenistan yönetimi ile ilişkilerimizi adım adım geliştirmeye hazır olduğumuzu tekrar ifade etmek istiyorum. İran yönetimine de bölgede barışın ve huzurun kökleşmesini sağlayacak siyasi ve ekonomik adımların yolunu açacak bu tarihi projede birlikte hareket etme çağrısında bulunuyorum" diye konuştu.

'BAĞIMSIZ  FİLİSTİN DEVLETİ KURULMADAN HUZUR GELMEYECEĞİNE İNANIYORUZ'

Erdoğan, İsrail ile Filistin arasında çıkan çatışmaya değinerek, "Müslümanlar olarak ilk kıblemiz Mescidi Aksa'nın ve onun içinde yer aldığı Kudüs’ü şerifin gönül dünyamızda ayrı bir yeri var. İnsanlığın en eski yerleşimlerine, medeniyetlerine beşiklik eden Kudüs merkezli coğrafyadaki her kökenden ve inançtan insanlar; ecdadımızın idaresinde asırlarca barış ve huzur içinde yaşamıştı. Ecdat bölgenin dini zenginliğine el Halil kapısının üzerine ‘lâ ilahe illallah İbrahim halilullah’ ifadesini yazacak kadar özenle ve itina ile yaklaşmıştı. Maalesef bu bölge birinci Dünya Savaşı’nın ardından orayı terk etmek zorunda kalmamızla birlikte kanın, gözyaşının, gerilimin, çatışmanın, işgalin eksik olmadığı bir yere dönüştü. Hem Filistin halkına yapılan haksızlıklar ve zulümler hem 3 dinin kutsallarını içinde barındıran Kudüs’ün özellikle de Mescid-i Aksa‘nın mahremiyetine yönelik tecavüzler bölgeyi hep diken üstünde tuttu. Sorunların bu kadar derinleşmesinde elbette uluslararası toplumun Filistinlilere verdiği sözleri yerine getirmemesinin de çok ciddi payı vardır. Birleşmiş Milletler'in ve diğer uluslararası kuruluşların Filistin’le ilgili aldığı kararların neredeyse hiçbiri uygulanmadı. Türkiye olarak bizim bu konudaki tavrımız en başından itibaren nettir. 1949 yılından beri İsrail devletini tanıyoruz ve kimi zaman kesintiye uğrasa da diplomatik ilişkilerimizi sürdürüyoruz. Bununla birlikte 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen bir Filistin devleti kurulmadan bölgeye huzur gelmeyeceğini inanıyoruz" dedi.

'İSRAİLLİ SİVİLLERE YÖNELİK RASTGELE EYLEMLERE DE AYNI ŞEKİLDE KARŞIYIZ'

Erdoğan, konuyla ilgili olarak konuşmasının devamında, "Filistin halkını sürekli taciz ederek can ve mal güvenliğini hiçe sayarak, evlerine ve arazilerini el koyarak, altyapısını tahrip ederek, kalkınmasına engel olarak bölgedeki sorunun çözülemeyeceği açıktır. Böyle bir yaklaşım sadece derinleşen huzursuzluğun yol açtığı çatışmaların artmasına her iki tarafın da sürekli kanının dökülmesine nihayetinde de barış arayışlarının hep hüsranla sonuçlanmasına yol açar. İsrail’in Filistin halkının temel haklarını hiçe sayan yaklaşımı son olayda da görüleceği üzere kendi halkının güvenliğini de tehdit etmektedir. Biz ne İsrail topraklarında ne Filistin topraklarında tek bir masumun dahi burnunun kanamasına razı olmadığımızı hep söyledik, söylüyoruz. Bugün de aynı yerdeyiz. Değişen bir şey yok. Bugün hiçbir ayrım yapmadan, inancına, kökenine bakmadan insanı bu şekilde savunuyoruz. İsrail güvenlik güçlerinin ve illegal yerleşimcilerin Filistinlilere uyguladığı baskıya, zulme, yargısız infazlara can ve mal tehdidine de nasıl karşıysak İsrailli sivillere yönelik rastgele eylemlere de aynı şekilde karşıyız. Hele hele Gazze’nin orantısız hava ve kara saldırılarıyla yerle yeksan edilmesi, camilerin bombalanması, bu sırada yaşanan masum çocuk, kadın, yaşlı ve sivil ölümleri asla kabul edilemez bir durumdur. İsrail şehirlerine yönelik eylemlerde benzer manzaralar ortaya çıkmışsa bunları da kesinlikle tasvip etmiyoruz. Her şeyin olduğu gibi savaşın da bir adabı ve ahlakı vardır. Tüm taraflar buna riayet etmek de mükelleftir. Altını çizerek hep ifade ettiğimiz gibi; adil bir barışın kaybedeni olmaz" ifadesini kullandı.

