Çocuk hakları, hem kanunen hem de ahlaki olarak dünya üzerindeki bütün çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavramdır. Günümüzde çocuk hakları ile ilgili olan uluslararası belge 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve 193 ülke tarafından onaylanmış olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına dair sözleşmedir. Bu kapsamda 20 Kasım, Dünya Çocuk Hakları günü olarak kutlanıyor. Fakat özellikle BM üyesi ülkelerde çocuklar büyük bir zenginlik içerisinde yaşarken, Ortadoğu’da ise savaştan kaçarak canlarını kurtarmaya çalışıyor. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü münasebetiyle Manşet Gazetemize özel değerlendirmelerde bulunan Avukat Abdulkadir Kazancı, “Ülkemizde son 2 yıldır, Kahramanmaraş’ta da son 6 aydır yürürlülükte olan ‘Çocuk İzlem Merkezleri’ kuruldu. Çocuk İzlem Merkezi, cinsel istismar suçları başta olmak üzere mağdur çocukların adli yargılama süreçlerinde tekrar mağdur olmasının önüne geçmeyi amaçlayan, bir oluşumdur. Burada bir çocuk psikologu, pedagog, birkaç uzman ve arka planda savcı, avukatlar bulunmak üzere çocukların ifadeleri tek seferde ve bütün uzmanların orada bulunması eşliğinde alınıyor.” dedi.

İşte Avukat Kazancı’nın Manşet Gazetemize özel açıklamalarından satır başları;

“ÇOCUKLARIMIZIN MAGDUR OLMAMASI İÇİN ÜLKEMİZDE ÇOCUK İZLEM MERKEZLERİ KURULDU”

Konuşmalarında, çocuk haklarının korunması kapsamında cinsel istismar suçları başta olmak üzere mağdur çocukların adli yargılama süreçlerinde tekrar mağdur olmaması adına kurulan ‘Çocuk İzlem Merkezi’ hakkında bilgiler veren Avukat Kazancı, “Çocuk hakları konusunda değinilmesi gereken en önemli konu, ülkemizde veya diğer ülkelerde savaş dışında çocuk hakları ne kadar uygulanıyor konusudur. Kanunlar çerçevesinde göstermelik çok fazla hak vardır ama ülkemizde son 3 seneyi çıkardığımız zaman öncesinde çocukların çoğu hakkı genel olarak gasp ediliyordu. Örneğin bir çocuk cinsel istismara maruz kaldığı zaman sadece cinsel istismara maruz kaldığı andan değil de devamında gerçekleşen sürede yani failin yargılandığı sırada da çok ciddi bir şekilde haksızlıklara maruz kalıyor. Bunlar, olayı yaşayan çocuğa konunun bir uzman yardımı alınmadan defalarca kez anlattırılması, çocuğun anlamayacağı derecede ağır sorular sorulması gibi hususlardır. Ülkemizde son 2 yıldır, Kahramanmaraş’ta da son 6 aydır yürürlülükte olan ‘Çocuk İzlem Merkezleri’ kuruldu. Nedir bu Çocuk İzlem Merkezi? Çocuk izlem merkezi, cinsel istismar suçları başta olmak üzere mağdur çocukların adli yargılama süreçlerinde tekrar mağdur olmasının önüne geçmeyi amaçlayan, 04.10.2012 tarihli Başbakanlık Genelgesi ile ülke genelinde yaygınlaştırılması düşünülen ve Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler bünyesinde kurulan bir oluşumdur. Bu merkezler, bir çocuk mağdur olduğu ya da suça sürüklendiği zaman yani psikolojisinin zedelenme ihtimali olan  durumlarda devreye giriyor. Bizim şehrimizde bu oluşum Necip Fazıl Şehir ve Devlet Hastanesi içerisinde bulunuyor. Burada bir çocuk psikologu, pedagog, birkaç uzman ve arka planda savcı, avukatlar bulunmak üzere çocukların ifadeleri tek seferde ve bütün uzmanların orada bulunması eşliğinde alınıyor” dedi.