'İTİDALLİ ADIM BARIŞA GİDEN YOLUN KAPISINI DA ARALAYACAKTIR'

Erdoğan, bir şiddet sarmalına girilmesinin ilave acıdan başka bir şey getirmeyeceğini hatırlatarak konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

"İsrail yönetiminden Gazze başta olmak üzere Filistin topraklarına yönelik bombardımanlarını Filistinlilerden de İsrail’deki sivil yerleşimlere yönelik tacizlerini durdurmalarını istiyoruz. Bu itidalli adım barışa giden yolun kapısını da aralayacaktır. Gün fevri değil devlet aklıyla, soğukkanlılıkla ve insanlık vicdanıyla hareket etme günüdür. Türkiye olarak tarafların talep etmesi halinde esir takası dahil her türlü arabuluculuğa da hazır olduğumuzu belirtmek isterim. Bir süredir devam ettirdiğimiz son 3 gündür daha da yoğunlaştırdığımız diplomatik temaslarımızı artırarak sürdürüyoruz. Bugün Filistin Devlet Başkanı Sayın Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Sayın Herzog ile son derece verimli birer telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Her iki lidere de sivil ölümlerinden duyduğumuz derin üzüntüyü ifade ettim. Çatışmaların sonlandırılması ve sükunetin bir an önce sağlanması noktasında elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu dile getirdik. Yine bugün Katar Emiri Şeyh Temim, Lübnan Başbakanı Sayın Mikati, Malezya Başbakanı Enver İbrahim ile de görüşerek akan kanı nasıl durdurabileceğimizi değerlendirdik. Gazze halkının ihtiyaç duyacağı insani yardım malzemelerinin tedariki konusunda da gerekli hazırlıklarımızı yapıyoruz."

ULUSLARARASI UZAY KO0NGRESİ AÇIKLAMASI

Recep Tayyip Erdoğan, "Bu yıl İstanbul ve Ankara’nın ardından 29 Eylül‘de İzmir’de düzenlenen Teknofest’in heyecanını tüm katılımcılarla özellikle gençlerimizle birlikte yaşadık. Katılımcı, etkinlik ve ziyaretçi sayısıyla artık dünya çapında bir teknoloji festivaline dönüşen Teknofest’te bir araya geldiğimiz evlatlarımızın dinamizmi bize de güç veriyor, enerji veriyor. Bu kapsamda Cumhuriyet tarihi boyunca ülkemizde düzenlenecek en büyük bilimsel etkinlik olan Uluslararası Uzay Kongresi’nin 77’ncisine inşallah 2026 yılında Antalya’da ev sahipliği yapacağız. Her yıl olduğu gibi bu sene de Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin (TBMM) yeni Yasama yılının açılış töreninde milletvekillerimizle birlikte Gazi Meclisimizde hazır bulunduk. Bu vesileyle Cumhuriyetimizin kuruluşundaki ideallerinden Türkiye Yüzyılı hedefimize ülkemizi yeni bir Anayasa’ya kavuşturma kararlılığımıza kadar pek çok başlıktaki görüşlerimizi meclisimizle ve milletimizle paylaştık. Her ne kadar bazılarının milli mücadeleyi yöneten, 15 Temmuz’da hain darbecilere direnen Meclisimize ‘gazi’ demeye dili varmıyor olsa da Türkiye Büyük Millet Meclisi bu şanlı unvanı inşallah ilelebet taşıyacaktır" dedi.

'İSTANBUL'DA BAŞARILAN HOŞGÖRÜ İKLİMİNİN TÜM DÜNYADA OLMASIIN TEMENNİ EDİYORUZ'

Erdoğan, Türkiye Yüzyılı'nı adaletin de yüzyılı yapma hayallerine adım adım yaklaştıklarını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İnsanımızın adalet özlemini giderme yanında terör örgütleri başta olmak üzere ülkemize ve milletimize dönük tehditler karşısında sağlam bir duruş sergileyen yargımızın yanında olmaya hep devam edeceğiz. Partimizin 4’üncü olağanüstü kongresi vesilesiyle ağırladığımız misafirlerimizle de ülkelerimiz arasındaki ilişkileri değerlendirdiğimiz görüşmeler yapma fırsatı bulduk. Dün de İstanbul’da Mor Efrem Süryani kadim Ortodoks Kilisesi’nin açılışını gerçekleştirdik. Bu toprakların ayrılmaz bir parçası olarak gördüğümüz Süryani cemaati ile işbirliği içinde inşa ettiğimiz kilise ülkemizdeki din ve inanç özgürlüğünün sembolüdür. Bölgemizde ve dünyada dini ve etnik kökenlere dayalı ayrışmaların, çatışmaların, nefret suçlarının arttığı bir dönemde Türkiye’nin sergilediği bu kuşatıcı ve kucaklayıcı tavır çok çok önemlidir. İstanbul’da tüm semavi dinlerin temsilcileri ve mensuplarının katılımı ile başarılan hoşgörü ve dayanışma ikliminin Kudüs başta olmak üzere dünyanın her yerine örnek olmasını temenni ediyoruz."

'ÜZERİMİZE DÜŞENLERİ EKSİKSİZ BİR ŞEKİLDE YERİNE GETİRMENİN GAYRETİ İÇİNDEYİZ'

Erdoğan, ekonomi alanındaki programları dikkatle ve belirlenen takvim içinde yürüttüklerini ifade ederek, "Eylül’ün ilk haftasında Orta Vadeli Programı milletimizin ve iş dünyamızın takdirine sunduk. 2053 vizyonumuzun önemli bir parçası olan 12’nci Kalkınma Planımızın hazırlıklarını önemli ölçüde tamamladık. Gelecek 30 yıla dair hedef ve vizyonumuzun yol haritasını teşkil edecek planın detaylarını önümüzdeki haftalarda kamuoyumuzla paylaşacağız. Tabi orta ve uzun vadeli programları yürütürken ekonominin güncel sorunlarını ve ihtiyaçlarını da ihmal etmiyoruz. Küresel ekonominin geleceği ile ilgili tahminlerin giderek kötümserleştiği bir dönemde Türkiye bir kez daha kendini farklı bir güzergaha taşımayı başarmıştır. Yaşadığımız enflasyon, daha doğrusu rasyonel olgularla bağlarını tamamen koparmış hayat pahalılığı sıkıntısını çözmek için özgün ve akılcı politikalara dayalı bir yol izliyoruz. Bu meselenin üstesinden gelmenin hukuki ve idari tedbirler yanında asıl milletçe ve bireyler olarak topyekün ortaya koyacağımız ahlak, erdem, hak ve hakkaniyet esaslı bir duruştan geçtiği açıktır. Biz iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batırarak öncelikle üzerimize düşenleri eksiksiz bir şekilde yerine getirmenin gayreti içindeyiz. Son birkaç yıldır adet bir histeri halinde süren fiyatlama davranışlarının sonuna gelindiğinde inanıyoruz" diye konuştu.

'TÜRKİYE HEDEFLERİNE İLERLEMEYE DEVAM EDİYOR'

Erdoğan, ekonomide toparlanma belirtilerinin görülmeye başladığına değinerek, "Ülkemizi kronik baş ağrısı olan faiz, kur, enflasyon üçgenine sıkıştırma gayretlerini bir kez daha boşa çıkartmakta kararlıyız. Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazlasıyla büyütme esasına dayanan stratejimizden en küçük bir geri adım atmıyoruz.  Sadece bu doğrultuda geldiğimiz seviyenin gereği olan yeni yöntemleri, yeni politikaları devreye alıyoruz. Küresel ekonominin büyüme tahminleri sürekli düşürülürken Türkiye’ye ilişkin büyüme tahminlerinin düzenli olarak yükseltilmesi doğru istikamette gittiğimizi gösteriyor. Bu yılın ilk yarısında yüzde 3,8 büyüyen, 254 milyar doları aşan ihracatının etkisiyle küresel ticaretten aldığı pay yüzde 1,03’e yükselen Türkiye depremin getirdiği yüke rağmen hedeflerine ilerlemeye devam ediyor" diye konuştu.

'ALDIĞIMIZ TEDBİRLER OTOMOTİV PİYASASINDA SPEKÜLATİF FİYATLARI ORTADAN KALDIRDI'

Erdoğan, bazı sektörlerde attıkları adımların olumlu sonuçlarını aldıklarını ifade ederek, şunları söyledi:

"Öte yandan otomotiv sektörü ile ilgili getirdiğimiz ve yılbaşına kadar uzattığımız pazarlama, satış, ilan sınırlamalarının etkisi giderek daha fazla hissediliyor. Aldığımız tedbirler, kestiğimiz cezalar ve diğer engellemeler sayesinde otomotiv piyasasında yaşanan spekülatif fiyat artışları ortadan kalkmaya başladı. Bu kapsamda stokçuluk yapan ve haksız fiyat uygulamasına giden firmalar ile şahıslara toplam 222 milyon lira idari para cezası kesildi. Aynı şekilde rekabeti bozucu faaliyet yürüttüğü tespit edilen 139 firma 2 milyar 105 milyon lira cezaya maruz kaldı. Şimdi benzer bir uygulamayı gayrimenkul piyasasında devreye alıyoruz. Konut ve kira sektöründe adil, dürüst, özenli ve makul şekilde hareket etmeyerek piyasanın dengesini bozan, fahiş fiyat artışlarına yol açan kişi ve kurumlara yönelik ağır yaptırımlar getiriyoruz. Çimento ve hazır beton sektöründeki dengesiz fiyat artışları da yakın takibe alındı. Yapılacak incelemeler sonunda haksız bir şekilde fiyat yükselttiği tespit edilen firmalar bunun bedelini ağır para cezalarıyla ödeyecekler. Tüketicilerimizi korumak için aldatıcı ve yanıltıcı reklam yapan firmalar ile etiketi ile kasası arasında fiyat farkı bulunan işletmeler üzerinde de hassasiyetle duruyoruz." 

"DHA"

Editör: Demirören Haber Ajansı