“ÇOCUKLARIN HAKLARI LİNEER BİR ARTIŞ GÖSTEREREK KORUNMAYA DEVAM EDİYOR”

“Eskiden bu gibi durumlarda çocuk, olayı ilk önce polise anlatıyor sonra savcıya ve hakime anlatıyordu. Şimdi ise ‘Çocuk İzlem Merkezi’ sayesinde ifadeler tek seferde alınıyor sonrasında hakim isterse bir kez daha özel olarak ifadeye başvurulabiliyor. Ama genel itibariyle ifadeler bu merkezlerde tek seferde, kayıt altında, sosyal uzmanlar eşlinde çocuğun psikolojisini çok zedelemeden alınıyor. Tüm bunlara ek olarak burada çocuğun yaşanan olayı idrak edip edemeyeceği de ölçülüyor. 15 yaşındaki bir çocuk ile 8 yaşında bir çocuğun olayları yorumlama şekli daha farklı olabiliyor. 15 yaşındaki bir çocuk buluğ çağının verdiği etkiyle olayları farklı yorumlayabiliyor ama 8 yaşındaki bir çocuk olayları daha saf, yorumsuz ve direkt anlatıyor. Bu konuda aile uzmanları da dahil olmak üzere herkes rapor veriyor. Çocuğun konuyu idrak edebilecek düzeyde olup olmadığı, bir eylemin şefkat mi yoksa cinsel bir girişim mi ayrımını yapıp yapamadığı gibi birçok konu tespit ediliyor. Böylece çocukların hakları ciddi manada lineer bir artış göstererek korunmaya devam ediyor. Ama ne yazık ki bazı küçük şehirlerde hala Çocuk İzlem Merkezleri yok. Oralarda hakimler işlerini yaparken her ne kadar hassas davranmaya çalışsalarda yine de çocuğun yaşadığı travmadan dolayı psikolojisi bozuluyor. Katıldığım bir duruşmadan örnek verecek olursam,  9 yaşında bir kız çocuğu 72 yaşında bir adamın saldırısına uğramış. Olay, sarkıntılık düzeyinde olan bir saldırı olarak gelişmiş. Çocuk her ne kadar, Çocuk İzlem Merkezinde ifade vermiş olsa da hakim çocuğu tekrar dinlemek istedi. Hakim tekrar dinlerken yine bahsettiğimiz uzmanlar duruşma salonunda hazır bulunuyordu. Hakimle veya avukatla baş başa bir dinleme söz konusu değil. Çocuk olayı anlatmaya çalışırken ağladı yani çocuk sadece o istismar anında bir yara almıyor sonrasında konuyu anlatırken karşılaştığı sorularda daha fazla yaralanıyor. Çocuk hakları konusundaki en önemli konu şuan da budur.”

“ÇOCUKLARA DEVLET TARAFINDAN AVUKAT ATANMASI ÇOK GÜZEL BİR UYGULAMADIR”

Çocukların herhangi bir durumda kendilerini nasıl savunacaklarını bilmedikleri için onlara devlet tarafından avukat atanmasının çok güzel bir uygulama olduğunu söyleyen Kazancı, büyük küçük demeden herkesin savunma hakkının olduğuna değindi. Kazancı, “Herkesin savunma hakkı kutsaldır. Kimse cezası kesinleşmeden fail olmaz. Bizim sistemimizde, dünya hukuk sisteminde ve ceza sisteminde hakim olan konu masumiyet galiresidir. Zorunlu müdafilik konusu vardır. 18 yaşından küçük olan biri mağdur da olsa suça sürüklenen şahıs da olsa devlet bu kişilere avukat atıyor. Bu çok uzun yıllardır süre gelen bir uygulama ve bunun çok büyük artıları oluyor. Mesela yine karşılaştığımız olaylardan anlatmak gerekirse, çocuk buluğ çağının verdiği depresyon ile intihara kalkışıyor. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi anne babanın ilgisizliği, şiddet, aşırı baskı gibi durumlardır. Çocuk ağrı kesici içip intihara kalkışıyor ve sonrasında zehirleniyor, zehirlenince de soruşturma başlatılıyor. Çocuğa avukat atanmadan önce çocuklar haklarını bilmezdi haklarını bilmediği gibi kimden şikayetçi olacağını ya da kimden şikayetçi olması gerektiğini de bilmezdi. Olaylar ortaya çıkmakta daha da zorlanır ve çocuk kimseden şikayetçi olmadan konu kapanır giderdi. Burada değinmemiz gereken, aslında çocuğun haklarını bilmediği için kimden şikayetçi olmadığıdır. Böyle bir durumda anne baba sorumludur, ilacı çocuğa satan kişi sorumludur, anne baba o an işteyse ve çocuğa başka biri bakıyorsa o kişi de sorumludur. Bu hususta ne değişti diye bakarsak çocuklar haklarını bilmedikleri ve kendilerini nasıl savunacaklarını bilmedikleri için onlara bir savunmacı yani avukat atanmaya başlandı. Çocuklara, herhangi adli bir durum söz konusu olduğunda avukat atanması çok güzel bir uygulamadır.”

“YAŞANAN OLAYLAR BASIN VE SOSYAL MEDYA ARACILIĞIYLA DAHA DA HIZLI YAYILMAYA BAŞLADI”

Son yıllarda insanların hassasiyetlerinin daha da arttığını ve bilinçlendiğini söyleyen Kazancı, “Bizim ülkemizde  her şey biraz daha geç uygulanıyor. Bir şeylerin farkında olmamız için yaşamamız gerekiyor. Eskiden çocuğun istismara uğradığı basına yansıyordu ama yargınlanma sürecinde uğradığı istismar yansımıyordu. Onu sadece bizler yani işin iç kısmındaki insanlar görüyordu. Artık her aşamada daha şeffaf olunmaya başlandı. Bu konunun, yani Çocuk İzlem Merkezlerinin en büyük gecikme sebeplerinden biri de budur. Yaşanan olaylar artık sosyal medya ve basın aracılığıyla çok hızlı bir şekilde yayılabiliyor. Toplumumuzun son dönemlerde bu konulara bakışı da değişti. Eskiden 16-17 yaşlarında bir kız çocuğu istismara uğradığında konu bir nebze de olsa ayıplanır gibi bir hal alırdı ama artık bu algı tamamen ortadan kalktı. Şimdi en ufak bir şey de herkes kenetleniyor ve gereken tepki ortaya koyuluyor” şeklinde konuştu.

“HER TÜRLÜ SİLAHLI ÇATIŞMA ORTAMINDA MAGDUR OLAN ÇOCUKLARDIR”

Savaş alanlarında bulunan çocukların haklarına değinen Avukat Kazancı, “Bütün Ortadoğu’da ve Türkiye’de yaşanan silahlı çatışmaların mağduru olan çocuklardır” dedi. Kazancı, “Çocuk hakları konusunda iki türlü bakış açısı mevcut bir tanesi savaş anında çocuk hakları diğeri de normal yani olağan halde çocuk hakları. Bahsedeceğimiz husus savaş halinde çocuk haklarıdır. Öncelikle uluslararası antlaşmalar daha doğrusu her ülkenin bir hukuk hiyerarşisi vardır. Bunların en üstünde Anayasa yer alır devamında uluslararası anlaşmalar  ve kanunlar yer alır. Çoğu ülkede ve bizim ülkemizde bu böyledir. Ülkelerin Anayasalarında, uluslararası anlaşmalarda ve kanunlarda çocuk hakları ile ilgili göstermelik maddeler mevcuttur. Bunların ne kadar uygulandığı tartışılabilir bir konudur. Biz etrafımızdaki komşu ülkeler ile birlikte Ortadoğu ülkesi denilebilecek bir kısımdayız. Buralarda hem savaş anında hem de savaş olmasa bile terör olayları esnasında bir çok çocuğumuzu maalesef ki kaybediyoruz. Söz konusu eylemler ve durumlara hem vatandaşlar hem de çocuklarımız maruz kalıyor. Kaybedilen çocukların haklarından söz etmek için biraz da kasıtlı olarak çocuklara yönelik yapılan saldırılardan konuşmak gerekiyor. Bu saldırılarda genel olarak siviller hedef alındığı gibi bir okulun saldırıya uğraması sırasında tamamen çocukların hedef alındığı ön planda oluyor. Bütün Ortadoğu’da ve Türkiye’de yaşanan silahlı çatışmaların mağduru olan çocukların Dünya’ya gösterdiği bir gerçek var: Sadece savaşlarda değil, her tür silahlı çatışma ortamında, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 38. maddesi başta olmak üzere tamamı askıya alınmaktadır. Gerek çatışma ortamında kendisi zarar gören, gerekse yakınlarının zarar görmesi sebebiyle travma yaşayan çocukların esenliği ve güvenliği için özel tedbirlerin alınmasına azami önem ve öncelik verilmelidir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’den (md.38) kaynaklanan yükümlülükleri şunlardır;

1. Silahlı çatışma hâllerinde uluslararası hukukun insani kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak,
2. On beş yaşından küçüklerin çatışmalara doğrudan katılmasını önlemek için bütün önlemleri almak,
3. Silahlı çatışmalardan etkilenen çocuklara koruma ve bakım sağlamak üzere mümkün olan her türlü önlemi almak Sözleşme’ye taraf olan devletlerin temel yükümlülükleri arasındadır” diyerek sözlerine son verdi.

(Haber: Tuğçe Kayar)

Editör: Mahmut Beyaz